Film bitmeden filmin son sahnesini fotoğraf çeken Halil ile paketteki son jelibonu alıp ağzıma attım. Halil film izlemeye bayılırdı. Bu yüzden film günlükleri yapıyordu. Annemle babamın kavga ettiğini duyunca -ki bu kavgalar can acıtıcı şekilde çok oluyordu- kafamı dağıtmam, hatta yorum yapmam için beni de çağırıyordu. Eleştirileri için ikinci bir Instagram hesabı vardı, kısaca filmleri oyluyor, eksik yönlerini yazarak eleştiriyordu. Yalan yoktu ki işini iyi yapıyordu, bu hesabında iki bini aşkın takipçisi vardı.
Çektiği fotoğrafta laptopun ekranının yanısıra jelibona uzanan elim ve kenardan bacağım gözüküyordu. Dikkatli bakınca Halil'in de bacağının çıktığını fark ettim ve sorun etmedim. Pandalı çoraplarım o kadar da belli olmuyordu. Hem çoğu filmi beraber izlediğimizden mutlaka fotoğrafların kenarında köşesinde eşofmanım ya da elim çıkıyordu.
"Oyun kaç?" diye sordu bana yan gözle bakıp.
"Beş." dedim kısaca. Ortalamaydı, çekimler iyiydi, konu idare ederdi. Vakit geçirmek için izlenilebilecek türden bir filmdi. "Sen kaç veriyorsun?"
"Dört nokta üç." dedi kesin bir tavırla. Çektiği fotoğrafı filtreledi, güzelce yıldızlarını ekrana döşedi.
"Sıfır üç puan nereden?" diye sordum.
"Kadın güzeldi." Gülerek omzuna vurdum.
"Pisliksin." Sırıttı. Güzel kadından anlıyordu, o yüzden hak vermiştim. Fotoğrafı paylaştıktan sonra kendi hesabına girdi. Yine kamerayı açınca kaşlarımı çattım. "Ne çekeceksin?" Kamerayı bana doğru doğrulttu, hızla elimle yüzümü kapattım.
"Ulan." dedi Halil şakayla karışık sinirle. "Yakalayamadım. Gel bir daha çekeceğim."
"Def ol." dedim telefonunu iterken. Fotoğraf çekilmekten haz etmediğimi biliyordu ve genelde ifşalarımı çekmeye bayılırdı. Tekrar kamerayı bana doğru çevirmeye çalıştı. "Valla elimde kalırsın Halil!" Ben telefonunu tutmaya kapatmaya çabalarken o tepkimi umursamadan beni kendine çekti. Çenem göğsüne çarptığı sırada daha gözümü açamadan fotoğraf çekilme sesi geldi. Halil kamerayı çoktan bize çevirmiş, hızla bir fotoğrafımızı çekmişti. Yanından kalkmadan göğsüne patlattım bir tane. Acıyla inlese de kahkaha attı. "Fotoğraf çekilmeyi sevmiyorum dedikçe beni fotoğraf çekiyorsun." diye söyledim.
"Elin ağır lan." dedi Halil beni umursamadan. "Valla kalbimi durdurdun bir an." Unicorn boynuzuna benzeyen topuzumu gevşettim ve ona dil çıkardım. Dilimi çekmek için elini uzattı, hızla eline vurdum.
"Halil." dedim uyarır tarzda. "Valla dayak yiyeceksin bir gün benden."
"Ama bak efsane bir fotoğraf oldu." Kamerayı bana çevirdiğinde bir an için duraksadım. Halil'in eli titrediğinden dolayı bulanık çıkmış olan bu fotoğrafta gözlerim kapalıydı ve sanki Halil'in göğsünde uyuyormuşum gibi duruyordu. Halil'in kısık gözlerine bir de ekrana bakarak gülümsemesi eklenince şey gibi çıkmıştık... Sevgili gibi. Düşündüğüm şey yüzünden kendimden utandım. Ancak itiraf etmeliydim ki ortaya çıkan dedikoduları doğrular tarzda bir fotoğraf gibi olmuştu.
"Güzel olmuş." diye mırıldandım sadece. Halil tepkimi anlamamıştı, telefonunu kendine çevirdi. Zaten çıkan dedikodulardan en az o etkilenmişti. Olansa bana olmuştu.
"Atıyorum bunu duruma, boşuna gitmesin." Olanları hatırlamamla iyice moralimin bozulduğunu hissettim. Usulca omuzlarımı indirip kaldırdım. İstediğini yapabilirdi, kimsenin ne düşüneceğini umursayacak halim kalmamıştı. Geçmiş senelerde kendimi yeterince yıpratmıştım. Üstelik benim her hâlim ifşaydı.
"Hayır desem beni dinleyeceğin mi var?" diye homurdandım. "Hem fiziksel hem psikolojik şiddet görüyorum." Çenemi ovuşturdum, canım yanmıştı. Bana hayvan gibi davranırsa olacağı buydu işte. Elimi çenemden çektiğim sırada göz göze geldik. Halil'in kaşları çatıldı. Bana ciddi ciddi bakınca bir an duraksadım. "Ne var be?"
"Hiç." dedi uzandığı yerden. Tekrar telefonuna baktı. Hafifçe koluna vurdum. Berbat yalan söylüyordu.
"Halil söylesene." Biri birlikte olduğumuza dair bir şey mi demişti yine? Niye bu kadar durgunlaşmıştı birden?
"Yok bir şey dedim ya Sevgi." Ses tonu biraz fazla yükselmişti. Tavrıyla tüm modumun düştüğünü hissettim. İsmimle hitap etmesine sebepsizce üzülmüştüm.
"Tamam." diye mırıldandım. Bozulduğum belli olmasın diye başımı anlık kapıya doğru çevirdim. "Ben kaçayım, bizimkilerden de ses gelmiyor zaten." Kalkmak üzere hareketlendiğim sırada Halil derin bir nefes alıp beni durdurdu.
"Senin Portuga bende de ekliymiş." dedi. "Fotoğrafı görmüş, mesaj attı." Gözlerim irileşti. Gerçek adı olmasa bile ismini duymak kalbimin hızlanmasına sebep oldu.
"Ne?" Halil cevap vermeden önce tepkimi izledi. "Ne demiş?" demekten alıkoyamadım kendimi. Sevgiliymişiz gibi bir yorumda bulunmasından korkuyordum. Portuga, Halil ve benimle ilgili çıkan dedikoduları duymuş muydu ki? Eğer dedikleri doğruysa biliyor olmalıydı. Buna rağmen nasıl benden uzaklaşmıyordu? Meraklandığımı fark eden Halil, Portuga'nın attığı mesajları bana gösterdi.
yourportuga:
Ulan
Benim dokunmaya kıyamadığıma
Böyle rahat dokunuyorsun ya
Seni yalanlarında boğasım geliyor
Ona böyle rahatça dokunmayı hak etmiyorsun
Kızılımı bir daha üzersen benden çekeceğin var Halil
Kalbi kırık kızımı rahat bırak
Yoksa kalbimdeki varlığı üzerine yemin ederim mahvederim seni
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portuga | texting | TAMAMLANDI
Short Storyyourportuga: Şu an arkadaşlarınla oturup sohbet ediyorsun ve seni gördüklerini zannediyorlar Esprilerine gülüyorlar Oysa sen onlara yalnızca kendi yansımalarını gösteriyorsun Kendi acınası hallerine gülüyorlar Bu arada ben de güzelliğine yanıyorum...