17.Bölüm, Gözdeki Öpücük, Aitliğin İlk Adımı.
Bölüm şarkısı, Hemsaye-Birkaç Fotoğrafın Hikâyesi ve Sabah Rüzgârı
İsmi bile öyle Palmira ki, sözleri çok hoşuma gitti, mutlaka dinleyin.♡
***
Kız henüz küçükken,
Mahkûmiyeti kelepçe sandı.
Pranga ve zindan,
Kalın bir halat.Kız büyümeye başladığında,
Bilekleri boştu.
Çimenler ve gökyüzü onunla,
Boynunda halat izi yok.Kız büyüdüğünde,
Mahkûmiyet kalbindeydi.
Pranga ve zindan,
Kalın halat kafasının içinde.***
Mürekkebin tükendiği yerde kitaplar yok olmazdı; kanla yazılır, yaşla yazılır, toprağa kazınır ama yazar yine de anlatmak istediğini anlatırdı.
Mürekkep kutusu ellerimin arasından kaymıştı, sırf sözcükleri bel kemiklerinden yakalayıp bir araya getiremiyorum diye ben suçlanmıştım ama bir saniye yüzüme baksalar, acının santim santim sindiği kıvrımlarıma göz atsalar orada görürlerdi: Ölümün soğuğu iliklerime kadar işlemişti.
Kış ayından nefret ediyordum.
Üşümekten, üşüdüğümde kan hücrelerimin küçük sayılabilecek burnumun ucuna toplanmasından, gözlerimi kapattığımda günden güne kaçtığım kriz sahnesinin, nam-ı diğer karlı ormanın gözlerimin önüne serilmesinden nefret ediyorum.
Ve şansıma, Palmira kucağında hep bir soğuğu taşıyarak dayanmıştır kapıma.
Bir ton daha açılsa sarı sayılabilecek açık kahverengi saçlarım tutam tutam sallanıyordu ileri geri, terk edilmiş bir parkın zavallı salıncağı gibi. Rüzgâr yalnızca gri duvarın üstünde otururken yüzümün dokularına işlemiş toz parçacıklarını değil aynı zamanda düşüncelerini de dağıtıyordu gönlünün estiği yere. Toparlamaya çalışsam keskin tarafı elime batacaktı, beni yine kendim yaralayacaktı.
Zaten kanıyorsam mutlaka içimden çıkan bir şey kanatırdı beni; düşünce, duygu ve bazen yalnızca dilimden dökülen bir fikir.
"Orada neler olduğunu öğrenmek istiyorum," diyen sesi otoriterdi, günler sonra ilk defa bana kızmıştı. "Nasıl olur da altından arabaların geçtiği dandik bir duvarın üstüne öylece oturabilirsin, hem de Emirhan'ın aklına uyarak, hepsini öğrenmek istiyorum."
Omuzlarım düşmüştü. Emirhan'a sorsa, o iğrenç evdeki herhangi birisine bana baktığı gibi baksa anında dökülürlerdi zaten, Baran'a ihanet edildiği nerede görülmüş? Ama o illa beni zorlayacak, benden duyacaktı, bunu neden yaptığını hiç anlayamayacağım. Gözlerimi ayak ucumda tutmaya devam ederek sakin caddede onun peşinden ilerlemeye devam ettim. Bizi gören birisi onu anne ördeğe beni ise onu takip eden yeni doğmuş bir yavruya benzetirdi.
"Ben de gencim ne de olsa," diye mırıldandım üstünde fazla durmamasını dileyerek. "Çılgınlık yapabilirim."
"Kast ettiğin kendini ölümün kucağına atmaksa hatan var; biz ona intihar diyoruz, çılgınlık değil."
"Ölmedim ya işte Baran," deyip kollarımı yorgunca iki yana açtım. "Ne duvar yıkıldı ne de ben arabaların tekerini süsleyen bir cesede dönüştüm."
"İstermiş gibi konuşmayı kes," dediğinde öyle kötü bir zamanıma getirdi ki öfkesini, beni öyle hassas bir dönemimde tersledi ki fark edebileceği kadar kısa bir süre duraksadım. Yola devam etmek için gözümdeki nehirleri kurutmam gerekiyordu. Duyuları arkasında kaldığımı fark edince başını omzunun üstünden geriye çevirdi. Yüzümdeki kırık ifadeyi gördüğünde anlam veremediğim bir duygu yüzüne dağıldı, sanki beni tanıştırmaması gerektiği bir tarafıyla başbaşa bırakmış gibi. "Sesim fazla asabi çıktıysa önem verme, işten dolayı gerginim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palmira'nın Direnişi (+18)
Teen FictionGöğsümün içinde önüne damarlarımda dolanan kanlardan bariyer koymayı beceremediğim devasa bir ağrı yükseliyor. Kanımın kaynadığını hissediyorum, yağmura benzeyen gözlerimin öfkeyle parladığını... Titreyen ellerimde ölüm kokan kan izleri var, mezarlı...