Bölüm 49

13.1K 569 18
                                    

Korkmaz konağının önü adeta mahşer günü gibiydi. Yusuf ağanın ölümü Urfayı yasa boğmuştu.

Herkes sevdiğine destek oluyordu.
İkra ve Hira kocalarının yanından bir an olsun ayrılmamışlardı.

Bilge' İnci' Evin ve Evin'in arkadaşı Adile' Hazal ve Hazana teselli veriyorlardı. İnci kızı ağlayınca kucağına alıp çıktı odadan.

Kapı açılınca odaya Bedri girdi.
"Haydi toparlanın arabalar hazır"dedi

Adile Bedri'yi görünce üzülerek baktı ona. İki yıldır seviyordu Bedri'yi Bedri de onu. Bedri'nin sır gibi sakladığı sevdiği Evin'in yakın arkadaşı Adileydi. Abisi Bedirhanın evlenmesini bekliyordu sevdiği kızı istetmek için.

Arabalara binilmiş mezarlığa gidilmişti. Koca Yusuf ağa'nın cansız Bedeni yıkanmış kefene sarılmıştı. Sağ elini dışarda bırakmışlardı çocukları son kez öpsün diye.

Bedirhan ağa ve Baran ağa Babalarının elini öpüp çıktılar dışarı sonra gelinleri İkra ve Hira girdiler. İkiside öz Babaları gibi sevip sayıyordu Yusuf ağayı. Ağlayarak öptüler elini son kez.

Serhat sevdiğinin elini bırakıp "hadi"dedi. Hazal yavaş adımlarla Dedesine doğru yürüdü.

Gözyaşları süzülürken öptü dedesinin elini. "Seni çok seviyorum dede. Sesini şimdiden özledim. Sen yoksun artık konağa geldiğimde gel yanıma otur güzel torunup demeyeceksin" Hazal bir kez daha öptü dedesinin elini sonra alnını öptü uzunca. Başını okşadı. "Bizi kim koruyacak dedem ne olur kalk bak ben kurtuldum geldim. Ama sen bizi bıraktın. Ne olur kalk dede. Kalk sarıl bize. Sinirlen bağır çağır. Yemin ederim artık hiç bir şey demem yeterki başımızda ol. kalk dede ne olır kalk" Hazal hıçkırarak ağlayıp öpüyordu dedesini.

Herkes onunla beraber hıçkırıklara boğulmuştu. Serhat zorla çıkarmıştı Hazalı dedesinin yanından. Dinmek bilmeyen gözyaşları canını acıtıyordu.

Hazanında Hazaldan farkı yoktu Fırat sakinleştiremiyordu bir türlü.

Gözyaşlarıyla uğurladılar Ailenin son büyüğünü. Ağlamayan kimse yoktu Yusuf ağa defnedilirken. Herkese iyiliği olmuş düşene el uzatmış koca Yusuf ağa dualarla anılacaktı artık.

Koca bir çınar devrildi Korkmaz konağında. Herkesin gölgesinde oturup güvende hissettiği çınar ağacı yoktu artık...
Sonsuz güvendikleri her koşulda arkalarında duran adam fani dünyadan göçüp gitmişti...

Üç gün geçmişti ama acı aynı acıydı kimse alışamıyordu Yusuf ağanın yokluğuna. Sanki seslenip her zaman olduğu gibi kahve isteyecekti.

Her ölüm erkendir...

Serhat sevdiğinin saçlarını okşayıp "hadi ömrüm eve gidelim biraz dinlen sabah geliriz"dedi

Hazal başını sevdiği adamın göğsüne yaslayıp acıyla gülümsedi. "Biz küçükken avluda oynardık dedem hep kızardı Elif ablaya çocuklara bak terleyip hasta olacaklar diye. Üst kattan akşama kadar bizi izlerdi"

Serhat karısının saçlarını öptü.
Hazal tekrar konuştu gözünden düşen bir damla yaşı silerek.

"Ne garip bir dünya değilmi? Sanki hiç doğmamış hiç yaşamamış gibi gidiyor sevdiklerimiz"

"Öyle"dedi Serhat eli hala Hazalın saçlarındayken.

"Önce bebeğimiz bizi bıraktı sonra dedem. Korkuyorum Serhat birine bir şey olacakmış gibi hissediyorum hep"

"Böyle şeyleri düşünme artık ömür verdiğim. Zor günler yaşıyoruz ama geçecek"

Hazal sevdiğine iyice sokuldu. "Seni çok seviyorum. İyiki yanımdasın"

BEDEL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin