19.Bölüm | Basit İntikam

2.2K 87 134
                                    

Ayağının ucuyla ezdiği sigaraya bakarak içli bir nefes aldım, yıllarca çalışıp hakkını alamamış emekli bir adamdan farkım yoktu. Omzunun üzerinden keskin bir bakış atıp "Sende şu sıralar bir şey var," diye konuştu umursamaz bir hava takınarak. "Dökül bakalım."

Vücudumun sigaradan rahatsız olduğunu söylediğim andan beri içeceği zaman hızlanıp önüme geçerdi. Kim bilir, belki de bu bir bahanedir çünkü çok konuşmamın onu rahatsız etmediğini sanmam.

"Yılan gözlü Atakan," diye dıştan düşündüm konuyu dağıtmak için. "Sence de çok korkunç değil mi?"

"Kendi gözlerini melek halkası sanıyorsun herhalde," deyip ellerini kendi üstüne bol gelen hırkasının ceplerine yerleştirdi. "Ayrıca bir daha sormam, umurumda olmaz."

Az önce değiştirmeye çalıştığım konuya dikkat çekip ilerlemesine kaldığı yerden devam etti. Öğle arası olduğu için hapishaneyi andıran okulun bahçe kapısından çıkıp manava doğru ilerliyorduk. Aklım ise birkaç gün öncesinde, suya çarpan kahverengi kayışın çıkardığı sesi günden güne büyüten hayali kulaklarımdaydı. Bundandır ki beni bana bırakmak sağlıklı değildir, ufacık bir kötülük tohumunu içimde büyütüp nefrete dönüştürebilirim.

"Defne?" dedim sakince, bir şey isteyecekmiş gibi. Omzunun üstünden şöyle bir bakıp "Ne var?" diye sorunca her zamankinin aksine göz deviremedim, işim düşmemiş olsaydı yapardım.

"Senden yardım almalıyım," Cevap vermeden yüzüme bakmaya devam edince bir yanıt almak ister gibi kaşlarımı oynattım. "Konu Burak."

"Yine ne yaptı?" dedi sıkılmış bir sesle. Okul çıkışı durağa gidene kadar içimdeki tüm öfkeyi açığa çıkardığım tek kişi o olduğu için birçok yaşananı biliyordu.

"Benim için değerli olan bir şeyi mahvetti," dediğimde boş, hem de bomboş bakışlarla suratıma bakıp "Al o zaman intikamını," diye konuştu. "Bana ne?"

Koluna tutunup "Hadi ama," diye inledim. "Bu kadar bencil olmak zorunda değilsin, ben senin arkadaşınım."

Kolunu kurtarıp "Hayır budala," diye söylendi. "Bencil olduğum konusu doğru ama arkadaşım değilsin."

"Aman iyi," dedim yüzümü asıp önüme bakarak. "Bu huysuzlukla bir-iki yıla kalmaz tahtalı köyü boylarsın."

"İyi olur," dedi sessizce. Daha sonra asık yüzüme, isteksizce öne atılan ayaklarıma baktı. "Tek başına çektiğin acıya başkasını ortak edemezsin."

"Açıklama yapmana gerek yok," dedim az önceki sahte, sevimli tavrımdan bir anda sıyrılıp ondan uzaklaşırken. "Nefrete karşı sessiz kalmaya alışmış bir kızdan ne bekliyorsam..."

Arkama dönüp gerisin geri okula doğru gitmeye başladığımda Defne'nin hiç umurunda değilmiş gibi kendi yoluna gittiğini biliyordum ama her şeye rağmen bazı cümlelerim ona dokunur, kısa saçlarına vuran rüzgâr bile haykırır bunu ve bu da öyle bir ândı.

Bahçe kapısından girip etrafa bakarak yürümeye başladığımda tilkinin nefesi kulağıma üflüyordu. Uzun kuyruklar silmeye başladı zihnimin kıvrımlarında birikmiş tozları. Atakan ve arkadaş grubuyla dolu tahtadan çardağın içi kahkahalarla sarsılıyordu. Yalnızca birkaç gündür geldiğim bu okulda bile çardağın yanından geçerken hareketlerime dikkat etmem gerektiğini öğrenmiştim, ilgi çekecek bir tipseniz zaten vay hâlinize. Defne'ye Burak'ı anlattığımda bana daima gülmüştü, Atakan'ın yanında bir hiçmiş; doğrusu başım zaten dertlerim yüzünden ağrır durumda, bir de bunlarla uğraşmak istemem.

Palmira'nın Direnişi (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin