0.6

1.1K 54 17
                                    

"İyi misin sen?" İrkildim, şaşkın bakışlarım yanımda duran Ömer'e kaydı. Yaklaşık yarım saat geçmişti ve yourportuga'ya mesaj atmamak için kendimi zor tutuyordum. Cemil'in bana hitap şekli aklımdan çıkmıyordu. Acaba Portuga o muydu? Dudaklarımı büzdüm. Bana iyi olup olmadığımı sormasını beklememiştim ama başımı sallamakla yetindim.

"Bana iki dakika izin verir misin?" dedim elimdeki fırçayı kenara koyarken. İkimiz de yere oturmuştuk ve boyuyor olduğumuz kapının detaylarıyla uğraşıyorduk. Tahminimin aksine bana da oldukça fazla iş düşmüştü.

"Tabi." dedi, anında kenara koyduğum telefonu alıp internetimi açtım. Birkaç bildirimin yanısıra görmek istediğim isim karşıma çıkınca anında mesajlarına tıkladım.

yourportuga:

Beni üzmek istemediğini

Bu yüzden uyardığını biliyorum kızıl

Ama üzgünüm

Ağzıma da sıçsan seni sevdiğim gerçeği değişmeyecek

Telefon arkasına saklanan bir korkak olabilirim ama

En azından etrafındaki yalanların arasında

Ben sana karşı dürüstüm

Yazdıklarını umursamadan anında mesaj yazmaya başladım.

yourgingersis:

Cemil?..

Sen misin?

Ömer'in telefonunu titrediğini duydum. Göz ucuyla bana bakınca elimdeki telefonu kenara koydum ve Ömer'e yardım etmeye kaldığım yerden devam ettim. Ömer bana mahcup bir gülümseme gönderdi ve kendi telefonunu eline aldı. Bir süre kaşları çatılı telefonuna baktıysa da sonunda başını kaldırdı.

"Engin Hoca bitti mi diyor da." diye açıkladı. Bana neden açıklama yapma gereği duyduğunu anlamamıştım. Herhalde aniden telefonuna baktığı için kendini kötü hissetmişti.

"Yuh." diye söylendim. "İki kişiyiz, nasıl bitsin?" Başını salladı.

"Birkaç kişiyi daha bulabilirse bulacakmış." Çizdiği yerlerin üzerinden bu kez boyayla geçti. "Çabuk olmamızı istiyor."

"Vallahi iyi olur." Önüme gelen saçlarımı omzumdan geriye ittim. "Hem daha az yorulmuş oluruz."

"Yorulduysan dinlen biraz." İlgili ses tonu üzerine telefonumdan kaç dakika kaldığına baktım. Beş dakika kalmıştı.

"Beş dakika kalmış, yapacağımızı yapalım bari." Bir şey demedi. Sonraki beş dakikayı da uyum içinde boya yaparak geçirdik. İtiraf etmeliydim ki Ömer'in daha havalı olmasını beklemiştim, benden daha iyi olduğu belliydi oysa o mütevazıydı. Hatta bir yerde tereddüt ettiğimi görürse yardım ediyor, kendi yapacağı yerleri yapmadan önce fikrimi soruyordu. Zil, düşüncelerimi keserek gürültüyle çalmaya başladığında kambur durmaktan ağrıyan belimi ovuşturdum. "Oh be, sonunda!" Güldüğünü duydum.

"Keyfini kaçırmak gibi olmasın ama yarın bir daha üstünden geçsek fena olmaz." Tüm keyfimin kaçtığını hissettim. Capcanlı ve daha genç bir hâl alan laboratuvar kapısı öylece bana bakıyordu. "Yarın öğle arası işin var mı?" Halil ve Aslı ile yemek yemek iş sayılır mıydı?

"Yok." dedim memnuniyetsizce. Yalan söylemek istemiyordum, çocuk hayvan gibi emek verdiği hâlde sesini çıkarmıyordu. Bu durumda bana susmak düşerdi.

Portuga | texting | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin