0.8

1K 50 7
                                    

"Ne yani öylece engelledin mi?" dedi Aslı şaşkınca. "Kızım bari bir şans verseydin, belki ciddidir çocuk?" Cevap vermemek adına önümdeki patates kızartmasından bir tane daha alıp ağzıma tıktım. "Baksana çocuk sana alıntılarla bile yürümüş."

"Ciddiyse neden karşısına çıkmıyor adam gibi?" dedi Halil. Öğle arasında, ikisiyle beraber kantinde oturmuş konuşuyorduk. Erkenden çıktığımız için kantinin içindeki iki masadan birini tutabilmiştik. "Öyle mesajla iş mi olurmuş?" Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Kendisi ilk sevgilisini mesajla tavlamıştı, şimdi bir de Portuga'ya mı laf ediyordu?

"Ay Halil, nasıl olurmuş? Kuş mu tutsun ağzıyla?"

"O kadar da demedik be!" Onların didişmesini daha fazla görmemek adına kantinin girişine baktım ve o sırada onu gördüm: Cemil'i. O çatık kaşlarıyla kantini süzerken benim dikkatim elindeki kitaba kaydı. Elinde tuttuğu kitap Şeker Portakalı'ydı. Ellerimin titrediğini hissettim. Şaka yapıyor olmalıydı.

"Cemil mi o?" dediğini duydum Aslı'nın. O sırada Cemil ile göz göze geldik. İfadesinin daha da sertleştiğini görmek bende masanın altına saklanma isteği yarattı. Göz temasını kesmeden bana doğru gelmeye başladı. "Buraya geliyor." Vallahi de geliyordu. Hemen bakışlarımı önüme çevirdim ama titrediğimi hissediyordum. Çok geçmeden gölgesini yanıbaşımda hissettim.

"Selâm kızıl." dedi alaylı bir şekilde. Her ne kadar istemesem de başımı kaldırıp dik dik yüzüne baktım.

"Buyur?" diye araya girdi Halil benim yerime. Cemil, Halil ile aynı dönemdendi ve Cemil'i pek sevdiği söylenemezdi. Bu yüzden Aslı'ya Portuga ile olan konuşmaların devamından detaylıca bahsetmiş ama Halil'e çok bir şey söylememiştim. Cemil, Halil'i küçümser tarzda süzdükten sonra bana döndü.

"Portuga'dan sana minik bir selâm var." Ve elinde tuttuğu kitabı önüme bıraktı. Ürperdim.

"İstemiyorum." deyiverdim birden.

"Bak." dedi hafifçe bana doğru eğildiği sırada. Gözleri o kadar nefret dolu bakıyordu ki kendimi aşağılanmış hissettim. "Senden zaten haz etmiyorum." dedi direkt. Afalladım. Ona bir şey yapmamıştım ki ben. "Şimdi bir de arkadaşımı üzdüğün için ayrıca sinirimi bozuyorsun." Portuga'dan mı bahsediyordu? Ah, tabi ki ondan bahsediyordu. Arkadaş olduklarını hiç düşünmemiştim. Vücudumdaki tüm kan yüzüme toplandı. Kantindeki diğer öğrencilerin bize baktığını biliyordum. Ağzımı açıp bir şey diyemedim. "O yüzden al şu kitabı."

"Almak istemiyorsa zorlamasana!" dedi Halil sinirle, önümdeki kitabı Cemil'e doğru itti. "Hadi al şunu, git. O korkak arkadaşına da selâm söyle." Halil'in diklenmesi üzerine Cemil bana bakmayı kesti. "Cesareti varsa karşısına çıksın ilk."

"Almıyorum. Ne yapacaksın?" Gözlerimin dolduğunu hissettim. Aslı ile göz göze geldiğimizde Aslı hemen araya girdi.

"Tamam. Aldı." Kitabı kendi önüne çekti. "Hadi sen de git artık." dedi Cemil'e doğru. Cemil son kez dik dik bana baktı ve ardından hiçbir şey demeden kantinden çıktı. Gözüm Aslı'nın elindeki kitaba kayar kaymaz kitabı önünden aldım. Açtığım kitabın sayfalarını hızla çevirmeye başladım. Hızla akıp giden sayfalardan birindeki farklılık dikkatimi çekti. Sayfadaki bir paragraf fosforlu bir kalemle çizilmişti. Altı çizilen paragraf ise şöyle diyordu:

"Asıl acı, kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi. Kolları, başı hep dermansız bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey." Sen benim acımsın kızıl.

Paragrafın bitimine eklediği not bende bir tokat etkisi yarattı. Sinir bozukluğu ile sayfaları yeniden kurcalamaya başlayınca bu kez de başka bir şeyin çizilmiş olduğunu gördüm.

"-Biliyor musun Portuga, ben büyüdüm.

+Bunu nereden anladın Zeze.

-Eskiden gözyaşlarımı silerdim. Şimdi beni ağlatanları."

Portuga ne yaptığını sanıyordu? Bu şekilde mi ondan hoşlanacaktım? Arkadaşı gelip bana nefretini kusacak ve sonra da gönderdiği hediyesini verecekti öyle mi? Sinirle kitabı yere attım ve ayağa kalktım. "Sevgi-" Aslı'nın devam etmesine izin vermeden koşarak kantinden çıktım. Gözyaşlarımın çoktan yanaklarıma süzülmeye başladığının farkındaydım, neden ağladığımı bile bilmiyordum. Sinirlerim alüst olmuştu. Adımlarımı hızlandırırken burnumu çektim. Birkaç kişinin yüzüme baktığını biliyor olsam da dönüp kimseye bakmadım, bakamadım. Hızla kantinin olduğu kattaki boş olan kızlar tuvaletine girdim ve kendimi ilk tuvalete sokarak kapıyı kilitledim. Ağladığım duyulmasın diye ellerimle dudaklarımı kapattığım sırada pantolonumun arka cebinde duran telefonum çalmaya başladı. Kaşlarım çatıldı, telefonu sessize almak için elime aldım ve gördüğüm şeyle donakaldım.

Bilinmeyen Numara arıyor...

Portuga | texting | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin