"Bardakları silmeye başlasan iyi olur."
Neredeyse kapanacak olan gözlerimi açıp Dean'e baktığımda beni acıyarak izlediğini farkettim.
"Çıkışa daha 4 saat var ve ayakta uyuyorsun."
Ona omuz silkerken söylendim.
"Neyseki böyle bir gürültüde uyuyakalmam imkansız."
Bardakları üst üste yerleştirirken, kenarda duran telefonuma gözüm ilişti. Uzun zamandır telefonumu kontrol etmediğimi farkettiğimden alıp tuş kilidini açtım.
1 mesaj
Gelen: Simon
Umarım hareketlilik vardır.
"Göt herif" diye söylendim.
Ona tabiki en ufak bir bilgi bile vermeyecektim.
Ona bilgi vermem demek haber çıktıktan 24 saat sonra tanrıyla bir buluşmam olacağı anlamına geliyordu.
Burada sadece onu oyalamak için çalışıyordum. Beni çok sıkıştırırsa da gece hayatı hakkında birkaç makale yazıp işin içinden sıyrılacaktım.
Bilirsiniz, canımı seviyorum.
"Keşke olsa..." parmaklarım ekran üzerinde gezerken önüme dikilen iri cüsseli adamın kalın sesiyle irkildim.
"Styles'a martini götür."
Ona kafa salladıktan sonra içkiyi hazırlamaya koyulmuştum bile. Bardağın içine iki zeytini fırlattıktan sonra barın dışına çıktım.
"İstersen ben götürürüm."
Dean'in sesi beni yavaşlattı."Ah, hayır. O kadar yorgun değilim. Teşekkürler."
"Birbirinizden pek hoşlanmadığınız için demiştim." Kafamı sallayıp onu onayladığımda devam etti. "Sen yine de dünkü gibi üzerine gitme. Bilirsin Styles. Ne yapacağı belli olmaz."
İtiraz etmek için dudaklarımı araladığımda bundan vazgeçtim. Eğer burayı spot ışığının rengine kadar yanlış bulduğumu ona anlatsaydım neden burada çalıştığımı sorgulayacaktı ve dikkat çekmek isteyeceğim son şeydi.
Bunun yerine Styles'ın martinisini götürmeyi tercih ettim.
Styles'ın odasına ulaştığımda hafifçe kapıyı çaldım. Fakat içeriden gelen sesten duyabileceklerine emin değildim. Styles'ın da kapı çalma adeti olmadığını hatırlayarak içeri girdim.
Harry oldukça iyi görünümlü bir adamla karşı karşıya oturmuş konuşuyordu.
"Dediğinin imkanı yok."
Onlara doğru ilerlerken sohbetlerine devam ettiler.
"Hadi ama Harry. Bahse girerim Des sana burayı devrederken böyle bir mekana dönüştüreceğini aklının ucundan bile geçirmemiştir."
Martiniyi Harry'nın masasına bıraktıktan sonra hızlı adımlarla dışarı çıktım.
Onunla aynı ortamda ne kadar az bulunursam o kadar az sinirlerim bozuluyordu.
------
"Effy.."
İsmimin birkaç kez tekrarlanmasıyla yavaşça gözlerimi açarken evde olmayı umuyordum.
"Böyle bir seste nasıl uyuyakaldın?"
Üzerime dikilen yeşilleri gördüğümde afallamıştım.
Kendime gelmeye çalışıp lafı gevelerken bir yandan da telefonumdan saatin kaç olduğuna bakıyordum.
Siktir. Saat 5.30 olmuştu. Yarım saat önce eve gitmiş olmam gerekiyordu.
"Sanırım... Fazla yorgundum. Uykusuzluğa gelemem de."
Harry şuana kadar onda gördüğüm en ciddi yüz ifadesiyle beni izliyordu.
Tanrım, işten kaytardığım için bana kızmış olmalıydı.
"Bir daha olma-"
"Hazırlan, seni evine bırakayım." Sözümü kestiğinde hafifçe kaşlarım çatıldı. Ne zamandan beri çalışanlarını evlerine bırakıyordu?
"Buna gerek yok teşekkür e-"
"Burda uyuduğuna göre gerçekten yorgun olmalısın. Hadi."
Cevabımı beklemeden arkasını döndüp yürümeye başladığında ona seslendim
"Dean'e haber verip geliyorum"
"Dean yarım saat önce çıktı. "diye cevapladığında yarım saattir burda Harry ile tek olup olmadığımı merak ettim.
Umarım yine horlamamışımdır.
Hızlı adımlarla Harry'e yetişmeyi başardığımda spor arabasına çoktan binmişti.
Ben de yanında yerimi alıp kemerimi taktığımda garip hissettim.
Ondan baştan beri ödüm koparken şimdi arabasını binmiştim.
Belki de anlatılanlar kadar kötü biri değildi.
Hafifçe boğazımı temizleyip ortamdaki sessizliği bozdum.
"Beni evime bıraktığınız için teşekkür ederim."
Sanki beni hiç duymamış gibi tepki göstermeden arabayı sürmeye devam etti.
"İtiraf etmeliyim ki o kadar da yorgun değildim. Sadece her yerde uyuyabilme potansiyeline sahip biriyim."
Harry'nin gözleri birkaç saniye için benimle buluştuğunda gevezelik yapmamdan rahatsız olduğunu düşündüm.
Tanrım, sadece gerginliği kırmaya çalışıyordum. Onunla hiç düzgün bir diyalog yaşamamıştık.
"Ne güzel."
Şaşkın bir şekilde ona döndüm.
"İlk defa bir patronumdan çok uyuduğum için güzel bir şey duyuyorum." dedim kırkırdarken. Üstelik Harry Styles'tan.
"Uykuyla aram pek iyi değildir. Sanırım seni biraz kıskandım. "
Harry ile yaptığım ilk normal konuşma beni şaşırtmaya devam ederken onun sandığım kadar kasıntı biri olmadığına karar verdim. Sadece bu zamana kadar hep yanlış anlarda karşılaşmıştık.
"Sen kaç saat uyuyorsun ki?" diye sordum konuyu uzatmak için. Sadece eve gidene kadar oyalanmak istiyordum.
Harry derin bir nefes aldı. Cevap vermediğinde kötü hissettim. Bu derin nefes bir çeşit kapa çeneni demekti. Yani bana göre.
"Konuşmak istemiyorsan söyleyebilirsin, aslına bakarsan beni bırakmak zorunda bile değildin." diye söylendiğimde Harry bıkkınca bana baktı.
"Yaklaşık 1 senedir uyuyamıyorum."
İstemsizce kahaha attığımda kahkahamı kesen şey onun hala ciddi olmasıydı.
"Sen ciddisin."
Dudaklarını birbirine bastırırken tekrar sessizliği tercih etti.
Göz altlarındaki morluklara baktığımda içimde bir şeyler acıdığını hissettim.
Zor zamanlar geçiyor olmalıydı. Ve beni bugün eve götürmesinin nedeni de sadece uykum olmasıydı.
Tanrım lanet olası Harry Styles, her şeye sahip olabilirken uykuyu elde edemiyordu.
"Ben üzgünüm."diye mirildandim. "Doktora gözüktün mü?"
"Gözüktüm seni dahi."
İgnelemesini kale almadım."Belkı de sadece rahatlaman gerekiyordur." dedin kendimin duyabileceği bir sesle.
" O ne demek öyle?"
"Benle dalga geçmediğin süreler dışında hep gergin görünüyorsun. Belki de bazı şeyleri kafaya takmaman gerek." dediğimde evin önüne nihayet gelmiştik.
"Evim burada. Tekrar teşekkür ederim. Umarım uy-"
"Bu konu bir daha açılmamak üzere kapansın."diye beni böldüğünde onu kafamla onayladım. Sonuçta onun sırrıydı. Ve bana sadece saygı göstermek düşerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afterlife // hs
FanfictionSeni kuvvetle çeken bir şeyden uzaklaşmaya çalışırsan, etrafında dönmeye başlarsın.