Korktuğum olmamıştı ama olmak üzereydi. Birinci yarıda top Halil'in ayağına geçtiğinde onu hiçbir şekilde rahatsız etmeyen Cemil'in arkadaşı, ikinci yarı başlar başlamaz deli gibi futbol oynamaya başlamış, art arda gol atmıştı. Sonlara yaklaşıyorduk ve artık iki takım berabereydi. Neredeyse herkes ayaklanmıştı, deli gibi tezahürat yapıyordu. Bazı hocalar bile maçı izlemek için toplanmıştı. Bense hâlâ gergin bir şekilde oturduğum yerden maçı izliyordum. İçimdeki kötü bir şey olacak hissinden kurtulamıyordum.
Rakip takımdan topu alan Burak hızlı bir şekilde yakınında olan Halil'e pas attı. Pası karşılayan Halil ise ağzındaki yarım gülümseme eşliğinde rakip takımın kalesine koşmaya başladı ama o sırada arkasından koşan Cemil'in arkadaşını fark etmediğine emindim. Daha kimse ne olduğunu anlamadan Halil'e çarpınca Halil dengesini kaybetti ve pat diye yere düştü. Korkuyla ayağa kalktım. Hocaların oyunu durdurmasını bekledim fakat kimse bir şey demedi. Cemil'in arkadaşı da sanki bunu bilerek yapmamış gibi ilk önce topu ilerideki arkadaşına pasladı, ardından da elini yerde yatan Halil'e uzattı. Rakibini kaldırmasına tezahürat yapanlar olduğu kadar yuhalayanlar da oldu.
"Yuh be!" diye bağırdım onlara katılıp. "Yuh!" O anda simsiyah gözler direkt olarak bana çevrildi. Yerime sinmemek için kendimi zor tuttum, bu çocuk cin olabilir miydi? Nasıl duymuştu be? Bir an için gülmemek adına kendini zor tutuyor gibi gözüktü, hemen ardından maça kaldığı yerden devam etti. Maç bitene kadar yeniden ve yeniden Halil'i sıkıştırmış, iki kez daha yere düşmesini sağlamıştı. Sonuncusunda hoca uyarısını yapınca maçtan diskalifiye olmamak adına Halil'i rahat bıraktı.
Sonuç olarak Halil'in takımı kazanmıştı. Halil de sevinen arkadaşlarının arasına katıldı ve onları izlerken istemsizce ben de gülümsedim. Cidden iyi oynamıştı, üstelik Cemil'in arkadaşı onu bu şekilde taciz ederken nasıl istifini bozmamıştı anlayamamıştım.
Öğle arasının bitmesine az kaldığı için öğrenciler maçın bitmesiyle sınıflarına gitmeye başladılar. Oyuncular da tekrardan soyunma odalarına dönmek için içeri geçtiler. Neredeyse tüm salon üç dakika içinde boşalmıştı. Halil ile konuşmak adına spor salonunun boşalmasını beklemiştim. Koridor boş olsa da arkadaki soyunma odasından oğlanların sohbet ve kahkaha sesleri geliyordu. Spor salonunun kapısında dikilirken gözlerim terden üstü başı sırılsıklam olan Cemil'in arkadaşına kaydı. Üstünü değiştirmemişti, beni görünce içiyor olduğu pet şişeyi dudaklarından çekti. Bakışları yeniden aşağılar tarzda üzerimde dolandığında yorgun adımlarla bana geliyordu.
"Bilerek yaptığını biliyorum." dedim kendimi tutamayıp. Kaşları alayla havalandı ve tam yanımda durdu. Her ne kadar leş gibi ter kokmasını beklesem de üzerinden garip bir şekilde hâlâ parfüm kokusu yayılıyordu.
"Neyi bilerek yapmışım?" dedi sorgular bir tavırla. Kollarını göğsünde buluşturunca yanında olduğumdan daha küçük hissettim.
"Halil ile uğraşma." dedim hemen. "Cemil'in disiplin suçunu üzerine almasını ben istemedim, kendi üzerine çekti."
"Ee?" dedi. "Peki bundan bana ne?" Ona salakmış gibi baktım.
"Yani suçum olmayan bir şey yüzünden Halil ile uğraşma." deyiverdim. "Derdin varsa yüzüme söyle." Söylediklerim üzerine gülümsedi. O an kalbimin teklediğini hissettim.
"Sevgilinle umrumda bile değilsiniz." dedi gülmeye devam ederken. "Gerçek hayata dön. Dünya etrafında dönmüyor." İnsanların beni Halil ile sevgiliymişim gibi görmesine alışmıştım ama ondan duyunca bir an için kendimi iğrenç hissettim. Diğer aşağılamalarına odaklanamadım bile.
"O sevgilim değil-"
"Bunlar da benim umrumda değil." diye kesti sözümü. Hafifçe bana doğru eğildi. "Bak, eğer seninle bir derdim olsaydı dediğin gibi bunu direkt seninle çözerdim." Daha konuşmama izin vermeden kendi açıklamasını yapması kaşlarımı çatmama sebep oldu. "Tamam mı?" dedi geri zekalı birinin anlamasını bekler gibi. "Ben senin yaşındaki veletler gibi saçma sapan işlerle uğraşmam." Bir şey dememe izin vermeden yanımdan geçip gitti. Kendimi orada öylece dururken yapayalnız ve son derece aşağılanmış hissettim. Sinirle dişlerimi birbirine bastırdım, Halil'i beklemekten vazgeçtim. Sırf Portuga'ya inat olsun diye niye benimle konuşmayan biriyle konuşmaya çalışıyordum ki? Üstelik buna razı olan bizzat kendi arkadaşlarımdı. Dudaklarımı birbirine bastırıp bozuntuya vermeden spor salonunun kapısını açtım. Hayatımdan ve içinde bulunan herkesten nefret ediyordum. Ben bunların hiçbirini hak etmiyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/96385460-288-k355098.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portuga | texting | TAMAMLANDI
Historia Cortayourportuga: Şu an arkadaşlarınla oturup sohbet ediyorsun ve seni gördüklerini zannediyorlar Esprilerine gülüyorlar Oysa sen onlara yalnızca kendi yansımalarını gösteriyorsun Kendi acınası hallerine gülüyorlar Bu arada ben de güzelliğine yanıyorum...