4.0

909 64 1
                                    

yourgingersis:

Arkadaki parka gelebilir misin?

yourportuga:

Sevgi¿

Güzelim benim

Neredesin bunca zamandır

Aklımı aldın

Yemin ederim kalbimden sonra

Şu zamanda aklımı da çaldın benden

yourgingersis:

Arkadaki parka gelebilir misin dedim.

yourportuga:

Gelirim

Hatta

Geliyorum yanına

yourgingersis:

Gelince söylersin, ben de çıkarım evden.

yourportuga:

İstersen evinize geleyim¿

yourgingersis:

Hayır.

Gelince söylersin.

yourportuga:

Tamam

Nasıl istersen

Portuga'ya görüldü yapıp telefonu kenara bıraktım. Günler sonra tuvalet ihtiyacımın dışında doğru düzgün ilk kez çıkıyordum yataktan. Bayılmadan önce başımı çarptığımda oluşan şişlik inmeye başlamıştı, kullandığım antidepresanlar ise etkisini gösteriyordu. İlaçlar olmasa ne yapacağımı bile bilmiyordum. Kendimi bitik hissediyordum. Pijamalarımı çıkarıp üzerime zorlukla siyah bir pantolon ve siyah düz kapüşonlu sweatshirtümü geçirdim. Yalnızca Portuga'yı görmek için kalkıyordum. Sonrasında eve geri dönecektim. Ona bir teşekkür borcum vardı. Bunca zaman ağzına sıçmış bile olsam sebebi her ne kadar bencil olursa olsun sabırla beklemişti. Saçlarımı kapüşonlunun içinden çıkarmak için ellerimi içgüdüsel olarak saçlarıma götürdüm ama ellerimi sıcak tenim karşıladı. Kısalttığım saçlarım omuzlarıma değmiyordu bile, üstelik o eski renginde de değillerdi. Saçlarımı yıpratmış olsa da kırmızı rengini akıttırmıştık. Annem artık bu saçı istemediğimi ben saçlarımı kazımaya çalıştığımda fark edebilmişti. Eğer bir dakika geç gelmiş olsaydı biliyordum ki kafam çoktan kazınmış olacaktı. Sadece kırmızıyı bir süre görmek istemiyordum. Hayatıma renk katacağını düşündüğüm kırmızı, yalnızca felaketim olmuştu. Yaşanan her olay beni hayattan soğutmuştu.

Dışarıda yağmur yağdığını görünce daha çıkmadan kafama sweat'in kapüşonunu geçirdim. Odamın kapısını açmadan hemen önce telefonumu cebime attım. Evin odalarını tek tek gezdiysem de annemi göremedim. İşe gittiğini tahmin ederek sokak kapısını açtım. Olabildiğince yavaş davranıyordum. Portuga'yı göreceğim için hevesli falan değildim, yalnızca içten içe ona bir borcum olduğunu düşündüğümden gidiyordum. Çünkü hayatıma girmeseydi belki de asla, gerçekten neler döndüğünü bilemeyecektim. Yavaş yavaş ayakkabılarımı bağladım. Telefonum cebimde bildirim sesiyle titredi ama hiçbir şekilde acele etmedim. Sokak kapısını kapattım ve güzelce kilitledim.

Arkadaki parka gidene kadar yağmurun, ıslanmanın tadını çıkarmaya çalıştım. Sanki ilk defa hissediyormuşum gibi düşündüm, su birikintilerine bastım, başımı kaldırıp yüzümü ıslattım. Kirpiklerime saplanan yağmur tanelerinin yüzüme süzülüşünü izledim. Sonunda parka geldiğimde telefonu cebimden çıkardım. Ekranın ıslanmasını umursamadan ekrana baktım.

yourportuga:

Geldim kızıl

Nerdesin¿

Etrafa bakındığımda yalnızca kaydırakların olduğu tarafta bir çocuk gözüküyordu. Başı öne eğik, elinde tuttuğu telefonuna bakıyordu. Oldukça uzun boylu ve yapılıydı, attığı fotoğraflarla bir alakası olmadığını söylemek yalan olurdu. Çocuğun yanına gitmeden emin olmak adına Portuga'ya yazdım.

yourgingersis:

Ben de geldim.

yourportuga:

Gördüm güzelim

Gelmeyecek misin¿

yourgingersis:

İki salıncak ötemdesin ama hâlâ beni mi ayağına bekliyorsun?

yourportuga:

Senin bana gelmene

Ölürüm zaten

Merak etme

Ben sana gelirim

Hem

Seni seviyorum

Ben mesajına bakakalmışken aniden biri sımsıkı sarıldı. Telefonumla ellerim onunla kendi aramda sıkışıp kaldıysa da nedense o an önemsemedim. Kokusu tanıdık geldi ama çıkartamadım, bir yandan yağmurun kokusu bir yandan da kendi kokusu burnuma dolmuş, hoş bir hâle gelmişti. Öyle ki az kalsın ona sarılacaktım.

"Teşekkür ederim." dedim daha yüzünü bile görmeden. Sesim ağlamak üzereymişim gibi boğuk çıkmıştı ama ağlayacak gözyaşım kalmamıştı artık. "Söylemeseydin hiç bilemeyecektim." Kapüşonumun üzerinden başıma bir öpücük koyduğunu fark ettim. Baştan aşağı ürperdim. "Sadece sarılmak konusunda anlaşmıştık."

"Özür dilerim." dedi tanıdık ses geri çekilirken. Kaşlarım çatıldı ve hızla başımı kaldırdım.

"Sen-" Bana gülen gözlerle bakan yüzü görünce duraksadım. "Nasıl?" Yağmur ikimizi de sırılsıklam hâle getiriyor olsa da ikimiz de umursamıyorduk. Birkaç saniye sonra bile yalnızca "Ama bana kötü davranmıştın." diyebilmiştim. Şaşkınlık bir türlü vücudumu terk etmiyordu.

"Özür dilerim." dedi yeniden, bu kez huzurlu bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Başımı öne eğip üstü kapalı olan kaydırakları gösterdim. Kaşlarım çatılmıştı, hâlâ nasıl olabileceğini aklım almıyordu. Onca kişiden şüphelenmiştim ancak o, şüphelendiğim son kişi bile değildi.

"Bari şuraya geçelim, sırılsıklam oldun." Üstünde kapüşonlu siyah bir ceket vardı ve üşeyeceği belli oluyordu. Benim aksime hangi salak yağmurda böyle çıkardı ki? Neden şemsiye almamıştı?

"Sıkıntı yok." dedi gözlerini ayırmadan. "Ben zaten seni gördüğüm ilk an sırılsıklam aşık oldum kızıl."

Portuga | texting | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin