Baran Ünsal.
Bazen yalnızca rahminde beslenip ilk bağının sahibi olan kadının verdiği isim, bazen direnişin beyaz simgesi, bazen acımasızlığın siyah kanı oluyordu. İsmi birçok kez seslenilip duruyor fakat kimse tam anlamıyla ona seslenmiyordu; tam da bu yüzden çağrıldığı yerlere gidiyor ancak kimseyi çağırmıyordu. Köklü bir ağacın altında oturup kitap okuyan bütün çocuk, genç ve yaşlıları tanıdığı gibi o da gözüne baktığı her insanın ruhuna kadar uzanıyordu. Zaman tam şu anda, onun parmaklarının arasından akıyordu. Tanrı gözlerini karanlık sokaklardan çekip yapayalnız kalmış ruhlara orada çekecekleri acı karşılığında cenneti vaat ediyordu. Dünyada cehennemi yaşayan ruhlar, bedenlerinden ayrıldığında cenneti yaşarmış. Ne yazık, kalbi sürünün en başında giden yaşlı kurt gibi ağır fakat hızlı atan bu adam cennetin, iniltilerini duyduğu babanın atan kalbinde olduğunu biliyordu.
Küçük bir kız çocuğunun yukarıya doğru uzanan çelimsiz kolları gözünü örttüğü an canlanıyor, "Baba!" çığlıklarının yankısı içindeki o saklı canavarın dişlerine çirkin ruhların günahlarını sürüyordu. Baran Ünsal bu gece, hiç kimse için uğraşmadığı kadar Vera Aksoy'un babası için uğraşıyor, mücadele ediyordu. Nefes sesleri şımarık çocukların müziği iken ve hızlanan bacakları dünyada eşi benzeri görülmeyen bir at kadar asil iken duyguları zamanın arasından aktığı parmaklarını kesmiş, hayat artık omuzlarına binen masumlar kadar ağırlaşmıştı. Karınca olmayabilirdi, fakat o da kendi varlığının iki katını taşıyordu.
Normalde olsa, buraya kadar, deme olgunluğunu gösterip iniltilerin sahibinin yükseldiğini kabullenirdi ancak şu an onun için normal değildi, ve hayat habersiz bir kızı hassas noktasından vuracak kadar sinsi olduğu için sinirliydi. Buna alışmıştı, bazıları acı çekerdi bazılarının yüzü gülmesi için. Fakat Ahmet Aksoy'un acı çekmesi, onun küçük kızına yalnızca acı verirdi. O an bunları düşünüyor olsa da ölümün asla gereksiz yere gerçekleşmeyeceğinin bilincindeydi ve gülümsemelerin altında inşaat demiri gibi dikilen ölümün bu olacağını hissediyordu.
Dantelli beyaz perdesini aralayıp başını uzatan yaşlı kadının olduğu gecekonduyu aşıp karşısında arkadaşını bulduğunda birkaç saniye süren bir duraksama yaşadı. Paspal kıyafetlerin örttüğü takatsiz bedeninin yavaş atan kalbinin altında taşıdığı bir ruh yoktu, ancak Baran birisine baktığında gördüğü ilk şey bu olmazdı. Baran uzun zaman önce bakıp başını çevirenlerden değil görüp suskun kalmaya devam edenlerden olmayı öğrenmişti. Ela gözlerin sahibi öylece karşısında dikilirken Baran adımlarını hızlandırdı fakat koşmadı, Emirhan'ın karşısına geldiğinde ona öyle bir bakış attı ki şehir beslediği erkekten utanıp boynunu büktü. Tepedekiler deprem olduğunu sanırken aşağıdakiler bir küslük olduğunu anladı, kadınların yumrukları ölüm için dizlerini dövmeye başladı.
"Umarım hatanın sonucunun ele avuca sığmaz büyüklükte olduğunu biliyorsundur," dedi Baran, yanında durup karşıya bakmaya devam ederek. Sesi dakikalardır koşan o değilmiş gibi diriydi. "Çünkü ölümün gelene kadar sana bu hatanı hatırlatıyor olacağım."
Baran'ın sesini bastıran içinde kimsenin yaşayamayacağı kadar harabe olan bir yapının ardından gelen bağırtı olsa da Emirhan'ın zaten konuşmak için ağzını açmayacağını biliyordu. Gözleri avına değil yaralı bir avcıya kilitlenmiş gibi kısılıp arkadaşını geride bırakarak sesin geldiği yöne doğru koştu. Aniden fren yapan bir arabanın asfaltta çıkardığı ses Baran'ın nefesleri, asfaltta bıraktığı iz onun kalıcı yapısıydı. Gözleri artık yaralı avcıya bakan kısıklığa değil, kan kaybının oldukça mühim olduğu insan bedenlerinden birine bakan acımaya sahipti. Yanına kadar koşup titreyen başını iki ellerinin arasına aldığında odağını kaybetmek üzere olan kahverengi gözlere derince baktı. Ardından yarayı tespit etmek ister gibi yerde yatan vücudunu süzdüğünde sol göğsünün altından akıp yolu kan gölüne çeviren boşluğa ellerini bastırdı. "Ahmet Abi, dayan," dediğinde yaraya bastırmaya devam ediyor, kan onu da kirletiyordu. "Karını kızını düşün, dayan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palmira'nın Direnişi (+18)
Teen FictionGöğsümün içinde önüne damarlarımda dolanan kanlardan bariyer koymayı beceremediğim devasa bir ağrı yükseliyor. Kanımın kaynadığını hissediyorum, yağmura benzeyen gözlerimin öfkeyle parladığını... Titreyen ellerimde ölüm kokan kan izleri var, mezarlı...