Sabah uyandığımızda hızlıca hazırlanıp yemeğimizi yiyerek Rusya'ya ışınlandık. Oldukça soğuk ama çok hoş bir yerdi gerçekten..
Jane'de ilk olarak Luna gibi yetiştiği yetimhaneye gitti. Çocuklar bahçede oyunlar oynarken Jane ise onlara bakıp ağlıyordu ve, "Kardeşlerim epey büyümüş.." dedi buruk bir gülümsemeyle.
Çocuklardan biri oyun oynarken aniden düşünce Jane yanına doğru koşmaya başladı. Müdahale etmemiz yasak olduğundan daha hızlı koşarak onu durdurdum. Gözlerime yalvarırcasına bakarken, "Hayat boyu kimse kimsenin yanında ebediyen kalamıyor.. Zorluklarla tek başlarına da mücadele etmeyi öğrenmeleri gerek!" diyerek sıkıca sarıldım. "Peki o zaman artık gidelim en iyisi.." dedi ve St.Petersburg adında bir yere ışınlandık.
İnsana baktıkça bakma isteği uyandıran bu mimari yapıların çoğu çok eski zamanlara aitti.. Zamanımız kısıtlı olduğundan yalnızca bir kaç tanesini gezebildik. Gerçekten yapıtların ustaları bir şaheser çıkartmıştı..
Zaman böylece su gibi akıp giderken sıra Jennifer'a gelmişti.. Yeni durağımız Kanada oldu. Jennifer ilk olarak üvey ailesini görmek isteyince büyüdüğü eve gittik. Onun gibi 2 kız kardeşi daha vardı. Küçük olan anladığımız kadarıyla yeni doğmuştu.
Annesi bebeğine Jennifer ismini vermişti. Ne kadar güzel.. Jennifer başını okşayıp öpmemek için zor duruyordu. Bebekler ve hayvanlar bizi gördüğünden yalnızca küçük bebek bize doğru bakıp gülümsedi. Annesi baktığı yöne baksada biz yerine gördüğü tek şey bir boşluk oldu..
Jennifer'ın bebeğe attığı öpücükler bebeği daha da güldürürken o ise tam tersi şekilde ağlıyordu. Elimi sıkıca tutup, "Lütfen gidelim artık.." dedi. "Nereye istersen, sendeyiz.." diyerek yanıtladım. Jennifer'da bizi meşhur yerlerden biri olan Niagara Şelale'sine götürdü.
Nefes kesen görünümü ile Niagara Şelalesi'de tartışmasız Dünya'nın en güzel yerlerinden biriydi. Eğer tam olarak bir Dünya'lı olsaydım kesinlikle emekliliğimde Dünya turuna çıkardım. Gerçi böyle daha masrafsız oldu..
Bu manzara tam da gün batımında denk gelmiş olmanın verdiği mutlulukla doya doya huzurun sesini dinledim. Sevdiklerim yanımda, harika bir yerdeyim.. Daha ne olabilirdi ki?
Yine fotoğraflar çekinip, başta üzülüp sonra doyasıya eğlendiğimiz bir gezinin daha sonuna gelmiştik. Her ülkeden ayrılma zamanı geldiğinde içimde bir burukluk oluyordu. Bu burukluğu da ancak 'Anın tadını çıkart Hera, daha yapılacak çok şey var.." diye kendimi avutarak atlatıyordum.
Eve geri dönünce artık kura çekmemize gerek kalmadığından direkt dinlenmeye çekildik. Sabah erkenden Fransa'ya gidecek olacağımız için farklı bir heyecan vardı içimde.
"Fransa benim için hem her şeyin başlangıcı, hem de her şeyin sonuydu.."
*Ertesi Sabah*
Güzel bir kahvaltıdan sonra hazırlıkları tamamlayıp, Fransa'ya ışınlandık. İlk ışınlandığımız yer, üçümüzün de yaşadığı caddeydi. Hep birlikte yaptığımız grafitiler hâlâ duruyordu. Sokaklarında onlarca anı bırakarak gitmiştik güzel ülkemizden..Evet belki gerçekten Fransa'lı değildik ama onca yıl bize ev sahipliği yapan bu yeri de hemen silip atamazdık ya.. Diğerlerine de sokakları gezdirip anılarımızdan bahsettikten sonra 'Aşıklar Şehri' Paris'e gittik. Tabi ki en çok görmek istedikleri yer Eyfel Kulesi olmuştu. Burasının benim için diğer yerlere göre daha farklı bir özelliği vardı. Beni tüm gerçekliğe kavuşturan yolun başlangıcıydı burası.
Biz hayranlıkla bu harika mimariyi seyrederken Thomas aniden önümde diz çöktü ve, "Hera, Hera'm.. Seni çocukluğumdan beri tanıyorum ve seviyorum. Seninle ilk tanıştığımızdan günden beri sana karşı olan aşkımın her gün daha da çoğalmasına şahitlik etti bu şehir, bu ülke bu evren.. Ben kaç hayatım olursa olsun hepsinde yalnızca tek seninle olmak istiyorum. Üzüleceksek beraber, delireceksek beraber, sinirleneceksek beraber, yıkılacaksak beraber.. Günün birinde öldüğümüzde, yine beraber! Şimdi senden de duymak istiyorum; Ömür boyu hayatımda, yanımda olur musun? Benimle evlenir misin Hera?" dedi.
Ellerinden tutup yerden kaldırarak, "Sana nasıl hayır diyebilirim ki sevgilim? Ben de ömrüm boyunca, hatta ölünce bile seninle olmak istiyorum!" diyerek sıkıca sarıldım.
Kalbim heyecandan yerinden çıkacak gibiydi! Artık Fransa benim için özelin ötesindeydi..
Bir an önce Loris'e geri dönüp yakınlarımıza haber vermek istediğimiz için bir sonraki sefere bıraktık Güney Kore ve Türkiye hayalimizi.
"Biz ciddi ciddi evlenecektik, inanılmaz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LORİS'İN KURTARICILARI | TAMAMLANDI
Fantasía"Onların kaderleri aslında başından beri ortak yazılmıştı.." "Geçmişten gelen aşkın nefrete, nefretin ise intikama dönmesine sebep olan bir takım olaylar sebebiyle oluşan savaş hem Loris'i, hem de Loris'lileri diken üstünde tutuyordu. Birbirinden öz...