4.Bölüm | Sigara

3.2K 166 28
                                    

İçinde kaybolduğum bulut gibi bir yatakta ve kafamın içine gömüldüğü rahat bir yastıkta gülümseyerek uyanmayı çok isterdim fakat anneannemin cılız sesi ve koltuktan dolayı belime giren ağrılar sağ olsun oflaya puflaya uyanmak zorunda kaldım. Anneannem, hayallerimden çekip çıkarma kabiliyetinde olan sesiyle başımda cellat gibi dikilip "Evladım neyi bekliyorsun acaba? Kalk hadi." diye cırlayınca "Anneanne uykum var ya!" diye söylendim boğuk bir sesle. Normalde fazla uyumayı sevmezdim, yani en azından uykuya Nazar kadar bağımlı değildim ancak dün gece geç saatlere kadar ayakta olunca şimdi uyku dilenmek zorunda kalıyordum. Hayır yani, Fatma Sultan'a, git başımdan, filan da diyemiyordum ki! Başka biri olsa yüzüne yastık fırlatırdım mesela...

"Yok öyle uykum var falan. Hem sen dün çok erken yatmıştın zaten." deyince göz devirip "Ne erken ama," diye mırıldandım. Tam rahatsız edici koltuğa daha da sinecekken aklıma gelen düşünceyle bir anda fırlayınca anneannem kısa bir çığlık attı. "Ay anneanne çekil, bugün ben hazırlayacağım kahvaltıyı!"

Baran'ı ailemizin sofrasında yıllardır görmüyor olmam ve bir terslik çıkmazsa geçen senelerin ardından bugün görecek olmam tüm uykusuzluğumu silip süpürmüştü. Hemen koltuktan kalkıp lavaboya doğru koştururken anneannemin arkamdan şaşkın bakışlarına maruz kaldığımı hissedebiliyordum. "Sanki bir anda vahiy geldi, tövbeestağfurullah!" dedikten sonra küçük evin mutfağına doğru söylene söylene ilerledi: "Delidir ne yapsa yeridir."

Tuvalette Fatma Sultan'ın dediklerine gülerken aynı zamanda elimi yüzümü yıkıyordum. Lavabodan çıkıp mutfağa ulaştığımda ilk iş çayın suyunu ısıtıp menemeni yapmaya koyuldum. Aynı tavada başlasam da daha sonra yumurtalı ve yumurtasız olarak ayıracaktım.

Tavadaki domatesleri tahta kaşığın arka tarafıyla ezdim ve buzdolabından çıkardığım kahvaltılıkları tepsiye yerleştirdim. Biraz zaman sonra çayı da demlemiştim ki mutfağın ortasında durup ellerimi belime yerleştirdim. Tezgâhın ve masanın üzerine şöyle bir baktığımda tek eksik çatal bıçaktı. Bu sefer tepsiye fazladan bir tane eklemek bana inanılmaz zevk verdi.

Salondaki eski yemek masasına sofra bezini sererken dedem ve babam beni gülümseyerek seyrediyordu. Babam her ne kadar yardım etmeyi teklif etse de her seferinde reddettim. Yalnızca benim elim değsin istiyordum, bugünü diğerlerinden ayıran fark Baran'la yıllar sonra aynı sofrada beslenmemiz değil benim koyduğum emek olsun istiyordum.

Masa nihayet eksiksik hâle geldiğinde vücudumun üst tarafını pencere mermerine yapıştırırcasına dışarıya bakıyor, elim boş geri adımlayıp ailemi masaya geç oturmaları için tembihliyordum. Hiçbiri bu paniğimi anlamasa da alnımdaki terlerin tek bir açıklaması vardı, o da Baran'ın gelmeme ihtimaliydi. Ama, geleceğim, dediği hâlde gelmezlik yapmazdı. Buna rağmen neden gereksiz bir şüphe duyuyordum, neden gözümü kapattığımda bana çevirdiği sırtını görüyordum?

Beyaz dantelli perdeyi tekrar ileri doğru itip anneannemin bahçesindeki yola bakmıştım ki beklediğim şey gerçekleşti. Çalan zille beraber salonun kapısına koşup Fatma Sultan'ın kapıyı açmasını gülümseyerek seyrettim. Kimsenin başaramadığı şeyi tek bir gecede başarmanın haklı gururunu yaşıyordum; ben, diye sayıklıyordum kendi kendime. Ben, ben, ben. Ben yaptım.

Anneannem başını kaldırıp yüzüne baktığı gibi elini öpmesine izin vermeden yanağına yapıştı. Sırtını bir anne edasıyla ovalıyor, Baran ise gözlerini sıkıca yumup içinden homurdandığına yemin edebileceğim bir yüz ifadesine sahip oluyordu. Ona bu tür şeyler hep vıcık vıcık gelirdi. Sarılmak olmasa bile anneannemin öpücüklerinin vıcık vıcık olduğu kesindi.

"Evladım sen mi geldin?" diye harfleri uzata uzata konuştu anneannem. "Başına saksı mı düştü?"

Baran ondan ayrıldıktan sonra "Abart bakalım Fatma Sultan abart," diye konuştu. "Sanırsın askerden geldim."

Palmira'nın Direnişi (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin