51

546 49 37
                                    

Kuzey

Alarma söverek uyandığım klasik günlerden biriydi yine, o kadar yorgundum ki, zaman algımı bile kaybetmiştim. Yiğit'in gidişinin üstünden, parmaklıklar ardına konulmasının üstünden 2 hafta geçmişti ama hala o psikolojiden çıkamamıştım.

Yatağımdan zar zor çıkıp duş aldım. Soğuk su tüm vücudumu sarsıp kendime getirirken iyice rahatladığımı hissettim. Duştan çıkıp yüzüme saçma saçma maskeler sürdüm ve kurumasını beklemeye başladım.

Daha birkaç saat vardı. Hep erkenden uyanıyordum okula gitmeden önce. Annemin aşağıdan kahvaltıya çağırdığını duyunca aceleyle yüzümdeki maskeyi çıkarıp aşağı indim.

Anne ve babama kısa bir selam verdikten sonra masaya oturdum. Aramız garip bir şekilde iyiydi, en azından bizim iyimiz buydu. Bu saatten sonra kimseye kin tutarak ömrümü harcayamazdım, babam bana nasılsa ona öyle davranıp mesafemi koruyordum.

"Özgür nasıl?" diye sordu babam durduk yere.

"İyi baba, nasıl olsun." dedim kısa keserek. Kaşlarını kaldırıp yemeğine devam etti. Bu kısa sorgu beni yeterince germişti bile. Aceleyle masadan kalkıp odama geçtim.

Üstüme bir şeyler geçirirken Özgür'ün kazağı gözüme ilişti. Bunu üstüme giymezsem kendimi çok pişman hissedecektim ana giyersem de çok utanacaktım.

İkilimden, kazağı giymeye karar vererek kurtuldum. Görünce ne tepki vereceğini merak ettiğimden giyiyordum sırf. Ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Köşede bekleyen Özgür'ü görünce adımlarımı hızlandırıp yanına gittim.

"Günaydın Tekinoğlu." dedi telefonuna bakarken.

"Sana da." dedim yolumuza devam ederken. Birkaç kez beni süzse de kendi kazağını bile tanıyamamıştı.

Yolumuza devam ederken bir anda durup bana döndü.

"Benim kazağım mı o?" dedi sorgulayan bakışlarla.

"Sonunda fark ettin salak." dedim agresifçe.

Anlamadığım bir anda beni kendine doğru çekip sıkıca sarıldı. "Aferin, iyi çocuk, bunun için ödüllendirilmek ister misin?" dedi kulağıma doğru.

Tüm vücudum anın etkisiyle titrerken Özgür'ü yavaşça ittirip gözümü büyüterek ona baktım. Yüzünde flörtöz bir gülümseme ile bana bakıyordu.

"Cezalandırılmak istiyor gibisin?" dedi suratıma bakarken.

"Aynen Özgür efendi. Cezalandırsana." dedim dalga geçerek.

Okul bahçesine adımladığımız gibi Emir diye hatırladığım çocuk ve Melih'i gördüm. Yine bir konu üstünden tartışıyorlardı ve Kaya hayretle onlara bakıyordu.

Yanlarına doğru ilerlemekten vazgeçip kantine doğru indik. Özgür'ü simit almaya yollayıp masaya oturdum.

Bana dik dik bakan Levent'e doğru bakıp kafamı "ne istiyorsun" gibi salladım. Yüzüne aptalca bir bakış kondurup masaya doğru geldi.

Masaya ellerini koyup bana doğru eğildiğinde kafamı biraz geri çektim, Özgür bunu görseydi olacakları düşünemiyordum.

"Napıyorsun Kuzeycim? Uzun zamandır hiç görüşmüyoruz." dedi tıslarcasına.

Güldüm. "Sikmekten yoruldum çünkü seni." dedim ona aynı ses tonuyla.

Dudağını yalayıp kafasını geriye doğru attı. "Sen dayak yemeyi özlemişsin orospu çocuğu." dedi bana daha çok yaklaşarak.

"Öyle mi amına koduğum? Gel hadi." dedim anlık özgüvenle.

"Ne oluyor?" dedi kalın tok ses. Levent, Özgür'ün sesiyle bakışlarını benden çekti.

"Küçük orospusunu ne zaman korumaya gelecek diye bekliyordum." dedi.

"Sen kime-"

"Ne dedin sen?" dedi Özgür sözümü keserek. Bir yandan da Levent'in üstüne yürüyordu.

"Tekrar söylesene."

"Özgür, senle uğraşamam, yol al hadi." dedi Levent Özgür'ü yakasından iterken.

Özgür, Levent'i kolundan kavrayıp masaya doğru yüz üstüne yatırınca kantinde bir gürültü çıktı. Herkes korkuyla bize dönerken Kaya ve Berat, Özgür'ü çekmek için gelmişti.

"Tekrar söylesene orospu çocuğu!" dedi Özgür daha yüksek sesle.

Levent kızarmış yüzüyle zar zor konuşmaya çalıştı. "Bırak beni." diyebildi sadece.

"Özgür, bırak hadi." dediğim zaman Özgür'ün sinirden alev almış gözleri bana döndü. Levent'i ittirerek masaya bıraktı.

Anında kantinden çıkışa yöneldiğinde peşinden gittim. Boş bir sınıfa girince peşinden girdim.

Sınıfa girdiğimiz gibi bakışlarını bana çevirip, "Ne yeter lan? Orada öldürmeliydim." onu diye bağırdı.

"Özgür, sakin ol." diye ona doğru bir adım attım ama bir adım geriye gitti ve soluklandı.

Bir sıra çekip oturduktan sonra yanına oturdum. Varlığımı hissetmesiyle tekrar gözlerini bana çevirdi. Hafifçe gülümsediğimde onun da yüzüne bir gülümseme geldi.

"Kıyamıyorum da sana." dedi.

"Bana neden kıyasın ki?" dedim bir elimle yanağını okşarken.

Kafasını bana doğru yaklaştırınca dudaklarımı araladım ve ona doğru kaydım. O anda açılan kapının gürültüyse birbirimizi ittirdik.

Kapıda bize boş boş bakan Melih'i görünce rahat bir nefes verdim.

"Abi siz sinirli sinirli gidince kavga edersiniz sanmıştım, maşallah, mercimeği fırına veriyormuşsunuz amına koyayım." diye sitem etti.

"Düzgün konuşsana lan yer elması." diye güldü Özgür.

Utançla başımı öne eğdiğimde ikisi de bana bakıp güldü.

"Neyse Özgürcüm, cezalandırmanı da gece gelerek yaparsın." dedim kısa bir öpücük kondurduktan sonra.

Sınıftan çıkıp kendi sınıfımıza adımladım, eğer gece gelirse diye evin boş olup olmadığına emin oldum.

Şansıma boştu.










slmlar. diğer kurgumu da okuyun lütfn.
final yaklaştıkça yazmayayım diyorum, buradan ayrılasım gelmiyor 😔

kitap zaten 10K olmadan final vermeyeceğim fpqjdşwmdle kendime bunu söyledim. şu an 8K bakalım ne olcak...

maniac (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin