Yüsra: Miraaç
Yüsra: Naber?
Yüsra: Uyuyamadım ben
Yüsra: Dedim sana yazayım
(Görüldü)Yüsra: Bunu hakaret olarak sayarım
Yüsra: Niye durup dururken görüldü attın ki?
(Görüldü)Yüsra: Miraaç
Yüsra: Aşkım niye görüldü atıp duruyorsun?
Yüsra: Dur sen görmeden sileyim onu
Yüsra: Heh sildim
(Görüldü)Yüsra: Tamam meşgulsun madem
Yüsra: Sadece müsait değilim de yazabilirdin
Yüsra: Görüldü atmana gerek yoktu
(Görüldü)Yüsra: Aptal
(Görüldü)~~~~
Telefonumun ekranını kapatıp yanıma koyarken aklım Miraç'ın bana neden görüldü attığındaydı. Meşgul olsaydı mesajlara bakmazdı bile ama mesajlara bakıp cevap vermemeyi seçmişti.
"Şapşalım, Aptal'ın geldi." diye bir ses duyduğumda hızlıca yatağımdan kalkmış ve camı açmıştım.
"Doğum günün kutlu olsun!" diyerek elinde tuttuğu küçük pastayı kaldırdığında az kalsın pastayı yere düşürüyordu.
"Yaparken çok uğraştım ama iki saniye içinde yok ediyordum az kalsın." diye endişeyle konuştuğunda güldüm.
"Seni yerim Miraç." diye konuştuğumda benden böylr bir şey duymayı beklemiyormuş gibi şaşkınlıkla gözlerini açmıştı.
"Ne bakıyorsun öyle? Alışacaksın demiştim." dediğimde gülüp elindeki pastaya bakıp gözleriyle mumu işaret etmişti.
"Dilek tutmayı unutma!" diye ani bir hatırlatma yapmayı da ihmal etmemişti.
Miraç her zaman yanımda olsun istiyorum.
Mumu üfledikten sonra camdan konuşmanın pek eğlenceli olmadığına karar verip Miraç'a iki dakika beklemesini söyleyip anne ve babama bakmıştım. Erken uyudukları için şanslı olmalıydım.
Aslında içeriye çağırmak isterdim ama uykuları çok hafifti, bizim en ufak gülmemizde uyanıp odama gelirlerdi ve ben gecenin bir yarısında odamda bulunun Miraç'ı açıklamakta biraz zorlanabilirdim.
Üzerime hırka alacağım sırada vazgeçip Miraç'ın kazaklarından birini alıp hemen üstüme geçirmiş ve ayakkabılarımı giyip hemen yanına gitmiştim.
"Geldiğine göre pastanı yiyebilirsin. Ne olur kötüyse bile güzelmiş gibi yap. Hayatımda ilk defa pasta yaptım ve ablam bana hiç yardımcı olmadı." derken elinde tuttuğu pastayı camın mermerine koymuş ve elinde tuttuğu plastik çatalla pastadan bir parça almıştı.
"Acaba zehirlenme ihtimaline karşı ilk ben mi denesem?"
"Ya bak yarım saattir pastayla kesişiyoruz ver artık şu çatalı da tadına bakayım!"
"Beni pastayla aldattığını unutmayacağım." derken çatalı bana vermesini beklerken bana kendi eliyle yedirmeyi tercih etmişti.
"Bir şey diyeceğim, efsane güzel olmuş bu!" dediğimde yalan söylediğimi düşünüp göz devirdiğinde elindeki çatalı alıp pastadan bir parça alıp ağzına doğru götürdüğümde pastanın güzel olmadığını düşünse de sırf benim elimden yemek için ağzını açmıştı.
"O kadar da güzel değil bence."
"Mütevazı olmaya çalışma, bundan sonra doğum günü pastalarımı sen yapacaksın, olur mu?"
Sinsice sırıttı. "Bu bir tür evlenme teklifi mi?"
"O benim işim değil." dediğimde gülüp ayaklarının dibine yerleştirdiği kutuyu eğilip yerden almış ve bana uzatmıştı. Orta boyutlarda dikdörtgen bir kutuydu.
"Evde yalnız kalınca aç bunu olur mu? Sürpriz olsun." dediğinde kutuyu bir kenara bırakıp kollarımı sıkıca beline sardığımda çenesini saçlarıma yaslayıp o da kollarını belime sarmıştı.
"İyi ki doğdun güzelim, iyi ki doğdun ve iyi ki hayatımdasın. Yanımda olduğun için sana teşekkür ederim." diye mırıldandıktan saçlarıma küçük bir öpücük kondurmuştu.
"Ay dur çok duygusallaştım ben." diye geri çekilip gözlerimi sildiğimde gülüp yüzünü bana yaklaştırmış ve burnumu öpüp hemen geri çekilmişti.
Sokağın ortasında olabilirdik, bizi görenler olabilirdi ama bunların hiçbiri şu an umrumda değildi.
"Şimdi içeri gir şapşalım, annen falan uyanırsa odanda göremezler seni." diyerek son bir kez sarılıp hemen geri çekilmişti.
Verdiği kutuyu ve pastayı da yanıma alıp eve girmiş ve hızlıca ayakkabılarımı çıkararak odama girmiştim. Pastayı ve kutuyu masanın üzerine koydum.
"Miraç." diyerek cama çıktığımda Miraç tam da gitmek için bir adım atmıştı ki durup bana döndü.
"Seni seviyorum, sevgilim." dediğimde yüzündeki o mutlu sırıtış daha da büyümüştü.
"Ben de seni seviyorum, sevgilim."
O gittikten sonra bana verdiği kutuyu elime alıp yatağımın üzerine oturmuş ve içindekilere bakmaya başlamıştı.
Beni ilk karşılayan şey bir bileklik ve üzerindeki nottu. Bilekliğin üzerinde Miraç yazdığını fark edip gülümseyerek notu okudum.
Egoist olduğumu düşünme sakın, o benim için çok değerli ve ona çok iyi bakacağına adım gibi eminim. Annanemin bir anısı o benim için.
Notu bir kenara koyduktan sonra bilekliği bileğime takmıştım. Bana güveniyorsa onun güvenini boşa çıkarmamam gerekirdi.
Katlanmış sweatshirti kutudan çıkarıp inceledim. Onun kazaklarını giymeyi aşırı sevdiğimi biliyordu ve o da bu durumdan hiç şikayetçi değildi.
Kazağı bir kenara koyarken dipte kalan kağıt parçası dikkatimi çekmişti. Birkaç not daha vardı ama bu kağıdın boyu onlara göre daha büyüktü.
Katlı kağıdı açmamla gülmemek için kendimi tutmam bir olmuştu. İlk konuşmalarımızdan bir diyoloğu kağıda bastırmıştı.
Hemen köşesinde de bir yazı vardı.
Kalsın dediğin çocukla sevgilisin şu an hatırlatayım :)) ama ben demiştim bak ss aldım diye. Bir ara büyük konuştuğumu kendim bile düşünmüştüm bir de.
Kağıdı kenara bırakıp diğer notlara baktım. Hepsinde birer cümlelik yazılar vardı.
Hepsini okuduktan sonra kutudan çıkardıklarıma bir kez daha bakmıştım, gözlerim hafiften dolmaya başlamıştı bile.
Hayatımda olduğu için çok şanslıydım
~~~~
Hadi buna da yorum atın qğsjqğsjwğ
Bb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptal | Texting
Short StoryAptal: İyi bari arkadaşça konuşalım Aptal: Ama arada sana yavşarım haberin olsun Yüsra: Konuşacağımızdan bu kadar eminsin yani? Aptal: Şu an konuştuğumuza göre :))