7.Bölüm | Dağdaki Yalnız Ruh

3.6K 123 120
                                    

Eğer iyi günümde olsaydım, biraz önce hatrı sayılır bir veda etmemiş olsaydım etrafımdaki fısıltılara gülerdim. Ancak ne iyi günümdeydim ne de ambulans ekipleri mahalin etrafını kapamadan önce o kanlı manzarayı görmemiştim. Bacağının -yüksek ihtimalle düşüşün etkisiyle- eklem yerinden kıvrılıp ters yöne dönmüş kırık hâlini, bahçedekilerin şaşkınlıkla dışarı çıkmalarını... İyi günüm ne zaman olurdu ya da olur muydu bundan emin değilim fakat emin olduğum bir şey varsa o da bugünün iyi günüm olmadığıdır.

Bir ölüyü görmek için fazla soğukkanlıydım. Fakat bir ölüme sebep olmak... Bu başkaydı, bu beni bile sarsacak kadar başkaydı. Bazen Allah size sormadan omuzlarınıza büyük bir sorumluluk bırakırdı ve o sorumluluğun kahrını çeken tek şey vicdanınız olurdu; vicdanınızın kahrını ise yalnızca siz, uyutmayan gecelerin baş düşmanı olan benliğiniz çekerdi.

Uyumamak için fazla nedenim olsa da bunun başına gelmesini istediğim son insanlardan biri olurdu Nur.

Beni tanımaları, partide olanların kulaktan kulağa anlatılması ya da sosyal medya hesaplarından anladığım kadarıyla Buray'ın hakkımda yalan yanlış şeyler uydurması umurumda değildi. Yalnızca yanımdan geçen iri yapılı bir kızın omuzlarına güçlükle tutunup "O," diye kekeledim. "Ona ne oldu?"

Çaresiz görünüşümün altında fırtına öncesi sessizlik uzanıyordu. Günün ilerleyen zamanlarında tutkunun esiri olmuş dişi ve erkek bedeni gibi birbirlerini arzulayacaklarını, çaresizliğim ve sessizliğim birleştiğinde rahimde bir fırtınanın belireceğini biliyordum. Yine de Palmira'nın eski toprak ana ve ataları; bir kadın ve bir erkek birbirini istiyorsa, onları kimse durduramaz, derdi.

Kız yüzüme biraz baktıktan sonra "Sen Vera'sın öyle değil mi?" diye sorup sırıttı. Bu sırıtışın altında internete fotoğrafı düşmüş bir kızın bütün dillerde çamura bulanmış hâli vardı. Bana şu durumda kendimi kötü hissettirmese bile, karşımdaki kız iyi hissetmişti. "Haftasonu boyunca eline telefonunu almadın mı? İntihar etmeden önce bir not paylaşmış."

Omzunu zorlukla bırakıp bir binanın altına kadar sarsak adımlarla ilerledim. Arkamdan bana bakarak fısıldaşan insanların varlığını hissediyordum. Eğitim gördüğümüz binanın bahçesinde kanlar içinde olan bir beden vardı ve yine de bütün insanlar daha iyi bir dedikodu ürünü olduğunu düşündükleri kişiye, bana bakıyorlardı. Çantamın ön gözünden çıkardığım telefon ellerim titrediği için düşmek üzereydi, son anda kurtarsam da bu çevremde bazı tanımadığım insanların gülüşmesine neden olmuştu.

En sık kullandığım uygulamaya girip üstten düşen "Sürtük!" bildirimlerini silerek Nur'un hesabına tıkladım. Henüz dün gece paylaşılmış bir manzara fotoğrafına buğulanmış gözlerimi kısarak baktığımda bu fotoğrafın bizzat burada, okulun çatısında çekilmiş olduğunu anladım. Üzerine tıklayıp fotoğrafın açıklamasını okumaya başladım, artık ağlıyordum.

"Bu okulda yaşayamadım fakat bu okulda ölmek iyi fikir gibi geliyor. Artık yanından geçtiğim yabancıların "erkek fatma", babamın "yüz karası", annemin "işe yaramaz" dediği o çirkin kız olmak istemiyorum; Tanrı'nın beni sardığı rengarenk örtüyü ateşe veren insanların yanında yaşamak istemiyorum."

Sırtımı duvara bastırarak yere çöktüm, alnımı dizime yaslayıp hıçkırsam da bunu kimsenin duymamış olmasını diliyordum içimden. Burada yıkılamazsın Vera, burada olmaz. Yerden destek alarak ayağa kalkmaya çalıştığımda başıma bir ağrı saplandı. Yine de iki ayağımın üzerinde durmayı başardım, ikinci defa ölmüş olan bir kedinin geriye yedi hakkı kalmış gibi.

Palmira'nın Direnişi (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin