Kuzey
Kapıyı yavaşça aralayıp gergin adımlarla odadan çıktım. İfademi vermiştim, daha önce böyle resmi bir yerde bulunduğumu hatırlamıyordum.
Kalbim çok hızlı atıyordu. Yerinden çıkacak gibiydi. Sakinleşmem lazımdı.
"Baba, biraz hava almaya çıkacağım."
Kafasıyla beni onayladı.
Özgür nerede diye düşünüyordum, çıkınca onu görememiştim. Doğrusu çok dikkatli bakamamıştım bile.
Karakolun karşısındaki parka doğru yürümeye başladım. Sakinleşmeliydim. İfademi düzgünce vermiştim. Bitmişti. Gerisi polisin işiydi.
Parka girip banklara doğru yol aldım. Bir banka oturup kafamı gökyüzüne çevirdim.
Hava bugün çok güzeldi. Çok. Gökyüzü tertemizdi, bulut bile yoktu. Güneş ise yakmıyordu.
Normalde böyle bir günde ne yapardım diye düşündüm, aslında hiçbir şey yapmazdım. Ya kendi kendime dolaşırdım ya da evde olurdum.
Eskiden olsa belki bizim çocuklar ile takılırdım ama artık öyle birileri yoktu, Özgür sağ olsun.
Benim başımın en başında belaya girmesine neden olan herifin başı azıcık da olsa ağrımasın diye karakolda ifade vermiştim.
Hayat şaşırtıcıydı gerçekten.
Fakat içimdeki his çok tuhaftı. Özgür'ü seviyor muydum, sevmiyor muydum, bilmiyordum doğrusu. Onun canının yanmasını istemiyordum fakat geceleri düşündüğüm zaman benim canımı bu kadar yaktıysa neden onun canı yanmasın, dediğim oluyordu.
İşte sorun buydu. Neden canı yanmasın? Canını yakamaz mıydım bu çocuğun? Yakardım. Öyle güzel yakardım ki, ben bile şaşırırdım ama istemiyordum. Özgür'ün yeni yeni tanıdığım bir yüzü vardı, bu yüzü onun gerçek haliydi.
Dışarı yansıttığı, beni kimse üzemez, ben çok güçlüyüm, sevgisizim değildi.
Özgür çok kırılgandı.
Geçmişinden bahsetmişti, anlayabiliyordum, sevgi görmemişti, sevgiyi tatmamıştı ve bundan dolayı yadırgıyordu.
Ben sevgiyi görmüş müydüm ki?
Sevgi, ne tuhaf şey değil mi? Bana kalırsa sevgi, kazanılmalıdır, hak edilmelidir. Bir insana sevgini vereceksen nedenlerin olmalıdır, onun senin sevgine layık olması gerekmelidir. Çünkü sevgi her zaman oluşan bir şey değildir. Bana kalırsa, sevginizi vereceğiniz kişiyi seçemeseniz bile sevginizi yönlendirebilirsiniz.
Ya da yönlendirebilirdiniz.
Özgür, bu düşüncelerimin yanlış olduğunu kanıtlıyordu.
Sevgimi kazanacak bir şey yapmış mıydı? Hayır.
İçimde bir savaş veriyordum. Cidden savaş veriyordum. Bir tarafım Özgür ile görüşme, ondan kaçabildiğin kadar uzağa kaç dese bile diğer tarafım onun bir bakışına, bir kelimesine muhtaçtı.
Bu sevgi miydi?
Gözlerimi gökyüzünden ayırıp başımı eğdim. Çok düşünmüştüm.
"Tekinoğlu, parklardan çıkmıyorsun hiç."
Sesin geldiği yöne doğru kafamı çevirdim, salakça gülümsemesi ile Özgür bana doğru bakıyordu.
İşte bu, buydu.
Sevgiydi bu. Aklımda olan her düşünce dağılmıştı, ben dağılmıştım. Bir gülümsemesi ile beni yok etmişti.
"Parkların adamıyım, bilmez misin?"
Dediğime kafa sallayıp yanıma oturdu. Burnuma yoğun sigara kokusu gelmişti. Parfümü ve sigarası birbirine karışmıştı ama yine de çok güzeldi.
"İfade nasıl geçti Kuzey?"
"Gergindi. Bir an bildiğim şeyleri unuttum ama yine de başarılı bir şekilde bitirdim bence. Senin?"
"Öyle böyle. Teşekkür ederim bu arada, benim için anlamı büyük."
"Rica ederim Özgür."
"Bir yerlere gitmek ister misin?"
"Nereye mesela?"
"Alışveriş merkezi olur mesela Tekinoğlu. Palto bakarız sana."
Kafa dağıtmak için idealdi. Kafamı sallayıp babama gelmeyeceğimi söyleyen bir mesaj attım.
"Gidelim bakalım."
ah kuzey üzümlü kekim, ayrıca umarım kuzey'in içindeki dağınıklığı anlayabiliyorsunuzdur.
anlıyorum der misiniz ltfn.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac (boyxboy)
Fanfiction[TAMAMLANDI] Birbiri ile uğraşmaktan başını kaldıramayan iki gencin zamanla birbirlerini kabullenişleri, reddedişleri... Belki başkasının başına gelse çoktan pes edecek iki çocuğun inatla yola devam etmesi ve bu yolu aşk ile örüşleri. "Tekinoğlu, se...