Kuzey
Okuldan çıktığım gibi arka kapıya gittim, arkadaşları ile vedalaşacak ve okul boşalana kadar gelmeyecekti biliyordum çünkü benimle görünmek istemezdi.
Beklediğim gibi oldu, neredeyse herkes okuldan gitmişken geldi ve bir kafa hareketi ile selam verdi, aynısını yaptım.
"Nereye götürüyorsun beni Tekinoğlu?"
Hiçbir fikrim yoktu aslında, onu davet ederken de yoktu. Sadece eve gitmekten kaçıyordum.
"Bilmiyorum be Özgür. Sadece eve gitmek istemedim ve takılacak tek sen vardın."
Belli belirsiz gülümsedi. Kaşlarını yukarı aşağı indirdi, yan profili neredeyse kusursuz gibiydi.
"O zaman bana uyuyoruz Kuzey, aç mısın?"
"Pek değilim ama yersek yerim."
Yine kafasıyla beni onaylayıp 2 aşağı sokakta olan bi otobüs durağına yürüdük. O bir adım önümde gibiydi ama aslında değildi sadece benden uzun olduğundan böyle duruyordu.
Beni nereye götürdüğünü merak ediyordum ama ses çıkarasım yoktu, onu takip ediyordum.
Pek bilmediğim bir taraflara giden otobüse bindik, yer olmadığından camın köşesinde tutunuyorduk. Ben cama yaşlanmıştım ve tam önümde tutunuyordu. Otobüsün hareketine göre bacaklarımız sürtüyordu ve ne zaman değsek birbirimize çenesi kasılıyordu.
Kapıya doğru hareketlenince onu takip ettim, pek tekin olmayan bir yerde inmiştik. Yine sustum ve onu takip ettim.
"Sandviç sever misin?" diye sordu büyük bir sevinçle, neye böyle sevinmişti bilmiyordum.
"Severim."
Çok büyük olmayan bir dükkana girdik ve oturduk, ortamı samimi gibi duruyordu ve Özgür'ü tanıdıklarına eminim. Evine çok uzaktı, burayı nasıl bulmuş, buradakilerle nasıl samimi olmuş bilmiyordum.
Yaşlı amcalardan, sahibi olduğunu tahmin ettiğim birisi yanımıza yaklaştı.
"Kaancım, iyice bizi unuttum sanmıştım. Hoşgeldin." dedi, Özgür'ün ikinci ismini kullanan pek yoktu ve şaşırtmıştı. Adam beni de selamladıktan sonra içeri oturduk.
Hiç kimse siparişimizi almamıştı ama önümüze 2 büyük sandviç gelmişti.
"Afiyet olsun Tekinoğlu, bak buraya kimseyi getirmem değerini bil."
Hafifçe tebessüm ettim.
"Sana da afiyet olsun Kaan."
Yüzüme bi anlığına baktı ama sandviçine geri döndü, itiraf etmeliydim ki yediğim en lezzetli şeylerden biriydi.
Hızlıca bitirip kasaya doğru yöneldiğim an Özgür bileğimi tuttu ve güldü.
"Ne yapıyorsun Kuzey? Hesap çoktan ödendi."
Yüzüne boş boş bakıyordum çünkü geldiğimizden beri yerinden kalkmamış ya da hesap ödememişti. Masadan kalktı, adamla selamlaşıp dışarıya adımladı ve onu takip ettim.
Aramızda garip bir çekim vardı sabahtan beri. Aslında konuşmuyorduk ama yine de ondan çok fazla şey duyuyor gibiydim.
"Biraz daha dolaşmak ister misin Tekinoğlu?"
Omuz silktim, fark etmezdi bana. Eve ne kadar geç gidersem o kadar iyiydi benim için.
Bir yokuşa doğru ilerledik, yolda beni ittirip komik şeyler yapıyordu. Bir an için Özgür'ü çok farklıymış gibi gördüm, sanki masummuş gibi ama değildi.
Boş bir arsaya benzer bi yere geldiğimiz zaman boş boş baktım, hiçbir şey yok gibiydi, birkaç bank vardı ve güzel bir manzara.
"Ne zaman kafa dinlemem gerekse buraya gelirim."
Özgür yine sessizliği bozmuştu, hep o ilk konuşuyordu ve ben vücudum ile yanıt veriyordum.
"Bomboş burası."
Bunu dediğim zaman göz kapakları titredi, onu neden bu kadar dikkatli inceliyordum, neden bu kadar çekici geliyordu, hem bu kadar yanlış hem nasıl bu kadar doğru geliyordu?
"Oturmak ister misin Tekinoğlu?" diye sorarak banka ilerlesi, onu takip ettim.
Banka oturduğumuz an arkasına yaslandı ve cebinden sigarasını çıkardı ve bir tane bana uzattı.
Sigara içiyorduk ama ben Özgür'e bakmaktan neredeyse hiç içmemiştim. Bir insan sigarayı nasıl bu kadar güzel içebilirdi? Dudaklarına götürdüğü an yüzüne hafif temas eden parmakları, dudağının aldığı şekil beni etkiliyordu. Hissetmediğim şeyleri hissediyordum.
Bakışlarımı fark ederek bana döndü ve bana bakmaya başladı.
"Sigarayı içmeyecektin madem niye yaktırdın ki?"
"Ne bileyim, içerim sanmıştım." diye cevap verdiğimde elime doğru eğildi.
Sigarayı elimden almak için bi hamle yaptı ama vücudu çok yakındı ve benim için iyi sinyaller değildi bu.
Geri banktaki yerine döndüğünde sigaramı içmeden söndürdü. Anlamsızca kafamı ona çevirdim.
Kafamı çevirdiğim gibi gözleri ile buluştum. Direkt gözlerimin içine bakıyordu ve çok delici bakışları vardı. Dudağımı yalayıp yutkundum, bu onu etkilemek ya da herhangi bir şey içinde değildi.
"Siktir, Tekinoğlu." diye tısladı.
Ne olduğunu anlamamıştım ama dudakları dudaklarımın üstündeydi, itmeliydim ama itemedim. İtemedim. Karşılık vermek istemedim ama verdim. Dudaklarımı hareket ettirdim, yüzümü kavrayınca vücudumu ona kaydırdım birazcık daha, ne yaptığımın farkında bile değildim, sadece bu hazzı tatmaya çalışıyordum.
Dudaklarımızı ayırdı ve hala yüzüm yüzüne yakınken gözlerimin içine baktı, nefes alış düzeni yine bozulmuştu, göğsü devamlı hareket ediyordu. Banktan kalktı.
"Gidelim artık geç oldu."
Bir şey olmamış gibi onu takip ettim, geldiğimiz yolu geri döndük. Otobüste de tek kelime etmedik, okulun önüne gelince ayrıldık aynı yöne gitmemize rağmen.
bölümü the weeknd dinlerken yazdım o bankta onları seviştirebilirdim bile
![](https://img.wattpad.com/cover/214526501-288-k467727.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac (boyxboy)
Fanfiction[TAMAMLANDI] Birbiri ile uğraşmaktan başını kaldıramayan iki gencin zamanla birbirlerini kabullenişleri, reddedişleri... Belki başkasının başına gelse çoktan pes edecek iki çocuğun inatla yola devam etmesi ve bu yolu aşk ile örüşleri. "Tekinoğlu, se...