Bölüm 43

441 40 1
                                    

Olmuş olan ve olacak olan her şey sana doğru..

Fidanları diktiğimiz yere geldik hava biraz kapalıydı buna hiç bakmamıştık sonuçta şehirden uzak bir yerdi burası yayla sayılırdı ama aklımıza gelmemişti hiç. arabayı durdurdum ama radyonun sesini açıp açık bıraktım "müzik dinleriz diye düşündüm" dedim Özge'ye iyi düşünmüşsün dedi

Bagajdan bir şey alacaktım ya unuttum sen alır mısın rica etsem diye anahtarı ona uzattım tabi diyerek bagaja yöneldi arkasından yavaşça gidiyordum radyoda Zerrin Özer- her şey seninle güzel şarkısı çalmaya başladı göğe bakıp içimden teşekkür ettim

Bagajı açınca kalpli balonlar yükselmeye başladı hop diye birini tuttum hemen, şaşkındı gülüyordu "al bakalım bunu senin için tuttum diye elimdeki balonu uzattım" bende tutarım deyip o da yakaladı hemen bir tane. ona bakıyordum mutluluğu her şeye değerdi.. geri kalanlar göğe yükselirken bir tanesinin uçmadığını farketti eğilip buketi eline aldı "şakayık en sevdiğin çiçek bulmak epey uğraştırdı ama sonunda buldum o yüzden az daha geç kalıyordum" sen harika bir şeysin sen ben ne diyeceğimi bilemiyorum çok teşekkür ederim diye sarıldı o sırada Cem Adrian- sen benim şarkılarımsın çalmaya başlamıştı "Bugün şarkılar bizim için çalıyor farkında mısın?" Hı hı dedi geri çekilip çiçeğine bakıyordu  kilimi ve minderi alıp bagajı kapattım "hadi oturalım artık" dedim

Önce fidanlara bakalım dedi tamam deyip elimdekileri yere bıraktım o ise çiçeğini bırakmamıştı fidanlarla tek tek selamlaştı çiçeğini gösterdi çocuk gibiydi sevdiğim benim.. fidanlara bakıp "sulayalım mı biraz" dedim olur ama neyle dedi "dur ben kap getirmiştim dereden suyu almak kolay olur diye" arabaya yöneldim elimde kabı getirdim hepsine su döktüm "böyle olmayacak ama bu ben alttan suyu çeker demiştim ama bir sistem yapıp en azından suyu yanlarına kadar getirmek lazım" ne yapabilirim diye düşünüyordum bir su yolu açtım keser arabada kalmıştı onu alıp, taşlarla her bir fidana yol yaptım küçük çaplı. en azından biraz su geliyordu diplerine doğru "her zaman gelemeyiz böylece kurumamış olurlar" eline sağlık yetenekli mühendisimiz işe el attı dedi. bu beni onure etmişti "teşekkür ederim" çiçeğini kilime bırakıp yanıma geldi müzik de varken dans edelim mi? Hı hı olur deyip elimi uzattım "yıkadım ama biraz da olsa toprak kiri kalmış kusura bakma" derken sıkıca tuttu elimi beline sarıldım yavaşça dans ediyorduk Eylem Aktaş- Sevda şarkısı çalıyordu "hava bozmaya başladı yağmur yağacak" yağsın ikimiz de seviyoruz yağmuru dedi "haklısın demeye kalmadan yağmur başladı güldük. Yoksa bunu da mı sen ayarladın diye sordu gözlerine baktım  "belki yıllarca hayalini kurarak ayarlamışımdır" gözlerimiz ayrılmıyordu yıllar merhem sürmedi delip gecer gözlerin..

Yağmur üzerimize yağıyordu belinden tutup kendime daha çok yaklaştırdım "dur de.." diye fısıldadım demezse duramayacaktım çünkü gözlerime bakıyordu yılların hasreti ile dudaklarına kavuştum yumuşak ama tutkulu bir şekilde öpüyordum nefessiz kalıp ayrılmak zorunda olunca alınlarımızı yasladık "seni seviyorum.." ömür boyu beni sevmeni ömür boyu seni sevmeyi istiyorum.

Kulaklarıma inanamıyordum sevgilim olmayı kabul ediyordu sıkıca sarıldık ıslanmıştık "ben zaten çoktan sırılsıklamım ama sen ıslanıyorsun arabaya geçelim mi?" Hayır istemiyorum. ayrılmadan konuşmuştuk sıkıca sarılıyorduk daha ne kadar öyle kaldık bilmiyorum yavaşça ayrılırken ellerini avuçlarıma aldım

Islanıyorduk hastalanmasını istemiyordum. "Çiçeğini kurtaralım mı" dedim hemen döndü çiçeğim diye koşup aldı hadi hemen arabaya koşalım deyip arabaya koştuk çiçeği arkaya koyup konuştu arabayı ıslattık nasıl olacak? "Çok güzel olacak" ya Çağrı bakma şöyle utanıyorum uzanıp elini tuttum ve parmaklarımızı kebetledim "birazdan yağmur duracak sevdiğim sonra ben ateş yakacağım tabi kuru odun bulursam karşısında kıyafetlerimiz kuruyacak ve arabanın kapıları da açık olacak artık ne kadar kurur bilmiyorum" her şeyi de düşün. "En çok seni" en çok beni en çok. "Ölene kadar." Uzanıp yanağını öptüm ben öperken o da öptü

Ben yirmi yıl erken gelip bekledim
Sen geldin yirmi yıl geç
Ben seni beklemekten yaşlıyım
Sense beklettiğin için genç..

Radyoyu iyice kısmıştım. "Eylem aktaş çok severim" bende severim dinlendiriyor insanı "ondan şarkılar açayım mı akşamımızı dinlendirsin?" Aç sevgilim. Ne demişti o? "E-efendim?" Sevgilim değil misin? Aç sevgilim dedim şarkıları sana bırakıyorum zevkine güveniyorum. "Yağmur ben ağlayayım diye durdu herhalde sen bana sevgilim dedin öyle mi?" Ağlamak yok artık ne açacaksın bize bakalım? telefonu arabaya bağlayıp bir asi aşk şarkısını açtım

" buradan devam eder kendisi" hı hı. elimdeki elini tutup öptüm "şimdi hiç istemesem de gitmem lazım ateş yakayım böyle üşüteceksin" gitme diyeceğim ama dinlemeyeceksin biliyorum. "Bekle beni hemen geleceğim tamam mı" fazla uzaklaşma korkarım ben alnını öptüm "korkma kapıları üstünden kilitle ve beni bekle" tamam sevgilim dedi sevgilimm deyip çenesinden öptüm utandığını görüyordum arabadan indim geri geri ona bakarak yürüyordum elimle kalbimi tutuyordum

Gidip hemen kaya altında kalan kuru üç beş odun bulmaya çalıştım ateşi yakarsam diğer odunlar kuruyup yanardı nasılsa, sigara kullandığım için çakmağım vardı içim içime sığmıyordu sonunda biraz kuru odun buldum ıslaklardan da alıp arabanın oraya gittim. beni görünce indi hemen ayağına dolanmamak için gelmedim diyerek yanıma geldi "başımın üstünde, kalbimin ortasında yerin var senin canımın içi" eylem aktaş'ın tut yüreğimden şarkısı eşliğinde ateşi yakmaya çalışıyorduk

"Yeter ki sen yüreğimden tut" dedim. tuttum bırakmaya da niyetim yok başına belayı aldın bakalım Allah yardımcın olsun.. dedi gidip ayağa kaldırdım sıkıca sarıldım...
"Dünyanın yükünü yazsalar payıma dost düşman bir olup çıksa da yoluma vazgeçmem senden yine de ben aşkla yürürüm ateşe.."

AHRAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin