34. BÖLÜM - ANNE OLMAK

20.7K 1.6K 368
                                    

Dila'nın Ağzından...

Karanlık, benliğimin bir parçası gibiydi. O zifiri dünyaya ne zaman adım atsam içimden bir şeyler sökülüyormuş gibi gelirdi. Oraya her gidişimde bebeğimi tehlikeye attığım hissine kapılıyordum artık. Ona zarar verme düşüncesi beni bitirirken, doğduğu anda, Belçim Anneanne'nin ellerinde can verecek olduğunu bilmek beni öldürüyordu. Bu yüzdendi Pera'yla olan anlaşmam. Ben, sürüme ihanet edecektim ve o benim bebeğimi kurtaracaktı. Bedeli ağırdı ihanetin, farkında olduğum bir gerçekti bu ama ne pahasına olursa olsun bu bedeli ödemeye hazırdım. Canımın canını ölüme teslim etmektense, ben o ölümle dans ederdim.

Vizyon dünyasından çıkışımda beni karşılayan kişinin Enes olması elbette şaşırtıcı değildi. Oraya her gidişimde beni bekler ve her gelişimde benimle olurdu. Onu seviyordum, hep de sevmiştim. Bu sürüdeki şanslı kişilerdendim ben, sevdiğiyle olan nadir kişilerden. Oysa benim kadar şanslı olmayan onlarca insan vardı burada. Her biri, bir sebepten ötürü, sevmediği kişilerle evlenmiş ve istemediği bir hayata zorlanmış insanlardı bunlar.

"Ne gördün?" diye sordu Enes arkama bir yastık koyup rahatımı sağlamaya çalışırken. Saçlarımın arasına kondurduğu öpücük, ondan gizlediğim şeylerin omuzlarımı çökertmesine yetmişti. O bana bu kadar güvenirken ve beni bu kadar severken ben onun arkasından iş çeviriyordum. İhanetimi öğrendiğinde nasıl tepki verecekti bilmiyordum, şu durumda bilmesem çok daha iyi olurdu. Henüz ona söyleyebilecek cesaretim yoktu. Zaten iki sürünün karşılaşmasına da daha zaman vardı.

"Asaf'ın ölümüne üzülüyorlar hala. Köyü koruma altına almışlar," dedim. Bu söylediklerim yalan değildi ama esasında gördüğüm şeyler de bunlar değildi. Çok daha fazlası vardı bildiğim, söylememem gereken çok daha fazla şey. Eğer söylersem bebeğimin hayatına mal olacak şeyler.

"Bebeğimiz doğana kadar bunu yapmak istemiyorum bir kez daha. Ona zarar gelecekmiş gibi hissediyorum."

Söylediklerim doğruydu ama en büyük tehlikenin dibimde olduğu gerçeğini ne yazık ki göz ardı edemiyordum.

Anlayışla başını salladı Enes. En az benim kadar endişeliydi bu durumdan. Ne zaman vizyon dünyasına girsem biraz daha kilo veriyordum ve karnım her seferinde biraz daha büyüyordu. Bu yüzdendi bebeğimin erken doğacak olması. O dünya ona bir şeyler yapıyordu.

"Sen nasıl istersen sevgilim. Önemli olan sizin iyi olmanız."

Enes'in söylediği sözler içime su serperken bir kez daha pişmanlığın esiri oldum. Acaba Pera'yla olan anlaşmamdan ona bahsetsem ne derdi?

"Mert nerede?" diye sordum konuyu değiştirerek. Biraz daha bu konuda konuşsaydık muhtemelen her şeyi anlatıp af dilemeye başlardım.

"Anneannemle birlikte."

Aldığım cevap günler önce gördüğüm görüntüyü getirdi aklıma. Öfkelendim, hüzünlendim... Kalbime saplanan darbeleri hissettim bir kez daha.

Bebeğim doğmuştu ve ben onu kucağıma dahi alamadan götürülüyordu. Sadece kurda dönüşme yeteneği yok diye öldürülüyordu. Oysa onun masumiyeti bunu hak etmiyordu.

Gözümden bir damla yaş süzüldü. Ardından bir tane de diğerinden aktı. Yanaklarım tuzlu gözyaşlarımla ıslanırken Enes beni kollarının arasına çekmişti bile. Aslında neden ağladığımı bilmiyordu. Belçim'in zalimliğini, doğmamış bebeğime biçilen kaderi bilmiyordu. Oysa ben görmüştüm. Onun ölümünü izlemiştim. Şimdiyse yeniden aynı acıyı yaşamamak için savaşıyordum.

*

Pera'nın Ağzından...

"Neden anlamak istemiyorsun?" diye bağırdım Dağhan'ın arkasından. Dila ile olan anlaşmamdan bahsetmiştim ona ve o, Dila'ya güvenemeyeceğimizi söyleyip işin içinden çıkmıştı.

DOLUNAY ||Tamamlandı||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin