Bölüm 55

366 40 3
                                    

O yaz günü deniz kaçamağımız öyle geçmişti. ardından aylar bu şekilde akmaya başladı, çok mutluyduk genel anlamda ama kimseye henüz ilişkimizden söz edememiştik bir tek Begüm biliyordu bizi bizden başka.

okulların açılmasına da az kalmıştı Özge'nin okulu tatile girip tekrar açılmıştı bile çoktan. onların akademik takvimi bizden daha farklı işliyordu fakültelerimiz farklı olduğu için. evde işlerin gittikçe karıştığı zor zamanlar geçirmiştim kontrolüm dışında benimle normalde ilgisi olmayan olaylar yüzünden huzurum kaçıyordu

Bu haksızlıktı. bazı şeyleri düzeltmeye çalışmaktan vazgeçmiştim mutlu,huzurlu ve hep bir arada olan bir aile tasvirini tahayyül etmiyordum uzun zamandır. sadece kurtulmak kendi yoluma bakmak istiyordum. Hani filmlerde olur ya çok kötü bir çatışma sahnesi mesela, esas konu başroller arasındadır ama en nihayetinden olan figüranlara olur

Olayın sonunda hep onlar ölür. Aslında sorun başrollerin sorunudur fakat olan figüranlara olur. Işte benim hayatımda böyleydi başroller çatışıyor ama olan hep bana oluyordu.

Yorulmuştum artık hep başkaları yüzünden üzülmekten. kimseyle derdi olmayan biriydim merhametine her daim yenilen biri ve hiçbir zaman diyemedim ki ailem beni koşulsuz sever bana hep saygı gösterir. Ben ne yaparsam yapayım kimse kalmasa annem veya babam benim hep arkamda durur. Bunun kırıklığını hep yaşadım. Bilmeyen bilmez, çok acıdır sırtını gözün kapalı yaslayacağın bir ailenin "varken olmaması" ne demek..

Oysa ki birilerinin ben ne yaparsam yapayım benim arkamda olur diyeceği kişi ben olabilirdim işin acısı. gel yardım et deseler koşardım kuşkusuz. Yeniliyordum her seferinde merhametime. Mutsuzluğa yeniliyordum, huzursuzluğa yeniliyordum. Hep diyordum ki ben ne olursa olsun iyi bir insan kalacağım; beni düşürürlerse de çelme takan biri olmayacağım, çamura düşsem kirlenmeden kalacağım, kuyuya atsalar yusuf gibi çıkacağım.

Ben onlar gibi olmayacağım. Iyilik takıntım vardı, inanıyordum ki iyi kalmak günün sonunda beni zafere ulaştıracaktı. Yeniliyordum ama şairin dediği gibi yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferim olacaktı. Olsundu...

Artık o kadar yorulmuştum ki hayattan. kontrol edemediğim, düzeltemediğim şeyler hep gelip beni mutsuz ediyordu. bende madem öyle nasılsa geçmeyecek öyleyse sadece verdiği acıyı hissetmeyeyim bari diye çıkış yolları arıyordum. bilinçsizce sırf rahatlamak için ağrı kesiciler içmeye başlamıştım sonra ki sığınağım alkoldü. neredeyse her gün içen biri olup çıkmıştım

Kötü bir gidişte olduğumun farkındaydım. bir uçuruma doğru yürüyordum, biliyordum fakat yola çıkmıştım bir kere. Öyle yorgundum ki durmaya bile mecalim yoktu. Yanlış yaptığımı, devam edersem o uçurumdan yuvarlanacağımı biliyor fakat hiçbir şey yapmıyordum... yapamıyordum..

Sevdiğime sığınamazdım ona acımı veremezdim veremem sana acımı,kirlenir dünya... ailemde sorunlar olduğunu biliyordu ama benim anlattığım kadarıyla yetiniyordu beni zorlamıyordu. Çok seviyordum fakat bazı anlar oluyordu sanki sevmek yetmiyordu... sevmeye engel ev'cil acılarım vardı... yine de varlığı bana büyük lütuftu.

Aynaya baktığımda yorgun ve bitmiş biri olarak buluyordum kendimi. Sesimde bile bir bıkkınlık peydah olmuştu. insanın sesi yorulur mu? yoruluyordu... Özge'ye geç kalmıştım belkide. artık ona bile iyi gelemeyecek kadar bitkindim.

Ailem yormuştu beni. Hiçbir zaman koşulsuz sadece kendim olduğum için sevildiğimi hissetmeden, daima başkaları ile kıyaslayarak, birbirlerine ve de çocuklarına hiç saygı duymayan anne-babanın bulunduğu bir ailede yetişmiştim. yaralıyordu. En ufak tartışma artık bende panik atak etkileri oluşturuyordu. kavgaya, ses yülseltmeye bile tahammülüm yoktu

Özge'yi kalan son gücümle seviyordum. öyle çok seviyordum ki onu, tarif edemiyorum. aslında zaten şuan onu sevmiyorum. Zamanında öyle çok sevmişim ki şimdi gerek kalmıyor artık.

Yanına gittiğimde gözlerim yorgun bakıyordu bu artık onu da iyiden iyiye rahatsız etmeye başlamıştı. eve gitmeni istemiyorum artık diyordu ne zaman gitsen ertesi gün sanki daha da kötüleşerek geliyorsun.

Yine buluşmuştuk, onunla görüşmeyecek olsam evden kesinlikle çıkmayacağım günlerden biriydi. O gün arabayı isteyecek bunun için mücadale edecek kadar bile dermanım olmadığından otobüsle gittim buluşacağımız yere

Hastaneden çıkmıştı bende oraya gitmiştim. Kavuşunca sarıldık. Hemen o kuşların uçuştuğu sesiyle konuştu "Sevgilim nasılsın?" Yorgun da olsam gülümsedim "seni gördüm iyi oldum bitanem sen nasılsın yoruldun mu çok?" "Oh iyi olsun benim aşkım. Yoruldum ama seni görünce geçti. Beni bugün merkez marka götürsene sevgilim uzun zamandır gitmiyorum oradan da çarşıya geçeriz belki?"

"Hımm iyi fikir aslında ben de uzun zamandır gitmiyorum hava da sıcak aslında ama olsun gidelim bakalım hayatım"  "oley! hadi durağa gidelim o zaman hem seninle konuşmak istediğim bir konu var sana oradaki .... ' da kebap ısmarlarken konuşuruz diye düşündüm" artık aramızda kim neyi ısmarladı sorunu olmuyordu birbirimizin halinden nasıl oluyorsa anlıyorduk ve aslında ikimizde dengeli davranmaya gayret ediyorduk. konuşulmamış bir anlaşma var gibiydi aramızda. mesela en son kim ısmarladıysa diğerinde öteki hemen sana şunu ısmarlayayım diyordu veya o an kimin genel harcamaları çoksa diğeri önce davranıyordu gayet uyumlu bir çift olmuştuk.

"Ne konuşacaksın bakalım benimle kebapçıda? Romantik sevgilim?" Durakta kimse yoktu sevgilim demiştim o yüzden yoksa başkalarının yanında dikkat ediyorduk mükemmel sayılabilecek bir ilişkimiz,aşkımız vardı ama gizli saklı yaşamak zorundaydık ne yazık ki... "ıyyy Çağrı komiksin gene bakıyorum? Kebap bizim için bir yaşam biçimi ayrıca en önemli konularımızı kebap yerken konuşuruz bilmiyor musun sen bunu Adanalım?"

"Bilmez olur muyum haklısın hayatım. Biz doğum günü mumunu bile acılı kebabın üstüne dikeriz acabında" güldü "aynen de öyle işte o yüzden kebapçıya gidiyoruz boşuna laf söyleme canım" teslim oluyorum der gibi ellerimi kaldırdım "tamam tamam konu ciddi anlaşılan umarım yediğimiz acılılar gibi acı bir konu değildir ama?"

"Onlar gibi olsa daha neee?" Kocaman güldürdü bu söylediği beni "işte benim sevgilim! Haklısın o kadar güzel konuysa daha ne??" O sırada otobüs gelmişti çarşı arabaları çok sık geçtiğinden dolu değildi. hemen yan yana oturduk başını omuzuma yasladı "arabayla gelmediğin zamanları daha çok seviyorum galiba Çağrı"  "neden ki?"  "Çünkü böyle omuzuna yatabiliyorum hemen ama araba kullanırken olmuyor"  "hımm bu sebep bana arabayı bıraktırabilir." 

"Sen yine de bırakma da" güldüm "ha azaltsan da kafi diyorsun yani?"  "Yaani yeterli bence"  "peki hekim hanım tavsiyenize dikkate alacağım"  "aferin sana." Başımı omuzumdaki başına yasladım yol kısa sayılmazdı biraz dinlenmek iyi olurdu ikimiz içinde...

AHRAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin