36

967 54 60
                                    

Kuzey

Özgür ile parktan çıktıktan sonra o önde, ben arkada yürümeye başladık.

Özgür yürürken yine hayati çıkarımlar yapıyordu, ne kadar onu dinlemek istesem de bir türlü yürüyüşünden dikkatimi alamıyordum, dediklerini dinleyemiyordum.

Her dediğine "hıhım, aynen, bence de" diyordum. Yürüyüşüne daha önce hiç dikkat etmemiştim ama şu an çok gözüme batıyordu.

Neredeyse ayaklarını hiç kaldırmadan, sürüne sürüne yürüyor gibiydi. Buna rağmen adımları çok çok hızlıydı.

"Sana da uygun mu Tekinoğlu?" diyerek kafasını bana çevirince yüzüne bakakaldım.

"Ha?"

"Dinliyor musun? Burada senin için konuşuyorum Tekinoğlu." diyerek kollarını önünde birleştirdi.

Çok tatlıydı.

"Dinlemez olur muyum, bence de ördekli gömlek sana çok yakışır." dedim ve koluna girdim.

"Ne?"

Otobüs durağına geldiğimiz zaman hala bana küs gibi davranıyordu. Otobüs durağının banklarına oturmuş adamı şöyle bir karşıdan inceledim.

Ama gördüğüm şey dış görünüşü değildi, içini görüyordum sanki, kalbini, beynini görüyor gibiydim.

Çok yorgun bir bedendi, yaşadıklarından sıkılmıştı, belki de monoton haline gelmiş hayatından sıkılmıştı. Heyecan aradığı belliydi, yeni bir şeyler istiyordu.

Ayrıca bu beden, bu kalp, uğruna çabalanacak bir şey arıyordu. Belki de bir amaç? Hayatına devam etmek için, yeniden hayat şevki bulabilmek için bir şey arıyordu.

Bu bedenle gözlerim kesişti. Gözleri... Vücudumu delip geçti. Cidden delip geçti.

Bakışlarıyla tüm vücudumu süzerken sanki kaskatı kesildim. Karnım kendini istemsiz içine doğru çekti ve kasıldı. Özgür'ün bir bakışı beni bu duruma sokmuştu.

Gözleri tekrar gözlerimi bulduğu zaman gülümsedim. Gülümsememe beklenmedik bir şekilde tüm dişleriyle sırıtarak karşılık verdi.

O sırada ayaklandı, otobüsün geldiğini anlayıp yola doğru döndüm.

Kısa bir otobüs yolculuğundan sonra alışveriş merkezine gelmiştik.

"Aç mısın Özgür?" diye sordum.

Omuz silkeleyerek cevap verdi, demek ki hala küstü.

Özgür'ü kolundan sürükleyip bir mağazaya soktum.

Birazcık daha insan içinden uzak köşelere çektim, burada ne personel ne müşteri vardı.

"Az önce bana omuz mu silktin?" diye sordum.

Kafasını bana doğru çevirip tek kaşını kaldırdı, yüzüne dalga geçermiş gibi bir ifade takındı.

"Sana omuz silktim, evet?" diyip dilini yanağına bastırıp, yanağını şişirdi.

Gözlerimi ondan çekip kafamı salladım,

"Seni neden dinlemiyordum biliyor musun?" diye sordum.

"Çok merak ediyorum, dediklerimi dinlemeyecek kadar önemli ne vardı?"

Gülümsedim.

"Sen vardın Özgür, seni düşünüyordum." dedim.

Dedikten sonra hemen ondan uzaklaşıp başka reyonlara doğru gittim, peşimden gelen ayak sesleri çok hoşuma gitmişti.

maniac (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin