"Kalksana lan herkes sofrada diyorum"
"Ulan be milletin kıçına biber sürmüş gibi habire çalışıyorlar düğün için. gelin hanım burda yan gelsin yatsın Allahtan benimki böyle değil"
Hazal başında konuşan Bedri'yi duymazdan gelerek uyumaya devam etti.
"Hey kime diyorum Dedem açacak ağzını şimdi kalk" Bedri Hazalın kulağının dibinde bağırınca Hazal başının altındaki yastığı alıp Bedrinin suratına yapıştırdı.
"Bu seni biraz sustutur"diyip Yataktan çıktı. "Saat daha sekiz bu saatte uyanılırmı ya" dedi Hazal omuzlarını düşürerek.
"Alışsan iyi edersin. Ninemin dediği gibi el kapısı dert kapısı gızııım"dedi Bedri rahmetli Sultan hanımın taklidini yaparak.
Hazal "Babannem iyi biliyormuş el kapısının dert kapısı olsuğunu az çektirmemiş Annemle teyzeme"diyerek banyoya girdi elini yüzünü yıkayıp banyodan çıktı.
"Ama Hacer teyze ninem gibi değil korkma çok çektirmez"dedi Bedri.
"Onlar benden korksun bence kuyruğuma basanın kuyruğunu koparırım"dedi Hazal ve Bedri'ye göz kırptı.
İkisi gülerek çıktılar odadan.
"Şu ikiliyi görmek zorundamıyım Allahım"dedi Hazal Uygar ve Evine bakarak."Yarın son sonra görmeyeceksin kocacığınla yeni hayatına başlayacaksın"
Bedri'ye bakıp Surat asan Hazal "günaydın"diyerek yerine geçti. kahvaltıdan sonra duşa girdi bir güzel yıkandıktan sonra Serhata mesaj attı "geç kalma işlerim var"
Kızla görüşeceklerdi bugün sonrasında Hazal Dilanın yanına gidip düğünden önce bakım yaptıracaktı.
İstemeyerek evlensede düğünde görenlerin hakkında kötü konuşmalarını asla istemiyordu."Sanada günaydın Hazırsan geliyorum ben" Serhattan gelen mesajı okudu Hazal. Günaydın yazmayı unutmuştu Serhatta fırsatı kaçırmadan laf sokmuştu hemen.
Hazal "hazırım"yazıp mesajı yolladı ve ne giyeceğini düşünmeye başladı.
Gül kurusu dizinin üstünde biten Salaş bir elbise giyip üstünede kibar bir kemer taktı. Açık kestane Saçlarını tarayıp geriye doğru attı. dudak rengi ruj göz kalemi ve rümelide sürünce hazırdı.
Çantasını alıp aşağı indi Teyzesi ve Annesini büyük salonda aldıkları eşyaları hazırlıyorlardı. bugün çehiz gidecekti. Hazal oldu olası böyle şeyleri sevmezdi. Kapıdan kafasını uzatıp "ben çıkıyorum güzeller akşam görüşürüz"dedi güler yüzüyle.
Annesi "nereye yine kızım geldiğinden beri yüzünü görmedik bugün çehiz gidecek sen dışarı çıkıyorsun"dedi
Hazal "ah doğru ya aşkından öldüğüm adamla kullanacağım çehizleri kendi elimle dizmem lazımdı değilmi? Çok ayıp ediyorum. Pek kıymetli dünürleriniz beni görmezse almaktan vazgeçerler mazallah.bende aşkımdan yataklara düşerim"dedi yapmacık ses tonuyla
Sonra tekrar konuştu "herşeyi unutmuş normal bir şekilde çehiz hazırlıyorsunuz. birşey demiyorum fazlasını istemeyin"dedi bu defa ses tonu ciddileşmişti
Hazal arkasını dönüp giderken Annesi dolan gözleriyle öylece arkasından bakıyordu.
Hazal Kapıdan çıkınca Arabaya yaslanmış ona bakan Serhatla göz göze geldi ve hemen bakışlarını kaçırdı.
Hazalın rüzgarda uçuşan saçları' deniz mavisi gözleri' üstüne yakışan gül kurusu elbise onu olduğundan daha güzel gösteriyordu. Kalbi gögüs kafesinden çıkacak gibi çarpan Serhat yutkundu. bir anda damağı kurumuştu. Hergün her an daha çok aşık oluyordu bu kıza. günden güne inanılmaz bir şekilde delice bağlanıyordu sevdiğine.
Tam bir saat on yedi dakika beklemişti Hazalı kapının önünde başta biraz kızmıştı ama Hazalı görünce kızgınlık yerini aşka bırakıp gitmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL (TAMAMLANDI)
General Fiction"madem o aşiretten bu eve kız girmesini istemiyorsun ozaman git bacınla Yusuf ağanın torununu öldür" Babasıda en az Serhat kadar bağırmıştı Serhat öfkeyle merdivenlerden çıkarken Babası arkasından seslendi "Yusuf ağayla konuştum yarın akşam nişan t...