Bölüm 49

546 42 1
                                    

Ben sana hep üşüyordum,
Çünkü kıştım.
Nakıştım, bakıştım.
İnkar etmiyorum da bunu,
Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım.
Ve lütfen inkar etme;
Sana en çok ben yakıştım.
(Özdemir Asaf)

Sabah kalkıp kendime ufak bir çanta hazırladım Mersin'e gideceğimi dün aileme söylemiştim kimle gideceğimi falan sorgulayıp sonra çok uzatmamışlardı

Günaydın diye aramıştı Özge onları önce alacağı için daha erken kalkmışlardı beni de uyandırmıştı sevdiğim. Kalkıp çantamı ayarladım sonra da uzandım hazır sayılırdım daha vakit vardı nasılsa zaten mayo havlu şampuan alacaktım bir kaç tane de yedek kıyafet hepsi o. Gidip dişlerimi fırçaladım su içtim son kez saçlarıma kıyafetime bakıp aşağı indim
Birazdan burada olurlardı konum atmıştım Özge ilk kez görecekti evimi dışardan da olsa,

Apartmanın önüne oturup gelmelerini bekledim çok geçmedi Özge geldik diye aradı arabaya doğru yürüdüğümde Özge hemen indi çantamı bagaja koyma bahanesi ile sarılıp öptük birbirimizi, çantamı da koyduktan sonra arabaya geçtik selamlaştım kızlarla arkaya oturmuştuk elini tuttum hemen Özge'nin titriyordu ona baktım gerçekten heyacanlanmıştı onların yanında gizli işler çeviriyorduk neticede benimde kalbim hızlıydı eğer görseler fark etseler ne derdik daha doğrusu onlar bize ne tepki verirdi bilmiyorduk.

Bir müddet el ele tutuştuk, diğerleri ile sohbet ettik sonra Özge ben geç vakte kadar çalıştım uykum geldi diye dizime yattı saçlarıyla oynamaya başladım yan dönüp elini dizime uzattı ve elimi tuttu diğer elim saçlarındaydı, bir süre oynadım sonra omuzuna koydum elimi konuşmuyordu nefesi de düzenliydi eğilip baktım sevdiğim uyumuştu, canım benim. Ön tarafa doğru eğilip

"Özge uyuyakaldı gençler, sessiz olalım" dedim onayladılar fark etmeyeceklerini bilsem öpecektim ama olmazdı canımın içi dizimde uyumuştu çok da masumdu çok geçmeden Mersin'e girmiştik zaten çok yakındı iki şehir. Koluna dokunup seslendim "Özge hadi uyan artık ineceğiz birazdan" mırıltılar çıkarıyordu uyanmak istemiyordu yüzüne yaklaştım "hadi uyan bakalım geldik geldik" diyerek kulağına üfledim. dizime vurdu ama uyanmıştı kalktı ay çok iyi geldi bu uyku bana dedi koluma dokunarak. günaydın dedi öndekiler "ee şimdi kahvaltı yaparız değil mi nereye gideceğiz bir fikriniz var mı" hep bir ağızdan hakikaten ya diye homurtular çıktı cidden bu hiç konuşulmamıştı Mersin değil mi ya gideriz diye düşünmüştük anlaşılan

"pekala o zaman şöyle yapalım mı şehir merkezini gezecek pek bir şey yok zaten istersek sonra da geliriz nasılsa, denize de girmek istiyoruz ben diyorum ki Narlıkuyu'ya gidelim orada güzel köy kahvaltımızı edelim sonra da bir pansiyon buluruz günübirlik, denizden sonra duşa girer giyinir dökünürüz"

Süper fikir tabiki mühendisimizden geldi dedi Simge, kendisi de mühendislik okuyordu. Ben her türlü uyarım hacı planı siz yapın kafa patlatmaya değil dinlemeye geldim dedi Merve de. Özge, kahramanım o benim her şeyi düşünür dedi bana bakarak. Gülümsedim sevdiğim benim için arkadaşına karşı böyle demişti ve de ikizine. birden kendimi çok güçlü hissettim onur duymuştum.

Yalnız o zaman sen al arabayı Çağrı vallahi ben yolu da bilmiyorum zaten oralar viraj bir de ben senden daha acemiyim geç koltuğa kuzum dedi Simge. Özge' ye baktım o zaman yer değişikliği siz arkaya biz öne dedi ve arabadan indi yanımda oturmak istiyordu kurban olduğum

Merve nazlanarak indi biz öne geçtik arabaya ilk başta biraz yabancılık çektim ama alıştım Narlıkuyu'ya doğru yola koyulduk. "Sizi sahilden götüreyim de denizi erken görün" diyerek sahil yoluna saptım sık geldiğimiz yerlerdi o yüzden yabancılık çekmiyordum yollarda

Özge ne hissediyordu Simge'ye kızıyor muydu anlamıyordum merak da ediyordum. yoldaki kahvaltı mekanları görününce yavaşladım "siz karar verin hangisinde yiyelim? Ona göre dururum ben" tamam sen devam et canım söyleriz biz dedi Özge canım diyen dillerini...

En sonunda bir karara vardılar dedikleri yerin önüne park ettim. Sıcacık sıkma yemek hiç de fena olmayacaktı, açıkmıştım. beklemeden içeri geçtik yazmalı kadınlar vardı sacın başında, hamuru atıp pişiriyorlardı. havanın sıcak olması dışında pek sorunumuz yoktu. erken saatler olmasına rağmen nemli ve sıcaktı. öğlene doğru daha da artacaktı bu sıcaklık, umarım o vakte kadar kendimizi denize atmış olurduk.

Sıkmalarımızı sipariş ettik Merve gözleme istemişti, çaylar da gelince çaylarımızı içerek sohbete koyulmuştuk. Özge'ye aşkım derim diye korkuyordum, bir pot kırarım diye. ama kasmamaya karar verdim yapmamayı düşündükçe işler daha da sarpa sarıyordu çünkü.

AHRAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin