Selam gençler! 2000 Okuma olmuşuz! Çok teşekkürler. Yeni bölüm +10vote olunca gelecektir. İyi okumalar ! <3
Karşımda kanlar içerisinde yatan kıza baktım. Gözleri parlıyordu. Belki de o ünlü bir yıldız olmak istiyordu. Belki de doktor olmak. Ama Şetaret onda ki tüm umudu sökü almıştı. Karşımda duran kızın yanına eğildim usulca. Birden ağlamaya başladım. Son bir ay boyunca içimde tuttuğum her şey içindi bu. Çığlık atıyordum resmen. Aynaya döndüm. Berbat bir haldeydim.
Üzerim kan içerisindeydi. Ama artık umrumda değildi. Belki de parmaklıkların ardına geçmek en kısa çözümdü. Aynada kendime bakıyordum ki birden yanımda ki kızın hareketlendiğini gördüm!.
Ölmemişti!. Ona döndüm. Ağlamaya başladı. Hemen göz yaşlarımı sildim.Acaba gerçekten adı Ayşe miydi. Yada Türk müydü. Ona sarıldım ve;
- Ayşe iyi misin? Diye sordum.
- İyiyim. Sen kimsin? Nolur bana zarar verme. Lütfen. Dedi ve ağlaması şiddetlendi.
Şetaret bu konuda yalan uydurmamıştı. Küçük kız Türk'tü. Ona sarılmayı kestim ve gözlerine baktım;
- Ben sana yardım edeceğim. Benden korkma. Dedim ve yara aldığı bölüme elimi götürdüm.
Ellerim ona bir merhem gibi iyi gelmişti. Elimi çektiğimde yarası kapanmıştı. Ona gülümsedim. Küçük kız tüm şaşkınlığı ile bana bakıyordu. Bana baktı ve;
- Sen bir melek misin? Dedi. Ona gülümsedim ve;
- Emin ol değilim. Son hatırladığın şey ne Ayşe?
Kız biraz düşündü ve;
- Sana kurabiye getirmemi söyledi bir şey kulağıma fısıldayarak. Ardından kapını çaldım. Devamını hatırlamıyorum. Dedi ve yüzüme şaşkın bir hal alarak baktı.
Bu iyi bir şeydi. Ona baktım ve;
- Ardından bana kurabiye verdin. Biraz oturup televizyon izledik. Olay bu. Dedim ve gözlerine dikkatlice baktım.
Ayşe kafasını sanki büyülenmiş gibi salladı. Onu etki altına almış olabilir miydim? İçimde ki bu bebek bunu yapabiliyor olabilir miydi?
Birden kapı tekmelendi. Polisler gelmiş olmalıydı!.
Yerlerde hala kan vardı. Hemen Ayşe'yi ayağa kaldırdım ve üstünü çıkardım. Ona bir atlet uzattım. Hemen giydi. Kendi üstüme de bir yelek geçirdim ve Ayşe'ye dönüp;
- Korkma Ayşe. Polis amcalar seni sormaya geldi. Dedim ve ona gülümsedim. Kapıyı açtığımda polisler ellerinde silah ile bana bakıyordu. İngilizce ''Bir sorun mu vardı?'' Dedim. Polisler Ayşe'ye baktılar. Arkadan Ayşe'nin ailesi geldi bir anda.
- Ayşe! Kızım! İyi misin? Dedi annesi.
Ayşe annesine koştu ve sarıldı. Ona baktım ve göz kırptım. Ayşe annesine;
- O bir melek anne!. Dedi beni göstererek.
Polisler şaşırmıştı. Bana baktılar ve ingilizce; ''Özür dileriz bayan. Sanırım yanlış ihbar aldık. Bu kızın burada öldürüldüğü söylendi. Tekrar özür dileriz. İyi günler!'' Dediler ve aşağıya ilerlediler.
Ayşe'nin annesi bana yaklaştı ve;
- Kızım'ı öldürdüğünü söylediler bana! Bir açıklama istiyorum bu ne demekti?
Ellerimi havaya kaldırdım ve;
- Sapığın biri dalga geçiyor olmalı. Ayşe bana Kurabiye getirdi. Onu davet ettim içeri. Olay bu. Dedim ve gülümsedim.
Elimi kadına uzattım ve;
- Bu arada ben Esila.
Kadın uzattığım eli tutmadı ve;
- Seni kızımın yanında bir daha görmek istemiyorum. Dedi ve arkasını dönüp ilerledi.
Kapıyı kapattım. O lanet kadın umrumda değildi. Koltuğa uzandım. Bir anlığına olsa boku yediğimi düşünmüştüm. Geç olmadığını çalan kapı gösterdi bana.
Kapıya doğru ilerledim. Delikten baktığım da yine kimse görünmüyordu. En son kimse görünmediğinde pek iyi şeyler olmamıştı.
Tüm soğukkanlılığımla kapıyı açtım. Bu sefer karşımda kimse yoktu. Yere baktığımda bir mektup gördüm. Eğildim ve aldım. Etrafta kimse görünmüyordu. Merdivenden aşağıya doğru baktım. Ne ses vardı ne görüntü. Boşluğa bakıyordum.
İçeri girdim ve mektubu açıp koltuğa oturdum. İçimi birden bir heyecan sardı. Mektup bordo rengindeydi. Kimin tarafından gönderildiği yazmıyordu. İçinden çıkan kağıt ise siyah renkti. El yazısıyla yazılmış bir yazıydı bu. Hadi ama! Kaçıncı yüz yılda yaşıyorduk ki. Mektup göndermek de neyin nesiydi?
Okumaya başladım;
Merhaba iblisina annesi!1889 Yılından beri korkuyla bekledim bu anı. Benden başka bir sahte ruh çocuğunun doğmasından. Senelerce korktum. O bebek oraya yerleştiği an hissetim onu. Spermler yumurtalarına nüfus ettiğinde damarlarımdan akan iblisin ateşleri kaynadı. Her gün o karnında ki bebek güçlendikce benim güçlerim azalıyor! Benim kim olduğumu bilmiyorsun , nasıl göründüğümü yada neler yapabileceğimi. Bende aynı karnında ki gibi sahte bir ruhun çocuğuyum. Bu Dünya'da ki en güçlü doğaüstü varlığım ben. Seni ve rahminde duran o pisliği almak için geleceğim...
Hazırlıklı ol Fahişe!...
Birden mektup elimden düştü. Şimdi bitmiştim! Annem bana bahsetmişti ondan. ''En son 1889 yılında doğdu!'' demişti. Bu o adamdı!. O Şetaret'ten belki de bin kat daha güçlü ve korkusuzdu.
İşte şimdi rahmim de taşıdığım bu bebek bile yardım edemezdi bana. O güçlü ve zekiydi. Onun zekasını ve gücünü her geçen gün bitirip yiyen ise rahmim de duran bu iblisti.
Bu Dünya'da sadece bir tane elçi çocuğu , bir tane insan kılığında Şeytan olabilirdi. Peki ya o kim olacaktı?
Sanırım bunu zaman gösterecekti...
Selam! Fazlasıyla değişik bir bölüm oldu. Yorumlarınız neler? Yeni bölüm +10 vote olunca gelecek. :)
![](https://img.wattpad.com/cover/24941855-288-k388457.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet
Paranormal''Kan ile yapılmış bir sözleşme , kan ile son bulur.'' Dedi keskin gözlerini Esila'ya çevirerek. Esila gözlerinden akan yaşlara hakim olamıyor , ayakta dahi durmakta zorluk çekiyordu. Yere yığıldı. Yalvarmak gelmiyordu artık içinden. Çünkü yalvarman...