Toprağı ayağından kayacak,
Kubbesi başına yıkılacak,
Yağmuru gözlerini,
Güneşi ellerini yakacak.
Ne güvendiğin gece örtüsü kapatacak kusurlarını
Ne de geceye benzeyen sevgilinin teni.
Üstüne sinmiş akşam kokusu genzini yakar,
Ve teninde dolanan kemikli eller canını yakarken
Dirildiğin suda can verecek,
Ateşin içinde yeniden gözyaşı dökeceksin.Çünkü sen küçük kızım,
Aşk canını yakarken ona tekrar tekrar gitmeyi tercih edeceksin.
Çünkü sen güzel kızım,
Akıllanmaktan bihaber hep onu seveceksin.
Çünkü sen aptal kızım,
Etrafında olup bitenlere kör taklidi yapacaksın.
Çünkü sen ahmak oğlum,
Bu kızın gözlerini açmak için çaba sarf etmeyeceksin.***
Yirmi dört yıl önce, Aralık.
"Adalet her yiğidin taşıyabileceği türden bir yük değildir çünkü, benim çalışkan sevgilim," dedi önündeki dosyalarla uğraşan adamın gece karası saçlarını okşayarak. Başını aşağı eğip karnındaki şişliğe baktı. Rahminin duvarlarına attığı her tekme, ayağının ucunda taşıdığı ölümü kanlı duvarlara bulaştırıyordu. "Bir bebeği karnında taşımaktan farksız, uğruna bir hayat yitirilir."
"Sana ne yapacaklar?" diye sordu çalışmaktan başı ağrımış adam, kadının saçları arasındaki elini tutup öperek.
"Öldürecekler," dedi kadın hiç çekinmeden ve kalbinde hiçbir korku kırıntısı barındırmadan.
"Adil olsun veya olmasın, yanımda kal istiyorum."
Bir anda, sanki rahminin duvarlarına değen ayaktan bunu anlamış gibi "Erkek," diye fısıldadı karnındaki şişliği okşayan ama hiç anne olamayacak kadın. "O bir erkek, biliyorum."
Şehrin dudakları açıldı, arasından kanla karışık mürekkep aktı. İkisini birbirine bağlayan tek bağ göbek bağıymış gibi duran karnındaki oğlunun damarlarında çağlayan saf kan içinde bir şeylerin canlanmasına, ardından tekrar can vermesine neden oluyordu. Kirli bir gülümsemeden akan kanla karışık mürekkebi bulutlardan inen temiz su bile yok edemedi.
Karanlık gözlerini dosyaların üzerinden çeken adamın bu tür duygusallıklarla ya da süslü cümlelerle işi olmadığını biliyordu. Tüm süslü cümleleri bir kenara itip düz bir sesle "İsmini ne koyacaksın?" diye sordu. Kadının aklında çok kesin bir fikrin olduğunu biliyordu, değiştirmek için çabalamadı.
İçinde ölen tüm duyguları canlandırmaya yetecek kadar yağmur yağıyordu dışarıda. Gökyüzü kapkara bulutlar tarafından çevrelenmişti, Tanrı asasını uzattıkça gök ortadan ikiye yarılıp gürlüyordu, çakan şimşek kadının karnına kadar uzandı. "Aşık olacağı kadının ismiyle birleşimi 'veba' olacak" dedi pencereden dışarıya bakarak.
"Veba mı?" diye sordu adam siyah kaşlarını çatarak.
"Evet veba," dedi ve duvarda yazan ölü isimleri okumaya devam etti. "Bu şehrin başına gelmiş en büyük salgın olacak onlar."
"Salgının bulaştığı kısım vücuttan söküp atılır."
"Biri beyne biri kalbe bulaşmışken söküp atmak şehrin intiharı olur, sevgilim."
***
Yirmi dört yıl sonra, Aralık.
Bağrımdan kopan tüm duyguları beyaz bir kağıdı buruştururmuş gibi buruşturmuş ardından üzerinde yazan tüm o siyah mürekkebin dağılmaması için gözyaşlarımı yuvalarına geri tıkmıştım. Hissettiğim karmaşık duygular iki elimin arasında buruş buruş olmuş fakat yok olmamıştı, gözyaşlarım her yeri yakıp yıkmış fakat o kağıttaki mürekkebi dağıtmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palmira'nın Direnişi (+18)
Novela JuvenilGöğsümün içinde önüne damarlarımda dolanan kanlardan bariyer koymayı beceremediğim devasa bir ağrı yükseliyor. Kanımın kaynadığını hissediyorum, yağmura benzeyen gözlerimin öfkeyle parladığını... Titreyen ellerimde ölüm kokan kan izleri var, mezarlı...