Kuzey
Mükemmel bir baş ağrısı ile gözlerimi açmıştım. Yatakta hafif doğrulup saate baktım. Erken kalkmıştım, biraz daha uyuyabilirdim ama duş almalıydım.
Bok gibi hissediyordum, özellikle kendimi Özgür'e bu kadar kaptırdığım için. Rüyamda onu görmüştüm, bana sarılıyordu, kokusu burnumda tütüyordu. Bana iyiydi, beni seviyordu. Bu da evrenin bana anca rüyanda görürsün deme şekliydi.
Duşa girdim, duş başlığını bir yere sabitleyip üstüme akmasına izin verdim. Soğuk suyu açmıştım, vücudumu kendine getirmek için.
İstemiyordum ama yine gözyaşlarım akıyordu. Kendime o kadar sinirliydim ki, gözyaşı döktüğüm Özgür müydü yoksa kendime olan sinirim miydi bilmiyordum.
Beynim susmuyordu, çıldıracaktım. Kendimi farklı bir şeye odaklayıp uzaklaştırmam gerekiyordu.
Duştan yavaş adımlarla çıkıp aynada kendime baktım. Gözlerim şişti, yüzüm zaten olduğu gibi garipti. Hafif sakallarım çıkıyordu ama traş olmama gerek yoktu. Dişlerimi fırçalayıp, çok hafif saçımı kurutup odama geçtim.
Üstümü giydim, açıkçası ne giydiğimin farkında bile değildim. Öylesine bir şeyler giyiyordum. Çantamı hazırlayıp aşağı yöneldim.
Evde kimse uyanık değildi bu yüzden gevrekle yetinecektim, uyanık olsalar da fark eden bir şey yoktu tabii.
Kahvaltımı yapıp geri odama çıktım, hala vaktim vardı.
Odama çıkıp masama yöneldim. Eski sevgilimle olan tüm anılarımı bir kutuya kaldırmıştım ve gözüme sokulmuş gibiydi şu an.
Kutuyu açmak istemiyordum, kutunun varlığı bile kalbime ağırlık yapıyordu. Biteli 9 ay olmuştu, atlatmıştım, şu an ağırlık yapan kime ne hissetsem onlar için yeterli olamayacağımın farkındalığıydı aslında.
Kimsem yoktu sanırım, olmayacaktı da. Kime hafiften sırtımı yaslasam bana bıçaklarını gösteriyorlardı ben ise o bıçaklara koşarak gidiyordum.
Daha fazla düşünmek istemiyordum, evden çıkmalıydım.
Yavaş adımlarla okula gelmiştim bile. Girişte herkes erkenden içeri girerdi ve bahçe bomboş olurdu. Eh, üşümek istemediğinden ben de hep içeri girer sınıfta olurdum.
Ama bugün sınıfa giremezdim, onun yüzünü göremezdim. Erkenden olmazdı. Bu yüzden bahçede bankta oturmaya karar verdim.
Bankta ders saatini bekliyordum, birkaç dakika geç girecektim, direkt başımı koyacaktım ve böylece Özgür'ü neredeyse hiç görmemiş olacaktım.
Kafamı yere eğdim, kimseyle göz teması kuramazdım. Zaten istediğimden değildi de. Bacaklarım istemsiz titremeye başlamıştı bile. Gerilmiştim.
Ders saati gelince yavaş adımlarla sınıfa girdim. Göz gezdirmeden edemedim ve yoktu. Tüm ekip oradalardı ama onun yeri boştu.
Hocadan özür dileyip yerime geçtim ve kafamı sıraya koydum.
Öyle bir uyumuştum ki, kafamı geri kaldırdığım zaman öğle arasına gelmiştik. Kantine inecektim, belki bir şeyler atıştırırdım.
Kantine girdiğim gibi yine kafamı yere eğdim. Boş bir masa bulup oturdum ve telefonumla ilgilenmeye başladım. İstemsizce elim Özgür'ün numarasına gitmişti.
"Ooo, Kuzey'e bak sen." diyerek biri yanıma oturdu. Levent gelmişti. Kafamı hafifçe sallayarak çenemle selam verip önüme döndüm. Korkmuyordum ama benimle uğraşsın istemiyordum.
"Hiç konuşkan değilsin Kuzeycim. Hiç yakışmıyor mutsuzluk sana inan." bunu dedikten sonra kahkaha atmıştı. Normalde her zaman sabırlıydım ama duygularım öyle birbirine girmişti ki kendimi kontrol edemeyecek durumdaydım.
"Siktir git Levent." diyerek masadan kalktım, ah, kalktım sanmışım. Levent'in beni kolumdan tutup masaya yapıştırması bir olmuştu.
Elinden kurtulup ona yumruk atmıştım, o sırada bir çift gözün bana baktığını hissettim. Kafamı çevirdiğim an Özgür ile göz göze geldim. Bakışmamız Levent'in bana geri vurmasıyla kesildi.
Dağılmıştım, yine gelecek miydi? Levent'i üstümden alacak mıydı? Bunu düşünüyordum. Levent'in ardı kesilmeyen yumrukları canımı acıtmıyordu ama Özgür acıtıyordu. Çünkü. sadece yerinde duruyordu. Bana karşı adım atmıyordu.
Melih bize doğru geliyordu ama onlardan başka kimse Melih'i takip etmiyordu. Bizi ayıran Melih oldu.
Sinirliydim, yine kalmıştım, yine Özgür'ün beni sevdiğini sanmıştım. Gelir sanmıştım.
Giderken önüme bakmıyordum, kime çarpıyorum farkında bile değildim, ta ki o sesi duyana kadar.
"Önüne baksana Kuzey." demişti Özgür.
Ne olmuştu, ona dokunmaya ihtiyaç duyduğumdan mı, ona duyduğum öfkeden mi yapmıştım bilmiyorum ama arkama dönüp ona yumruk atmıştım.
Sersemlemişti, ben de sersemlemiştim çünkü hiç böyle bir şey beklemiyordum kendimden. Tüm kantin yavaşça bize yaklaşıyordu.
Özgür'ün hamlesi gecikmedi o da bana yumruk attı. Ben ne hissedeceğimi bile bilmiyordum. Burnumdan kanlar geliyordu, her an ağlayabilirdim ama yine de kıpırdamıyordum.
Özgür'ü ensesinden tutup kendi kafama vurdum, beni ittirince onu geri ittirdim ve dengesini kaybettirdim. Fırsat bilip üstüne eğilip ona vurmaya başladım, artık duramıyordum, Özgür beni durdurmaya çalışıyordu, beni çeken yine Melih olmuştu.
Özgür'ün burnu ve dudağı kanıyordu. Büyük ihtimalle benim de ondan farkım yoktu.
Birileri bağırıyordu ama duyamıyordum. Kaybetmiştim. Her şeyi. Her şeyi sikip atmıştım.
Hızlıca sınıfa çıktım, yüzümü temizlemeyi bırak bakmaya bile zahmet etmeden okuldan ayrılıp evin yolunu tuttum. Babam evdeyse, bu yüzüm daha da dağılacaktı ama kayışım kopmuştu artık.
Titriyordum deli gibi, arabaların arasından nasıl yürüyordum, insanlar mı bakıyordu hiç umursamıyordum.
Eve geldiğim an zile bastım, şanslıysam kapı açılmazdı.
Ah, şanssızdım.
aile içi şiddetimsi şeyleri yazmayı sevmiyorum bu yüzden Kuzey'in iğrenç babasının sahnesini devam ettirmek istemedim.
kuzey'in içten içte zaten kırgın biri olduğunu görmenizi istiyorum. umarım bunu hissedersiniz. onun için şu an olumlu bakılacak bir şey yok, drama queenlik yapmıyor yanii.
umarım beğenmişsinizdir, sizi seviyorum. 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac (boyxboy)
Fanfiction[TAMAMLANDI] Birbiri ile uğraşmaktan başını kaldıramayan iki gencin zamanla birbirlerini kabullenişleri, reddedişleri... Belki başkasının başına gelse çoktan pes edecek iki çocuğun inatla yola devam etmesi ve bu yolu aşk ile örüşleri. "Tekinoğlu, se...