Merhaba gençler! Bu bölümden itibaren son 10 bölüme girmiş bulunuyoruz. Bu bölümümüz final için çok önemli bilgiler içerecek. Dikkatli okumakta fayda var. İyi okumalar!
Ceketime esen rüzgar eşliğinde daha çok sarıldım. Kütüphane'ye vardığım da yavaşca kapıyı ittim ve içimde küçük bile olsa beliren umut ışığının büyümesi için dua ettim.
İçerisi oldukca sessiz ve boştu. Karşımda yanan mumlar eşliğinde kitabını okuyan görevliyi gördüm. Yanına yaklaştım ve sessiz bir şekilde;
- Ben büyücülük ve şeytan hakkında bilgi bulabileceğim bölümü arıyorum da. Gösterebilir misiniz? Dedim ve gülümseyerek kadının yüzüne baktım.
Kadın gözlerini kitabından ayırmadı ve;
- Üst katta 2. raf. Elinize bir mum alın. Elektrikler uzun bir süre olmayacak. Dedi ve eli ile merdivenleri işaret etti.
Kadının masasında duran mumlarından birini kaptım ve merdivenlere yöneldim. Örümceklerin ağları ile dolu olan merdiven basamaklarını çıktım. Raflara baktım. Alt katta 30'dan fazla , burada ise 20'ye yakın raf bulunuyordu.
Çalışma yerleri ise bir üst kattaydı. Rafların sayılarına bakarak geçiyordum ki 2. rafı buldum.
Raf fazlasıyla uzundu. Bir sokak uzunluğunda ki rafın içine daldım. Peki ya şimdi hangi kitabı alacaktım?. 1000'den fazla kitap vardı.
Aniden yere düşen kitap ile çığlık attım. Elim ile ağzımı kapadım. Mumu yere bıraktım , yere düşen kitabı aldım. Bana Şetaret tarafından verilen bir mesaj olabilirdi. Mumu aldım ve üst kat merdivenlerine ilerledim. Üst katta onlarca mum olmasına rağmen oda tamamen aydınlanamıyacak kadar büyüktü.
Masalardan sadece ikisi doluydu. Burası beni ürkütüyordu. Yavaşca ilerledim. Elimdeki mum ise kendi suyunda son bulunca onu yere bıraktım.
Masalardan birine oturdum ve az çok aydınlatan mumların altında kitabın sayfasını açtım. İlk sayfa anlayamadığım dillerle doluydu.
İçindekiler adlı bir bölüm felan yoktu. Bu çok eski bir tarihte yazılmıştı. Yaklaşık 600 sayfaydı fakat 3 dile bölünmüştü. Türkçe bölümünü bulduktan sonra doğurduğum İblis hakkında daha çok bilgi bulacağım sayfayı aradım.
Ararken bir başlık dikkatimi çekmişti;
Teb Meleği;
Bu tür insanlar , Osmanlıca adı ile Teb'ler. Sahte ruh ile bir büyücünün ilişkiye girmesi sonucu oluşan. Dünya'nın en kötü ve en güçlü insanı olarak da adlandırılan kişiye denir. Onlar aslında İnsandır. Fakat ana karnında beslendiği tek şey Ananın öfkesi , üzgün anı , acılı anlarıdır. Ana sevinçli olduğu zaman ezilir , güçsüz kalır. Fakat ana ne kadar mutlu olursa olsun asla ölmez. Beyinlerini diğer insanlara oranla daha iyi kullanabilir , olağandışı şeyler yapabilir. İstediği zaman birinin kalbini yerinden söker , istediği zaman ise ışık hızında olabilir. Bu varlık Dünya'ya halen gelmemiştir ve gelmemesi için çabalanmaktadır.
Yıl; 1884.
İşte her şey belli olmuştu!. O anı hatırlamıştım Yunanistan'da onunla aynada konuştuğum anı; ''Gülümsemeni kes. Kaderinde gülümsemek yok senin!'' demişti. Gülümsediğim zaman güçsüz kalıyordu!.
Barkın'ı canlandırdı fakat sevgisini alıp beni yıllar boyu mutsuzluğa gömdü. O fazlasıyla zekiydi!. Şok geçiriyordum. Onu yok etmek için mutlu olmaktan fazlası gerekti. Kitabın diğer sayfasına geçtim ve okumaya başladım;
Teb meleği karşısında ki kişi ile ters düştüğü zaman karşısında ki kişiyi son kalan gücü ile farklı bir boyuta , yani ölüm ile yaşam arasına yollar. Orada bulunan diğer yaratıklar ise orada kalmaktan çıldıran insalardır. Bir süre sonra oraya giden kişi de onlardan olur ve bilincini kayber. Size her gün bıçak saplar , acı çektirir. Ölürsünüz fakat saniyeler sonra tekrar canlanır , tekrar acı çekersiniz. İblis ise yok olur. Nereye gittiği hakkında hiç bir kul bir fikir sahibi değildir. Bazıları öldüğünü ve cehennem'e gittiğini , bazıları ise yeniden masum bir bebek olarak doğacağını söyler. Bazıları gönderilen yerin araf olduğunu , bazı bilginler ise gönderilen yerin İblis'in ini olduğunu söyler.
Gözlerim şaşkınlıktan açılmıştı. İblis beni oraya yollayabilirdi. Beni hapis edebilirdi. Kitabın sayfalarını çevirdiğim de dikkatimi çeken bir sayfa daha olmuştu;
Fakat bilinen bir gerçek vardır ki Teb meleği sevgi , saygı ve mutluluğa karşı koyamaz. Dünya'da amaç edindiği tek şey; Özellikle anasının olmak üzere tüm insanların acı çekmesidir. Onu öldürmek için Osmanlı'da bulunan bilginler insanların her zaman neşeli kalmasınının, bile yetmeyeceğinin söyler. Fakat şu an bu bebeğin varlığından Osmanlı'da haberdar olan 10 insan vardır. Yani bu bebek doğduğu zaman yapabileceğimiz tek şey izlemek olacaktır. Halk ise asla ama asla bilginlere inanmayacaktır. Bu kitabın yazım amacı ise gelecek nesilin bilgilenmesi amacıdır. Bazıları inanmaz , bazıları ise inanır.
Bu olay Osmanlı zamanında bulunmuştu. Kimin yazdığı belli değildi. Korkuyla sayfaları çevirdim. İşte o bulduğum sayfa bana Şetaret'in neden bahsettiğini anlattı;
Teb Meleğinden kurtulmanın çok zor bir yolu elbette bulunmaktadır. Fakat bilginler anaların bu yolu kabul etmeyeceğini söylemiştir. Bu yol anayı bir şeytan'a çevirmekten farksızdır. Bir bebek ruhu kurban verilir. Ana Şeytan'lara bir bebek verir ve karşılığında Teb meleğine karşı duracak kadar güç kazanır. Aynı zamanda ana ruhunu şeytanlara satar. Ardından isterse Teb'i öldürebilir. İsterse ise ona hükmedebilir.
İşte Şetaret'in bahsettiği olay. Kitabın diğer sayfalarına geçtiğim de olay hakkında daha fazla bilgi göremedim. Kitabı almalı mıydım diye düşünürken karşımda Şetaret'i gördüm. Masama oturmuştu. Söze girdi;
- Kitabı sakın ola alma. İblis fark edebilir. Bilgi edindiğine göre teklifime yanıt ver. Ruhunu Şeytan'a satıp bu savaşı kazanacak mısın? Yoksa ona boyun eğip hayat boyunca mutsuz mu olacaksın? Dedi ve gözlerime baktı.
Sessizce yanıt verdim;
- Masum bir bebekten bahsediyor. Bir ruhtan.
Şetaret kıkırdadı ve;
- Rahminde ki o gereksiz bebeği ver. Şeytanlar onun ruhunu alsın.
Düşünmeye koyulmuştum. Bu bebeği vermeyecektim. Barkın'a bana olan aşkını geri verecek ve bu bebeği doğuracaktım. Cevap veriyordum ki Şetaret beynimi okumuştu. Cevap verdi;
- Akıllıca bebeğim. Bizde yeni bir bebek buluruz? Dedi ve sorgulu gözler ile baktı.
Söze girdim;
- Şeytanlar'a ruhumu vereceğim. Bu yetmez mi!?
Şetaret aniden boğzıma yapıştı ve;
- Bana bak uyuz kalktak. Ya kabul edersin yada senin ruhunu buracıkta ben alırım. İblis sadece sana değil banada emir veriyor! Bak! Omzuma bak! Dedi ve omzunda ki yaraları açtı.
Adeta şok olmuştum. İblis onu yaralamıştı. Konuşmasına devam etti;
- Yarın gece. Beraber bir yere gideceğiz. Masum bir bebek ben bulacağım. Ardından savaş başlayacak. Sen ve ben. İblis'e karşı. Kazanan kim olursa olsun. Benimle berabersin artık! Dedi ve boğazımdan elini çekti. Sessizce nefes almaya çalışsam da olmuyordu.
İnsanlara baktım. Hepsi gitmişti. Şetaret'e baktım ve;
- Ya beni o yere yollarsa!? Son kalan gücü ile farklı bir boyut olan o yere yollarsa!? Ne yapacağız Şetaret!.
Şetaret arkasını bana döndü ve;
- Öyle bir şey olmayacak Esila. Çok yakında onunla savaşacağız. Kazanacağız. Çok yakında!...
Bilgilerle dolu bir bölümdü!. Teb Osmanlıca da ; Kötülük , ateş anlamlarına geliyor. Yeni bölüm için +20 Vote olsun.
HATIRLATMA;
BU KİTAP SERİ HALİNDEDİR. BİTTİ, BİTECEK DİYE ÜZÜLMEYİN CANIM OKUYUCULARIM "HAYALET 2 | KORKUNÇ YÜZLER" OLAN İKİNCİ KITABA PROFILIMDEN ULAŞABİLİRSİNİZ.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet
Paranormal''Kan ile yapılmış bir sözleşme , kan ile son bulur.'' Dedi keskin gözlerini Esila'ya çevirerek. Esila gözlerinden akan yaşlara hakim olamıyor , ayakta dahi durmakta zorluk çekiyordu. Yere yığıldı. Yalvarmak gelmiyordu artık içinden. Çünkü yalvarman...