Eylül evin bahçesinde oturmuş kendi kendine hem şarkı söylüyor hem de oyuncak bebeklerine çay partisi veriyordu. Henüz 7 yaşındaydı. Küçük, kendi boyundaki sehpayı bahçeye taşıtmış, üstüne pembe çiçekli örtüsünü sermiş ve Jack'in aldığı oyuncak çay setini yerleştirmişti.
"Biraz daha kek ister misin bay ayıcık, peki bay ayıcık." Karşısında oturan ayıcığa bir dilim hayali kek kesip uzattı. Cıvıl cıvıl kabarık etekli elbisesini toplayıp minik taburesine oturdu. Elbisesinin karpuz kolları küçük omuzlarını süslüyordu. İpek sarı saçları iki yandan büyük, pembe kurdelelerle toplanmıştı. Kendi kendine kıkırdadı ve yanında oturan bez bebeğine baktı. "Ah Bayan Pony, abartıyorsunuz, sadece kek işte, iki dakika çırptım, tarifini veririm." Parmaklarıyla saymaya başladı. "Biraz un koyuyorsun, biraz, şeker, çikolata, jelibon, Kalbimizden bir parça ve birazcık da sevgi tutamı. Sonra pişiyor."
Önündeki bardaktan çay içer gibi yaptı. "Ay bu soğumuş! Durun azıcık ısıtayım bari."
Kalkıp demliğiyle biraz oynadı ve tekrar oturdu. "Bugün de hava ne güzel değil mi? Tam aşık olmalık." İç çekti. "Defneciğim ve yaramaz oğlanlar da yoklar neyse ki, rahatça oturuyoruz şurada." Kıkırdadı. "Eylül harikalar diyarında gibiyiz."
Tekrar taburesine otururken duyduğu Defne'nin bağrışıyla yerinden sıçradı. Birden bire masanın önünde bitmişti. Şortu yırtılmış ve çamur olmuştu. Üstüne giydiği tişört de omzundan düşmüştü. Yüzü gözü pislik içindeydi ama gözleri hala cin gibi açıktı. "İzin vermem! Ben prensesin kapatıldığı kulenin lanetli ejderhasıyım! İçeri kimseyi almam!"
Eylül onun karşısında duran Jay'i gördü. Defne'ye bir sopa doğrultuyordu ve başında bir taç vardı. "Hayır seni kötü ejderha! Ben beyaz atlı prens, seni yenecek ve prensesi karım yapacağım!"
Matt koşarak ve nefes nefese yanlarına gelmişti. Jay'i itti. "Hadi oradan! Prens ben olacağım demedik mi?"
Jay ona gözlerini devirdi. "Gider misin uşak!"
"Prens benim! Sen uşaksın!"
Eylül ofladı. "Ya gider misiniz şuradan? Oyunumu bozuyorsunuz!"
Defne omzunun üstünden ona baktı. "Korkma prenses! Bunların seni almasına izin vermeyeceğim! Sonsuza dek burada benimle esir kalacaksın!" Önüne dönüp bağırırken ağzından alev çıkarıyormuş gibi yaptı.
Jay kolunu yüzüne siper edip bu saldırıdan kaçındı. "Aşağılık ejderha! Kalbini söküp uşağıma yedireceğim!"
Matt de güldü. "O prensesin orada çürümesine izin vermeyeceğim! Benim karım olacak."
Eylül ofladı. "Beğenmedim bunu! Geçen sefer de deli doktor olmuştunuz, canavar yaratmıştınız, bir evcilik oynasak?"
Defne elinde tuttuğu ve beline bağlı kalın ipi onlara savurdu. Bu kuşkusuz ejderhanın kuyruğuydu. "Prensesimi sizin gibi salaklara mı vereceğim be?"
Jay onun üstüne doğru giderken Defne ile dövüşmeye başladılar. Birbirlerini devirmeye çalışıyorlardı.
Eylül onlara baktı. "Rahat durun biraz! Defneciğim boğuşma oğlanlarla!"
Defne Jay'i boğmaya çalışırken "Sen prensessin Eylül." Dedi. "Seni korumak zorundayım."
Matt de onlara katılmıştı. Hem Jay hem Defne ile kavga ediyordu. "Prenses benim oğlum!"
Eylül ofladı. "Ay sanki ben sizinle oynuyorum, gidin kendinize başka prenses bulun."
Jay Defne'yi üstünden atmaya çalışırken "Ya manyak mısın?" diyordu. "Sen kötü kalpli ejderhasın! Artık yenilmen ve prensesle evlenmem gerek, böyle anlaşmadık mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayza - Yazılmamış Anılar (Yan Öykü)
FantasyAyza Serisi evreninde geçen, karakterlerin daha önce yazılmamış ufak hikayeleri. :)