Bölüm 39

416 41 2
                                    

ağzımda kan tadı, ruhum yara bere içinde uzandım yatağıma. yine başlamıştı baş ağrım, gözlerimi kapattım tamam  sakin ol düşünme bütün bunlar geçecek. sadece sabret elbet sabrın sonu selamet. hem Özge var bak yanında yarın onunla görüşeceksin, seviyor o seni şimdi arkadaşı gibi sevse de öbür türlü de sevmek istiyor. derin nefesler alıyordum. baş ağrımın geçmesi gerekti, uyumam gerekti çünkü Özge dinç ol demişti baş ağrım dinmezse uyku tutmazdı gözlerim yine şişer, kızarırdı. bunu istemiyordum.

ağrı kesici içip uyuşmayı bekledim. biraz karanlıkta gözlerim kapalı uzandım. Özge fotoğraf ve videoları göndermişti, onlara bakmak istiyordum. ne kadar zaman geçti bilmiyorum biraz hafiflemişti başımın ağrısı, telefonu açıp fotoğraflara baktım ne kadar güzeldik.. bu kadar güzel göründüğümüzü bilmiyordum yan yana ilk fotoğraflarımızdı bunlar. ikimiz de neşeli pozlar vermişiz, gülüyoruz videoyu açtım normalde kendimi izlemeyi sevmezdim ama neler dedim tekrar dinlemek istiyordum, o anlar özeldi ikimiz için çünkü kamerayı selfie çubuğuna takıp ikimizi de çekecek şekilde sabitledikten sonra başlatmıştık çekime görüntüde Özge de vardı. 

konuşmaya başlıyordum işte şu halime bak.. ''Bugün güzel bir gün, hava da öyle. buraya geldik Özge ile birlikte. bunlar ağaçlarımız (ve anlamları) eğer bir gün buraya daha kalabalık gelirsek bu videoyu açıp izleyeceğiz o zaman da Özge'nin bana böyle gülen gözlerle bakmasını diliyorum. Lütfen bana böyle hep hayret edici bir şeymişim gibi, çözmeye çalışan heyecanlı gözlerinle bak olur mu?'' sende bana hep dünyanın en güzel şeyi benmişim gibi aşk dolu gözlerle bak olur mu? ''olur, olacak. SÖZ.'' ikimizde gülüyorduk Özge boynuma sarılıyor sonra kaydı durdurmak için telefona yaklaşıyordu. 

ikinciyi ben çekmiştim Özge dereye girmek için hazırlık yapıyor ve kayıt başlıyordu '' evet sayın seyirciler dereyi görmeden paçayı sıvamamak gerek biliyorsunuz. biz atalarımıza saygılı insanlarız, işte dere görüyoruz ve paçalarımızı öyle sıvıyoruz'' ya şu iğrenç esprilerini kayıt altına alma bence Çağrı ifşa ederim bak seni elimde koz olur. ''aman Allah'ım şuan resmen kayıtlara geçerek tehdit ediliyorum, ne istiyorsunuz benden Özge hanım? yoksa kasetimi mi yayınlayacaksınız? peki karşılığında ne istiyorsunuz?'' susmanı istiyorum Çağrı. '' demek susmam için kasetimi çıkaracaksınız. özgür medyayı susturmanıza asla izin vermeyeceğiz bunu bilin.'' dereden su alıp üstüme doğru atmaya başlamıştı Özge. ''görüyorsunuz hepsi kayıt altında beni boğmaya çalışıyor susmam için beni öldürmek istiyor. hak hukuk adalet!'' dayanamayıp gülmeye başlamıştım o da gülüyordu ''dereye bile yakışır mı bir insan be şu güzelliğe bak dere senin elin değdi diye çağladı bak'' ayy teşekkür ederim ama bırak şu telefonu hadi ''bırakamam şu güzelliği çekmeyecekse benim kameramın ne anlamı var diye ağlıyor sonra'' telefon mu ağlıyor Çağrı? 

''tabiki ağlıyor ille de çek ille de çek diyor'' ha sen istemiyorsun yani ''beni boş ver telefonunun gönlü olsun'' tek elimle ayakkabımı çıkarmaya çalışıyorum ve pantolonumu sıyırdıktan sonra dereye giriyorum tüm bu aşamalarda telefon bazen yan geliyor görüntü bozuluyor ama sonra netleştiriyorum. ''işte geldim yanına'' hoş geldin diyor hadi biraz da kendini çekip kapat sonra uzun olmasın çok gönderemem bak sonra ''tamam tamam uzun değil öyle çok'' ön kameraya geçiyorum, gelip omzuma yaslanıyor gülerek hoşça kalıııın diye el sallıyor, hoşça kalın deyip kapatıyorum.

resmen kim olduğunu bilmediğimiz ilerideki izleyicilerimize seslenmişiz, ben o seyircilerin çocuklarımız olmasını tabiki çok isterdim..

bunları izleyerek uykumun gelmesini bekliyorum ama sabaha karşı ancak dalabiliyorum uyurken son düşündüğüm şey ise gözlerim kan çanağına dönecek ve Özge bana kızacak oluyor..

*** Sabah Vakti***

telefonumun çalışı ile uyandım uykum vardı saate baktım 9'a geliyordu, arayan Özge idi hemen açtım ''efendim günaydın'' günaydın Çağrı sesin çıkmıyor dedim uyudun herhalde uyandırayım, kötü mü yaptım ? ''yok olur mu canımın içi iyi yaptın ben uyuyakalmışım hemen kalkıyorum siz hazır mısınız?'' yok yok 10 gibi demiştik zaten de sen önceden bir saat kala hep mesaj atarsın ya ne durumdasınız diye atmayınca arayayım dedim ama sen yorgunsan uyu bak daha geç de buluşabiliriz. '' yok yok uyandım duşa girip çıkarım tamam mı ne geç buluşması'' tamam şey bir de Simge de var ya hani ''evet onun evi neredeydi sizi aldıktan sonra mı alayım onu önce mi alayım'' nasıl da anlıyor hemen ya yerim seni sen  gel de buradan alırız onu. yerim seni mi demişti bana o? sırıtıyordum resmen. gün ne güzel aymıştı be! 

'' görüşürüz, o zaman yersin belki'' sapık. '' a a ben mi? sen demedin mi öyle az önce daha'' dediysek öyle mi dedik. ay tamam gel hadi kapatıyorum. gülüyordum utanmış mıydı o? canımın canı..

yola çıktım önlerinde poşetler, elleri de dolu beni bekleyen ikizleri gördüm onlar neydi öyle? arabayı durdurup indim. ''selam güzel kızlar beni mi bekliyordunuz?'' selam selam kanka şunları arabaya koyalım sonra öpüşür koklaşırız dedi Merve. ''tamam da bunlar ne böyle?'' Merve, Özge'ye bakıp gözlerini devirdi, ikizime sor canım kardeşim. Başımı sevdiğime çevirdim, kahvaltıya gidiyoruz bunlar da yiyeceklerimiz ne var dedi. ''sen kahvaltı mı hazırladın bize?'' ona yaklaşmıştım Merve poşetlerle uğraşıyordu. Bak sulanma Çağrı, Merve burada ona göre. ''ya ne yaptım ben o güzel ellerine sağlık diyecektim'' sağ ol sağ ol al hadi şunları yerleştir benim yorulduğum yeter sabahtandır diyerek öne oturdu. şu afraya tafraya bak sen. 

elime tutuşturduğu poşete baktım vallaha sigara böreğiydi çok severdim bir tanesini ağzıma attım hemen, bu kız beni yüz kilo yapardı aynı evde yaşasak bu kadar lezzetli şeyler yapılır mı be insafsız yarim. Merve'nin yanına koştum sen geç dostum ben hallederim yorulmuşsunuz sabahtan beri'' ben yeni kalktım sayılır da Özge 6'da kalktı başına bir iş gelmesin bunların keser bizi söyleyim. ''aman de, hemen alayım ben onları korumaya'' yerleştirme işi bitince Merve ile kucaklaştık ''çok özlemişim seni kardeşim'' bende hayırsız bende. 

arabaya bindiğimde Özge, Simge ile konuşuyordu tamam geliyoruz deyip kapattı. ''hazır mı Simge gidelim mi almaya?'' hazır hazır yol üstünde zaten sen devam et ben döneceğin zaman söylerim. ''tamam'' deyip göz attım yapma der gibi kaşlarını  kaldırdı. ''ee nasılsınız ikizler?'' iyiyiz karşim ne olsun bugün eğleneceğiz demi patladım ben kaç gündür kırlarda koşmak istiyorum. ''o zaman bir top alalım değil mi şuradan deyip marketin önünde durdum'' gerek yok diyen Özge'yi dinlemeyip arabadan indim elimle topla döndüğümde Özge kötü kötü bakıyordu inşallah bu topu kafamda patlatmazdı. '' Özge topumuzu kesecek gibi bakıyor kanki sen şunu al da sakla'' dedim Merve'ye. bugün her şey bizden demiştik Çağrı, konuşan Özge idi. ''tamam sizden zaten bir sorun yok'' diyerek arabaya binip yola koyuldum yolu tarif etmişlerdi sonunda Simge'nin evine gelmiştik. 

ben arayayım da insin dedi Özge, bir on dakika kadar bekledikten sonra kısacık şortu ve askılı bluzu ile Simge göründü, fotoğraflardan anladığım kadarıyla da rahat bir tipti zaten. arabaya bindi selamlaşıp tanıştık. ''şimdi Özge hanım bize nereye gideceğimizi söyleyecek ona göre hareket edeceğiz''

AHRAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin