Özgür
YiğitÖzgür sinirle kapıyı çarptı ve sözde abisinin attığı konuma doğru gitmeye başladı. İçinde öyle deli bir öfke vardı ki, duramıyordu artık. İpin ucunu kaçıralı çok olmuştu.
Öfkeyle soludu ve abisinin dediği araziye adımlarını attı. Birkaç adıl ötede onu meraklı gözlerle izleyen abisini görünce hissettiği tüm kin vücudunu sanki yer altından kayıyormuşçasına sarstı.
"Ne istiyorsun lan benden orospu çocuğu? Ne istiyordun amına koyduğum?" dedi Özgür bağırabildiği kadar.
Karşısındaki adam, çocuğun bu kadar öfkeli olmasına neşelendi. "Ölmeni istiyorum." dedi soğuk bir tavırla. Sanki onun için birisinin ölmesini dilemek bu kadar kolaymışçasına.
Özgür sinirle soludu. "Ölmeyeceğim ulan orospu çocuğu! Ölmeyeceğim, anladın mı? Senin yapamadığın her şeyi yapacağım. Senden önce ölmeyeceğim amına koyduğum!" diye kükredi.
Yiğit, Özgür'ü ciddiye almadığını belirten bir surat ifadesi takındı. Özgür'ün elinde bir silah olsa şu an ona hiç düşünmeden sıkacağını biliyordu. Bu yüzden sinsi bir şekilde gülümsedi.
"Baksana buraya." dedi montunun içindeki silahı göstererek Yiğit. "Ölmeyeceğine emin misin?" diye sordu.
Özgür, yer altından kayıyor gibi hissetmedi. Yer altından kaymıştı. Çok şey yaşamıştı, çok şey görmüştü. Dayak yemişti, bıçak çekilmişti, öldürülmekle tehdit edilmişti ama bu farklıydı. Kaya'yı aramak istedi, Kuzey'i aramak istedi. Berat ve Melih'i arayıp veda etmek istedi. Sona gelmiş gibi hissediyordu, bu normal miydi?
Silahı gördüğünden beridir ne yapacağını bilmiyordu. Ölüme hem bu kadar yakın hem bu kadar uzak hiç olmamıştı. Kuzey'i son kez öpemeden mi gidecekti? Kurdukları hayallerin en azından bir tanesini bile yaşayamadan mı ölecekti?
"Sık ulan orospu evladı!" diye bağırdı Özgür, Yiğit'e adımlayarak. "Sık ulan! Sen şimdi beni öldürmezsen, seni ben öldüreceğim anladın mı lan?" dedi yakasına yapışarak.
"O yüzden öldür beni. Yaşamak istiyorsan, öldür lan beni burada!" dedi Yiğit'i bir kenara fırlatırken öfkeyle.
Öfke, korku, endişe hissettiği tüm duygular birbirine girmişti artık.
"Hiç seni vurmayı düşünmedim ki kardeşim. Bu küçük orospun içindi." dedi Yiğit, elini cebine atıp telefonundan Kuzey'in uyurken bir fotoğrafını gösterdi.
Özgür olduğu yerde ezilip büzüldü, duyduğu korkudan bacakları titredi. Nefesi kesildi.
"Ne istiyorsan yap bana! Yap. İşkence mi edeceksin, et. Dokunma ona." dedi titreyerek.
"İşte tam bu yüzden ona dokunasım geliyor. Gözünden sakındığın için." dedi Yiğit.
Özgür ne yapacağını ilk defa cidden bilmiyordu. Normalde her zaman ucundan da olsa bir planı olurdu, şimdi kendini yeniden küçükken Yiğit tarafından bir odaya kapatılmış dayak yiyen, tacize uğrayan Özgür gibi hissediyordu.
"Kardeşim, tek bir istediğim var. Bunu yap, bir daha rahatsızlık vermeyeceğim." dedi.
Özgür nefret ediyordu, ona bilerek kardeşim diyişinden nefret ediyordu. Titriyordu artık. Ne istediğini söylemesini için yüzüne baktı, konuşamıyordu.
"Basit. Ayrıl. Kalbini kır, ölürse sen de kendini öldürebilirsin. O zaman acı çekemezsin. Bunu yapacaksın, anladın mı? Yoksa, ne olacağını biliyorsun." dedi cebindeki silahı tekrar yoklarken.
Özgür kafasını salladı ve arkasını dönerek hızlıca uzaklaştı. Ağlıyordu artık, kendini tutamıyordu. Çok denemişti durdurmayı ama başaramamıştı.
Ölmek şu an ona çok basit geliyordu. Hiç değişmeyecekti, Özgür yine korkak Özgür'dü.
Sevdiğiyle bile birlikte olamamasının verdiği acı göğsüne saplandı. Nefes bile alamıyor gibi hissetti. Aldığı her nefes ona zarardı. Tanrı, ikisinin üstüne oynuyor gibiydi. Bu kadar günah mıydı sevmek diye düşünmeden edemedi.
Evine girdi ve yere çöktü. Böyle hissetmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Bacaklarını kendine doğru çekti Özgür ve ağlamaya başladı. Hep ağlamaktan kaçmıştı oysa, şimdi ise uzaklaşmayordu.
Telefonu eline aldı ve Kuzey'e 1 hafta annesinde kalması gerektiğini çok telefona bakamayacağını onu sevdiğini söyleyem bir mesaj attı. Hiçbir yere gittiği yoktu, evinde olacaktı ama dayanamıyordu.
Kuzey'in kalbini kırması gerekecekti. Daha önce de yapmıştı. Kuzey'i paramparça etmişti ama daha önce hiç cennetten tekmeleye tekmeleye onu cehenneme atmamıştı.
Özgür gözyaşlarını eliyle sildi. Kalpsiz olmalıydı, bunu biliyordu. Daha önce olmamış mıydı? Dövmekten ayağa kalkamaz hala bile getirmişti şimdi gözünden sakındığı çocuğu. Yine yapmalıydı.
Odasına çıktı ve yatağa girdi kıyafetlerini bile çıkarmadan. Gözüne Kuzey'in evinde unuttuğu hırka ilişince hıçkırığını tutamadı. Yorgunca yataktan kalkıp hırkayı aldı ve geri yatağa döndü.
Hırkaya sarılıp ağlamaya başladı, aldığı nefesi geri vermiyordu neredeyse, o nefesi verirse Kuzey gidecek gibi hissediyordu.
"Özür dilerim, çok özür dilerim. Seni çok seviyorum tamam mı? Hayatımın sonuna kadar da çok seveceğim. Sadece seni seveceğim, ama sen başkasını sev olur mu? Güzel kalbini hak eden, korkak olmayan birisini sev." dedi Özgür hırkayı iyice bedenine çekerken.
Ardından odanın karanlığına kendi karanlığı da karıştı. Simsiyahtı artık. Sevdiği adamın kalbini paramparça etmeye hazırdı.
selamlar.. bu bölümü yazarken çok fazla duyguyu bir arada hissettim. bilmiyorum size yansıtabildim mi ama elimden geldiğince yapmaya çalıştım.
mental olarak 20 gündür çok iyiydim fakat şu an yine çöküşteyim, bu yüzden kitabın gidişatı sizi mutlu etmediyse affola. yazım yanlışlarını elimden geldiğince kontrol etmeye çalıştım, eğer varsa kusuruma bakmayın. bölümü karakterlerin ağzından yazmaktan kaçındım bu bölüm, kusuruma bakmayın tekrardan hikayenin dışına çıkmış gibi olduysam.
çok yorgunum, sonsuz bir uykuya yatsam kurtulur gibiyim.
sizi seviyorum, sevgilerle biricik barın.
![](https://img.wattpad.com/cover/214526501-288-k467727.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac (boyxboy)
Fanfiction[TAMAMLANDI] Birbiri ile uğraşmaktan başını kaldıramayan iki gencin zamanla birbirlerini kabullenişleri, reddedişleri... Belki başkasının başına gelse çoktan pes edecek iki çocuğun inatla yola devam etmesi ve bu yolu aşk ile örüşleri. "Tekinoğlu, se...