Jack oturduğu koltukta hala ayılmaya çalışırken önünde çoktan büyük bir enerjiyle oyuncaklarını etrafa saçmaya başlamış Defne'yi izliyordu. Eylül sevimli pijamalarıyla ve sarıldığı kocaman peluş ayısıyla minik adımlarla ilerleyip koltuğa tırmandı. Jack ona gülümsedi. "Günaydın prenses."
Eylül iri altın rengi gözlerini ona dikti. Sevimli yüzü hala uyku mahmuruydu. "Günaydın Jackciğim."
Jack onun ipek gibi saçlarıyla oynarken Nehir Niler'in merdivenlerden indiğini gördü. Bu eve geleli henüz üç hafta olmuştu. Kendi için olduğu kadar onlar için de yeniydi. Jack'in mahkemesinin ardından Dünya'ya Paris adlı bir yere yerleşmişlerdi. Jack hala bu ailenin içinde olduğuna alışmaya çalışıyordu. Her sabah bu şekilde sakin bir eve uyanmak alışkın olduğu bir şey değildi ama hemen sevdiğini itiraf etmeliydi. Oktay Niler'in yanında hala gerilmesine engel olamasa da buraya ait gibi hissediyordu.
"Günaydın çocuklar." Dedi Nehir sıcak bir gülümsemeyle.
Defne annesine döndü. "Çikolata istiyorum."
Nehir güldü. "Çikolata yok sabah sabah." Eylül'e döndü. "Hem size sürprizim var, bugün büyükbabanıza davetliyiz. Onları görmeye gideceğiz."
Eylül sevinçle ellerini çırparken Jack'in uykusu bir anda açılmıştı. "Ne?"
Nehir ona baktı. "Bulut ve Alya Niler tatlım. Oktay'ın anne ve babası." Göz kırptı. "Seninle tanışmayı özellikle istiyorlar."
Jack midesinin bulandığını hissediyordu. Oktay Niler'in ailesiyle tanışmayı hiç istemiyordu. "Ben..." Dedi Nehir'e bakarak. "Ben gelmesem. Evde kalmam sorun olur mu?"
"Tabi ki sorun olur Jack. Hepimiz gideceğiz, keyif alacağından eminim."
"Cidden ben sorun yaratmam, hatta evde pek gezmem bile."
Nehir gözlerini devirdi. "Ailenle olmak daha iyi canım, evde sıkılırsın bana güven."
Tam gidecekken geri döndü. Kaşları çatılmıştı. "Ne demek evde pek gezmem? Burası senin de evin Jack, istediğin her yere girebilirsin."
Nehir mutfağa ilerlerken Jack de kalkıp peşinden gitti. "Hasta gibi hissediyorum. Ateşim var sanırım."
Nehir durup ona döndü ve elini alnına koydu. "Ateşin yok gibi." Dedi ona bakarak. "Ama hasta hissediyorsan iyileştir kendini. Oktay olmayan yeteneği yok gibi bir şey demişti."
Nehir kahve makinesini çalıştırırken Jack hala peşinde geziyordu. "Siz baş başa gidin mesela. Ben çocuklarla da takılabilirim. Bence bu çok iyi bir fikir."
Nehir gülerek ona döndü. Derin mavi gözlerindeki endişeyi görebiliyordu. Okyanus mavisi gözleri ona sakin bir mizaç kazandırsa da gözlerinin derinlerinde kopan fırtınalar şimdi fark ediliyordu. Nehir bu endişenin nedenini tahmin ediyordu ama buna izin verirse aralarındaki bu yabancılık hiç kırılmazdı. Kibarca saçlarını sevdi. "Eğer çok rahatsız olursan döneriz olur mu? Ama sandığın gibi olmayacak. Bana güven."
Jack ikizlerin yanına dönerken hala tedirgindi ama daha fazla ısrar edemezdi. Bulut Niler'in ondan nefret etmemesini ya da Oktay'a kötü şeyler söylememesini dilemekten başka şansı yoktu.
Arabaya bindiklerinde Eylül, Defne'yle ortalarında oturan Jack'e baktı. Bir şeylerin yolunda olmadığı hissetmiş gibiydi. Yaklaşıp kucağına tırmandı ve minik ellerini onun endişeli görünen yüzüne koydu. "Üzgün müsün?"
Jack ona hafifçe gülümsedi. "Hayır neden üzgün olayım, sen yanımdasın ya."
Eylül sevimli bir gülümsemeyle baktı ona. "Depneciğim mutlu etmeyi biliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayza - Yazılmamış Anılar (Yan Öykü)
FantasyAyza Serisi evreninde geçen, karakterlerin daha önce yazılmamış ufak hikayeleri. :)