"Harry sakin ol." Paul beni sakinleştirmeye çalışırken elimde telefon kulüpte volta atıyordum.
"Eğer bu da onun başının altından çıktıysa tanrı şahidim olsun ki onu yaşatmam."
Paul bana su şişesini uzatırken şişeyi kavrayıp fırlattım.
"Ne yapıyoruz biz burda tanrı aşkına!"diye bağırdım.
"Biri onu kaçırdıysa sana ulaşacaktır. Başka bi yere gidip vakit kaybetmek istemeyiz."
Ellerimi saçlarımın arasına daldırıp onları çekiştirirken söylendim.
"Tanrım...Çok zor.."
Paul elini omzuma koyup beni sakinleştirmeye çalıştı.
"Ya ona bir şey olursa?"diye sorduğumda itiraz etti.
"Buna izin vermezsin. Vermeyiz."
Çalan telefon ikimizin dikkatini de o yöne çekmişti.
Açtığımda bütün vücudum gerildi.
"Merhaba Harry."
Tanıdık ses kulaklarımı doldururken sinirle soludum.
"Seni doğduğun güne pişman edeceğim duydun mu beni hiç var olmamış olmayı dileyeceksin."
Paul sakinleşmemi fısıldarken karşı taraftan bir kahkaha geldi.
Dilimde dökülmeyı bekleyen tonlarca küfür vardı ama Paul haklıydı Ef'ın zarar görmemesi için suskun taraf olarak kalmam gerekiyordu.
"Bu sefer sanırım dediklerini ben yapacağım kardeşim. Unuttun mu? Sıra ben de."
"Ne istiyorsun Eric? Söylemen yeter."
Eric sesli bir şekilde nefes aldı.
"Buraya gel Harry. Yalnız başına."
Paul endişeli gözlerle beni seyrederken hiç düşünmeden teklifini kabul ettim.
"Hiçbir adamın olmayacak." diye ikaz etti Eric. "Yoksa Effy zarar görür."
Çenem istemsizce gerilirken onu onayladım.
Birkaç dakika sonra adresi mesaj attığında gitmek için ayaklandım.
"Harry Styles bile olsan oraya tek gitmemelisin."
Paul'un cümlesi beni durdurdu."Başka bir seçeneğim yok."
"Ben de geleyim."
Paul'un teklifi üzerine ona minnettar kalsam da bunu kabul edemezdim.
"Seni görürlerse işler istediğimiz gibi gitmeyebilir. "
"O halde görmezler."diyerek omuz silken Paul beni bu durumda gülümsetmeyi başarmıştı.
"Nasıl olacak o?"
"Adrese yaklaştığımızda ben bagaja geçerim. Gideceğimiz yerde adamlar kapının önündeyse arabayı arkaya çek, değillerse bagaja iki kere vur."
"Bunu yapmak istediğine emin misin Paul?"dediğimde usulca başını salladı.
"Ef için bir şey yapmazsam üzülürüm."
Ona başımla onayladım.
"Ha Paul, ne olursa olsun çok zor durumda kalmadığın sürece ateş etme. Doğrultman yetecek. Bana güven."
Ne yaşanırsa yaşansın ondan ne kadar nefret etsem bile Eric'ı öldürmek hiçbir zaman seçeneklerim arasında olmamıştı.
》》》》》
Adrese geldiğimizde etrafta kimse yoktu. Paul'un dediğini yapıp iki kere arabaya vurdum.
"Dikkatli ol."diye mırıldandım etrafa bakarken.
Depoya girdiğimde Ef tam karşımdaydı.
Kızarmış gözleri ona sarılma isteği uyandırmıştı
Ona doğru adım attığımda sağ tarafından Eric ona silah uzatarak çıktığında olduğum yere çakılı kaldım.
"Dur!"diye bağırdığımda Eric'in suratında bir gülümseme oturdu.
"Demek bu kadar değer veriyorsun ona."
Şaşkın görünüyordu.
"Siktirtme beynini Eric. Silahı çek ondan."
Eric kafasını iki yana sallarken konuştu.
"Bence şuan bana nazik olman gereken zamandayız."dedi silahı Ef'in saçlarıyla temas ettirirken.
"Silahını yere koy Harry."
Dediğini yaptığımda keyifle sırıttı.
"Beni özledin mi kardeşim?"
Çenem gerilirken derin bir nefes aldım.
"Ne istediğini söyle."
"Benim olan her şeyi."
Biraz düşür gibi yapıp cevapladım.
"Senin olan şeyler o kadar uzun süredir benimki-"cümlemi bölen şey Eric'in silahı hareket ettirmesi olmuştu.
"Ya her şeyini kaybedersin Harry ya da sahip olduklarının temeline bir ceset daha yollarsın."dediğinde hafifçe gülümsedim.
Benim her şeyim şuan orda duruyordu zaten.
"Ne istiyorsan." diye cevapladığımda bu kadar basit olmasını beklemeyen Eric garip bakışlarını bana gönderiyordu.
"İmzalayacağın kağıt orda."dedi yerdeki kağıdı gösterirken.
Yavaşça kağıda uzanırken durdum.
"Effy'ı çözmen gerek."
Eric gülümseyip dediğimi yapmaya koyuldu.
"Aklından bile geçirme."diye tehdit etti Effy'ı herhangi bir hareketlenmeye karşı.
Effy usulca kafasını salladı.
Effy'ı incelerken Eric'in arkasında sessiz adımlarla gelen Paul'u görmemle dudaklarım kıvrıldı kağıda birkaç çizik atıp Eric'e uzatırken Effy koşar adımlarla bana yaklaştı.
O sırada yerdeki silahıma ulaştım.
Eric'e doğrulturken elindeki kağıdı salladı.
"Ben istediğimı aldım Harry."derken arkasına döndü fakat Paul ile karşılaşması onu panikletmişti.
"Sen düzenbazsın Harry."diye bağırdığında gülmeye başladım.
"Görüşmeyeli uzun yıllar olduğu için unutmuş olmalısın. Genelde hep ben kazanırım Eric."diye seslendim.
Ama kahkahamı bölen şey patlayan silah sesi olmuştu.
Yüzüm gittikçe düşerken kimin vurulduğunu anlamam uzun sürmemişti. Birkaç kurşundan sonra koşmaya başlayan Eric karşısında öylece kalmıştım.
Eff'in çığlıkları depoyu doldururken Paul yerde uzanıyordu.
Eric'in peşinden koşmaya karar verdikten birkaç adım sonra durdum.
Onu vuramayacağımı biliyordum.
Elimdeki silahı ensemde gezdirirken gözlerim çaresizce Eric'in arkasından bakmakla ve Paul'un yerde yatan bedenini incelemek arasında gidip geliyordu.
Effy donuk bakışlarıyla Paul'un yanına eğildikten sonra yaşlı gözleriyle bana baktı.
"Nabzı atmıyor."dedi fısıltıyı andıran bir sesle.
Nabzı atmıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afterlife // hs
FanfictionSeni kuvvetle çeken bir şeyden uzaklaşmaya çalışırsan, etrafında dönmeye başlarsın.