Hazan sözünü bitirmeden Savaş tekrar konuştu "sorunda bu Hazan sizin yaşantınız bana göre değil. Her gün başka bir olayla karşılaşmak istemiyorum. Ben sizin böyle bir hayat yaşadığınızı bilmiyordum. Benim bir Soy adım saygınlığım var. Senin ise her gün insanları öldürmek için kararlar alan Akrabaların. ben aileni yakından tanıdıktan sonra bu evlilikten vazgeçme kararı aldım. üzgünüm BEN SENİNLE EVLENEMEM"
Hazan her zaman olduğu gibi güçlü durmaya çalışıyordu titreyen elleriyle elbisesini sıkıca tutuyordu. Sakin bir ses tonuyla "tamam"diyerek parmağındaki yüzüğü hiç teredüt etmeden çıkarıp masaya bıraktı.
Savaş hüzünle "sadece tamam mı? Konuşalım lütfen... Ben böyle ayrılmak istemiyorum. Dost kalmak istiyorum seninle"Hazan gitmek için ayaklandı alaycı bir gülüşle "evet sadece tamam" diyip hızla ayrıldı ordan öyle sıkıyorduki yumruklarını tırnakları avuç içine batıyordu. Elleri beyazlamıştı. şah damarı patlayacaktı neredeyse.
Susmuştu...
Susacaktı...
Çünkü karşısında konuşmaya değer bir adam yoktu.
İçinden kendine lanetler ederek yürüyordu hastaneye doğru. Savaşa söylemek istediği okadar çok şey vardıki.
"ben seni ailenin itibarı veya senin soy adın için sevmedim. Yıllarca beni sevdiğini söyledin tam sana inanmışken ilk zorlukta kaçıyorsun öylemi? Peki kaç... Git... Defolll... Senin adamlığın bu kadar... Sevgin bu kadar... Bana olan Aşkın bu kadar. Bize olan inancın bu kadar...
Sana çok şey söylemek isterdim ama sen adam bile değilsin. Sen soy adının arkasına saklanmaya çalışan korkağın tekisin. Seni sevdiğim güne' sana inandığım güne lanet olsun"
Ama hiç birşey demedi Hazan. Yıllarını bir Tamam a sığdırıp kalktı masadan. Değmezdi biliyordu. Birde dost kalmak istiyordu. Böyle bir insanla dost bile olunmazdı. İlk zorlukta yarı yolda bırakırdı dostunu şimdi yaptığı gibi...Hazan sakinleşmek için derin nefesler alıp veriyordu ağlamamak için direniyordu. Ağlamayacaktı. Asla ağlamayacaktı' değmeyen biri için gözyaşlarına yazık olurdu.
Nefesi zorlukla alıp veren Hazanın vucudu yanmaya başlamıştı ceketinin düğmelerini açmaya çalışıyordu yapamıyordu.
Yanında duran arabanın fren sesiyle yan tarafına dönüp baktı. Fıratla göz göze geldiler Fırat hızla arabadan indi Hazana doğru yürürken Hazan daha fazla ayakta duramayıp kendini karanlığın kollarına bıraktı.
Fırat ani hareketiyle Hazan yere düşmeden tutabilmişti. Hızla arabanın arka koltuğuna uzatıp Hastanenin Acil girişine sürdü arabayı. Yarım saatin sonunda
Hazan kendine gelebilmişti. Yüzünün rengi gitmiş solmuştu."İyimisin"
Hazan başını çevirip yanı başında oturan Fırata baktı. "Fırat"
Fırat kuzeninin saçlarını okşarken "söyle güzelim"dedi.
"Beni senmi getirdin"
"Evet yolda görünce durdum iyikide durmuşum çok kötü görünüyordun hala da öyle görünüyorsun. Şimdi bana ne olduğunu anlat"
Hazan başını çevirince Fırat nazikçe çenesinden tutup ona bakmasını sağladı. "Anlatmazsan ben öğrenirim biliyorsun"
Hazan "Savaş beni terk etti"dedi ağlamamak için zor tutuyordu kendini.
Fırat duydukları karşısında kulaklarına inanamadı.
"Nasıl terk etti?"
"Ailemin katil olduğunu idda etti benimle evlenemeyeceğini söyledi. Soy adı önemliymiş benimle yapamazmış"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL (TAMAMLANDI)
Ficción General"madem o aşiretten bu eve kız girmesini istemiyorsun ozaman git bacınla Yusuf ağanın torununu öldür" Babasıda en az Serhat kadar bağırmıştı Serhat öfkeyle merdivenlerden çıkarken Babası arkasından seslendi "Yusuf ağayla konuştum yarın akşam nişan t...