Bölüm 36

408 39 2
                                    

Hiç konuşmadan öylece durmuştuk dakikalarca, kendini çekti ona bakıyordum "dinlendin mi?" Hı hı.
"Çikolata yemek ister misin?" Tabikide, cevabını bildiğin soruları sorma. "Sormam çikolata avcısı" paketi uzattığımda hemen açıp yemeye başladı, bir ısırıktan sonra bana uzattı sende yer misin kendine almadın mı yoksa? "Sonunda bende gözüne göründüm yani e buna da şükür bittikten sonra aklına gelebilirdim"

Yaaaaaa bak yemem bırakırım. Kendine getirmişsindir diye düşündüm ben sende ye hadi bundan "e yiyeyim bari " uzattığı çikolatayı tutmadan bir ısırık aldım " ımmmm nefismiş bu" terbiyesiz diye koluma vurdu. "Ya ne yaptım şimdi ben ne dedim çikolatanın gururu ile mi oynadım ne yaptım" ben senin niye öyle dediğini gayet iyi biliyorum. " hıı teorik olarak öpüşmüş olduk ya sen onu diyorsun" bak gebertirim seni oğlum ne teoriği? "Hı teoriğe takıldın yani pratik de olur gülüm merak etme"

bak seni vallahi gebertirim. Koluma vuruyordu
" ahhh tamam ya tamam şaka yaptım sadece vurma" akıllı ol sende "tamam tamam giderken hastaneye uğramamız gerek ama bu arada" o niye? "Kolumu alçıya alacaklar da" kafanı alçıya alacaklar biraz daha konuşursan Çağrı.

" e sen hani beni dinlemeyi seviyordun ne oldu" ebenin. " aman devamını getirme böyle güzel bir yerde. yaprak küser, dal incinir hekim hanım" güldü
"Sen dinlendin ama ben pek dinlenemedim arabada kullanacağım şimdi ooooffff offff nasıl olacak?" Hı ne istiyorsun söyle? Nasıl dinlenecekmişsin? " ne isteyeceğim başımı dizlerine koyacağım bir yarim olsaydı bana yeterdi ama kader kör ebe olsun ki yok.." iyi tamam gel yat dizime ama uslu duracaksın. " ne zaman sana bir terbiyesizliğimi gördün Özge aşk olsun." Hadi hadi çok konuşma bak vazgeçerim ona göre

"Tamam tamam konuşmayı unuttum bile konuşmak neymiş." Başımı dizine yasladım, tam ağırlığımı vermiyordum dizi ağrır diye. Düzgün yasla başını boynun tutulacak kasma kendini, diyen sesiyle araya girdi Özge'm. rahatça yasladım başımı gözlerimi kapattım "bu çok güzel bir şeymiş bu" parmakları yavaşça saçlarıma dokundu, gözlerimi açıp gözlerine baktım. Ne var dedi "bir şey yok " bakma o zaman öyle.

"Nasıl bakmayayım" Çağrı! Gözlerimi kapattım söyleniyordum "gidip Adanalı kıza aşık olursan böyle olur tabi Çağrı efendi sana abayı yaktım desem o abayı senin bir yerine monte ederim diyecek" alnıma vurdu birden "ama bu cidden acıttı ya derim kesin soyulacak. alın yazımı silmeye ne hakkın vardı Özge? " Adanalılığıma ne laf ediyorsun sen öyle? sen sanki Paris'te büyüdün ya. "Ne laf edeceğim Adanalılığına bende Adanalıyım zaten kim laf edebilir?" Ha şöyle laf edenin alnını karışlarım.

"Biliyoruz onu az önce uygulamalı gösterdin zaten de karışlamaktan ziyade tokatlamak oldu o" konuşma bak yat uslu uslu saçlarınla da oynarım sana mı soracağım. " sormayacaksın tabiki" gözlerimi kapattım gülümsüyordum istemsiz. saçımdaki elini tuttum öpüp yanağıma yasladım "yorulmasın ellerin, burda kalsın" ah Çağrı ah diyen sesine karışmıştı derenin sesi..

Öylece yatarken, ona okumak için ezberlemeye epey uğraştığım bir şiire başladım

"Mevsimler geçiyor içimden sen geçmiyorsun
Tükenmiyor sayfalar, hiçbir şey silmiyorum
Bir tek ezberim var bir tek, gayrısız hükümsüz
Seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum...

İçin ürperse oradayım bunu bilmiyorsun
Sürekli artan bir şeyim, hiç eksilmiyorum
Açık seçik cümleyim, tartışmasız yorumsuz
Seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum

"Siliver gitsin bi kalemde" deme, geçmiyorsun
Secdem yok batan güne, asla eğilmiyorum
Çırılçıplak çığlığım, acımasız sorumsuz
Seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum

Tesadüf saçma, kaçış boşuna bilmiyorsun
Bütün menziller bende, hiç terkedilmiyorum
Bir terennüm bu sevda, temennasız sunumsuz
Seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum"

Yanağımda duran elinin baş parmağı ile yüzümü okşuyordu, benden vazgeçtin diye düşünmüştüm biliyor musun diye sordu "bilmiyorum" sahiden de bilmiyordum bunu. Sen oraya gidince uzaklaştık ya hani biraz ne bileyim işte bir daha görüşmeyiz diyordum hatta ben. "Ne büyük yanılgı, senden hiçbir zaman vazgeçmedim ben sadece senin beni sevme ihtimalinden vazgeçtiğim oldu"

bu kötü değil mi? "Kötü mü? Bilmem ki seni sevmeye devam ediyordum senin beni sevmeyeceği kabul ederek. Kötü demeyelim de daha az yorucu diyelim belkide böyle yapıp yükümü hafifletmeye çalışıyordum biraz olsun. Tamam sen yine sev ama o seni sevmeyecek bunu bil. Ne hafiflik ama..."

Çok acı çektin değil mi? "Çok.." eğilip saçlarımı öptü, bunu beklemiyordum. yüzümdeki elini öptüm. Beni öptükçe iyileşecektim biliyorum. Artık dönelim mi Çağrı akşam oluyor. "Dönelim olur ama seni bir daha ne zaman göreceğim?" Buralardayız biz eğer sizin de tatil planınız yoksa görüşürüz sık sık ama her zaman tek olmayabilirim malum Merve var.

"Biliyorum biliyorum onu da özledim yarın üçümüz çıkalım mı?" Çıkalım ama bir şartla. "Neymiş o şart" her şey bizden olacak araba ile gelip alıyorsun bizi o kadar. Sakın itiraz etme Çağrı ya kabul et ya da buluşmayız."Ah Özge ah iyi peki tamam bu defa böyle olsun"

Dizinden yavaşça ve isteksizce kalktım ömür boyu orada yatabilirdim. Elini tutup onu da kaldırdım. Eşyaları toplayıp gidiyorduk ki fidanların hepsini tek tek öpmüştü Özge o haline güldüm. " beni öyle öpmedin ya ne kıymetlilermiş. bir fidan olsam ben." 

Ay fidanı mı kıskandın sen oha yanı cidden. " nasıl öptün ama öyle sulu sulu yeniden suladın resmen ağaçları" yanıma gelip yanağıma sulu bir öpücük bıraktı. Geri çekilip derdim bu demiyor da dedi. Evet derdim oydu ne yalan söyleyeyim. " bir derdim var bin dermana değişmem" omzuma vurup koluma girdi, arabaya yürüyorduk..

AHRAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin