18.Bölüm | Saat ve Sabır

1.7K 80 67
                                    

《BAKA|Palmira'nın Direnişi》

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

《BAKA|Palmira'nın Direnişi》

Her adımını önceden hesaplayan, dışarıdan bakıldığında dahilik ve delilik arasındaki ince çizgide yolunu kaybetmiş biri gibi görünse de sonunda hep kazanan insanlara özenirdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Her adımını önceden hesaplayan, dışarıdan bakıldığında dahilik ve delilik arasındaki ince çizgide yolunu kaybetmiş biri gibi görünse de sonunda hep kazanan insanlara özenirdim. Akıl, fazla olmasına gerek bile yok, ufacık bir kısmını çalıştıran daima hayatı ön saflardan seyrediyordu. Ben ise en başında "hayat" adlı sinemanın biletini yırtıp çöpe atmışım gibi umutsuzdum. İçimde kötü bir his var ve midem bomboş olduğu hâlde tok hissettiriyordu.

Yastığımın altındaki telefon inatla titremeye devam ederken ben de bir keçi gibi başımı battaniyenin altına sokmaya devam ediyordum. Telefon uyandıramaz ama Fatma Sultan rahatlıkla yapar. Altına saklandığım battaniyeyi hamur açmaktan kas yapmış kollarıyla bir çırpıda çekti. Üstü çıplak kalmış birisi gibi kollarımı etrafıma sararak. "Lütfen anneanne," diye çırpındım. "Yalnızca beş dakika. Sonra kalkacağım, söz veriyorum!"

"Kız kalk," deyip inatla kolumu kavradı anneannem. "Hâlâ beş diyor, dakika diyor, söz diyor!"

Uyku mahmuru bir sesle "Ne olmuş?" diye mırıldandım masumca. Dibime kadar girip "Ben de okul diyorum!" demesiyle zorla kaldırdığı vücudumun taşımakta zorlandığı başımı geriye atarak ofladım. Gece hava serin olduğu için üşümüştüm fakat şimdi yastığa koyduğum yanağımda terden dolayı hafif bir ıslaklık vardı. Tuvalete doğru ilerlerken gardını düşüren ben olmuştum. Elimi yüzümü yıkarken, dişlerimi fırçalarken, güzel sayılmayacak bir günde aldığımız formalarımı giyerken ve kahvaltı masasındaki tabağımı dolu bırakıp evden çıkarken de o his benimleydi. Bir fazlalık, mutlu olmaya ayırmam gereken enerjiyi o hissi taşıyarak kaybediyormuşum gibi.

Hava aydınlıktı, şehir çoktan uyanmış. Eğitimin tohumları saçılmıştı bir çocuğun zihnindeki karanlığa, önümü aydınlatan neşeydi, önümü aydınlatan çocuk uğultusu. Merkez'de yalnız hissetmek ancak benim gibilerin becerebileceği bir şeydir zaten. Şehrin cennetinde teninde yanıklarla dolaşmak bir şeytanın rahatsızlığıdır.

Okula yaklaştığımı anlamak için tabelalara bakmaya gerek yoktu; gri yolun üstünden durmaksızın geçen minibüsler, gülüşerek inip adımlar atan formalı gençler ve yeni ortamın karnıma bahşettiği ince gerginlik sayesinde zaten okula geldiğimi anlıyordum.

Palmira'nın Direnişi (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin