5.Bölüm | Arkandaki Dağın Adıdır Baba

2.8K 132 48
                                    

Palmira, kubbesini üstüme, toprağını altıma sermiş gibi hissederken ve sanki bütün şehrin suları bana gitmemem için yalvarırken uyanmamın üzerinden birkaç dakika geçmesine rağmen öylece pencereden dışarıya bakmayı tercih ediyordum. Bu yataktan hiç kalkmamak ve buradan hiç gitmemek istedim. Fakat gel gör ki, insanoğlu isteklerimin tersini yapmak için el ele vermiş gibiydi.

Sanki hiçbir hırsız bu eve giremez, hiç kimse bana burada zarar veremez, yanımda Baran varken istemediğim hiçbir şey olamaz gibi hissediyordum fakat soyut kavramlar benim tezimi çürütüp üzülmem için ellerinden geleni yapınca yatakta diğer tarafa dönüp iç çektim. Hissettiğim güven duygusu tehlikeliydi, altı yıldır görmediğim bir adamdan nasıl olur da birkaç günde gitmek istemezdim? Bir erkek bir kadını çoğu zaman tehdit olarak görmezdi ancak bir kadın için her erkek tehditti. Peki tehdit neden bu adamı es geçmişti? Baran yeşil bir ormandı ve kıyamet onu atlamıştı sanki. Bu yalnız ruhum diğer bütün topraklara küsken, onun toprağına ağzında zeytin dalı taşıyan beyaz bir güvercindi.

Mutluydum, onun yanında üzgünken bile huzurluydum.

Kapı açılıp içeriye Baran girdiğinde yüzünü görebilmek için büktüğüm dizlerimi yatağa yatırdım. Üzerinde yalnızca beyaz bir bornoz olduğunu fark ettiğimde kendime engel olamadan bakışlarımla vücudunda kısa bir tur bindirdim fakat hemen ardından gözlerimi ellerime dikip ne yapacağımı bilemez hâlde beklemeye başladım. Uyku hâlinde gitmemem için yalvaran su sesleri duymamın nedeni şimdi anlaşılmıştı... Bir insan zihni nasıl olur da duş alırken çıkan sesi kendi keyfince şekillendirirdi?

"Uyanık olduğunu bilmiyordum," dediğinde düşüncelerimden uzaklaşmayı başarabilmiştim. Ona bakıp elindeki havluyla ıslak saçlarını kurulayışını seyrettim. "Başka bir odaya gitsen iyi olacak."

"Tabii!" dedim bunu demesini bekliyormuş gibi yatağın içinden çıkıp kapıya doğru adımlarken. Ben çıkmadan önce, "Kahvaltı hazır, fazla açsan beni beklememeni sorun etmem." demiş ve işine bakmaya devam edince beden diliyle kapıyı kapatmama teşvik etmişti. Lavaboya uğradıktan sonra mutfağa geçip hazırladığı meyve salatasına baktım. Normalde bu tabakla doyardım ancak o rahat etmemiş olacak ki yanında yumurtasız menemen de yapmıştı. Kocaman gülümseyip tabakları masaya yerleştirdim. Yerime oturup beklemeye başladıktan birkaç dakika sonra o da gelmişti.

Birazdan dışarı çıkacağımız için altına siyah bir pantolon, üstüne ise onunla uyumlu siyah sweatshirt giymişti. Omuzlarındaki ancak dikkatli bakıldığında görülebilecek ıslaklığın nedeni saçlarından damlayan sular olmalıydı. Siyah saçları ıslak olduğu için kendilerini aşağı bırakmış, dolgun dudakları düz bir çizgi hâlinde bekliyor ve gözleri ilk önce bana, hemen ardından masaya uğruyordu. Hüznü, saf yüzüme yansıtıp nice kelimeler kullanarak ona güzelliğini anlatmak istesem de bunu beceremeyeceğimden onu bir su kenarına götürüp yansımasına bakmasını sağlamak istedim. O suya işaret parmağımı dokundurup yansımasını bulandırmak, aynı zamanda onu gözlerimle fethetmek istiyordum.

Tüm bunlar bir kenara, karşıma oturup eline çatalı alarak yemeğe başlayınca gözlerimi onun görüntüsünden uzaklaştırdım. "Menü güzel mi Vegan Hanım?" diye sorduğunda ağzımdaki lokmayı çiğneyip ona baktım. "Böyle söylediğinde mahcup hissediyorum."

"Sadece şaka yapıyorum," diye güven verdiğinde ağzına bir lokma daha atmış ve lokmayı bitirip yutana dek konuşmamıştı. "Karnını doyur sen."

Yemek yemeye devam ederken ona bu tür sorular sorma hakkını bir türlü kendimde bulamama rağmen bugün gidecek olmak beni daha garip duyguların esiri yapmasına neden oldu. Bundandır ki, "Sen ne yapacaksın?" diye sordum saçma bir şekilde. "Ne yapmam gerekiyor?" diye sorunca cümlemi düzeltmem gerektiğini fark edip "Yani ben gittikten sonra..." diye konuştum. Baran sormam gereken soruyu sormamışım gibi yüzüme bakıp "Merak ettiğin bir şey mi var?" diye baskıladı beni.

Palmira'nın Direnişi (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin