"Merhaba"
Kapının önünde dikilen Harry'e gözlerimi dikerken elindeki küçük poşeti uzattı.
Anlamsız bakışlarımı üzerinde tuttuğumda açıkladı.
''Ağrın olursa diye.''
Poşeti elinden alırken kafamı usulca salladım.
Harry arkasını dönüp gitmeden önce seslendi.
''Ne zaman iyi hissedersen o zaman gel.''
Hafifçe gülümsemeye çalıştım. Harry'nin beni deli gibi merak etmesi ama yanımda daha fazla kalamaması benim de canımı en az onun kadar sıksa da elimden gelen tek şey kapıyı yavaşça kapatıp bu anlamsız kısa anı sonlandırmak olmuştu.
Doğru olduğuna inandığım bir karar vermiştim ve şimdi duygularımdan kurtulmam gerekiyordu.
2 gün sonra
''Seni gördüğüme bu kadar sevineceğimi düşünmezdim!''dedi Hailey önündeki kalabalığı göstererek. Ona gülümseyerek bar bölümüne girdiğimde hala yakınıyordu.
''Saat sadece 6. Lanet olası 6 ve şu mekana bak.''
İç çekip onu başımla onaylarken önlüğümü üzerime geçirip bardakları dizmeye başladım.
''Hasta mıydın?''diye sorduğunda birkaç saniye duraksadım.
''Bu kadar konuşursan Harry seni kovar.''diye dalga geçtiğimde bir an önce susup işine döndü.
Ondan geçici süreliğine kurtulmanın verdiği hazzı yaşarken müşterinin sesiyle irkilmiştim.
"Viski."
Eric ile göz göze geldikten bir iki saniye sonra çoktan midem bulanmıştı bile.
Ona göz devirip içkisini önüne koydum.
Bardaktaki tüm içkiyi kafasına dikledikten sonra yüzünü ekşitti.
Bana tekrar koymamı işaret ettiğinde şişeyi kafasında kırmamak için bir neden arıyordum.
"Hailey!" Harry'nin seslenmesiyle kafamı ondan tarafa çevirdim.
Eli ile Hailey'e Eric'ı işaret edip onunla ilgilenmesini ima ettiğinde Hailey muhtemelen benden biraz daha nefret ediyordu.
Harry'le kurduğum göz temasını sonlandırıp Hailey'nin önceki yerini aldığımda Harry'nin gözlerini hala üzerimde hissediyordum.
Bardakları parlatmakla başlarken önüme dikilen Harry dikkatimi bozmuştu.
"İyi misin?"diye sorduğunda sağlığımı mı yoksa moralimi mi kastetti anlamamıştım.
"İyiyim."diye geçiştirdim.
Yüzüne bakmamak için direniyordum. Yüzüne bakarsam biçimli yüz hatlarında kaybolur ve günlerdir içimde biriktirdiğim nefretin uçup gitmesine yardımcı olmuş olurdum.
"Eric sadece birkaç gün burada."
Sahte bir şekilde güldüm.
"Senin mekanın. İstediğini yap."dediğimde Harry'nin çenesinin gerildigini hayal edebiliyordum.
Birden bileğimden kavradığında şaşkın bakışlarım gözleriyle buluşmuştu.
"Yüzüme bile bakmıyorsun."dediğinde sesindeki hayalkırıklığını sezmek zor değildi.
Bileğimi ondan kurtarmaya çalışırken söylendim.
"Bırak da işimi yapayım."
Harry diliyle dudaklarını ıslattıķtan sonra diğer eliyle elimdeki bardağı aldı.
"Konuşmamız gerek."
"Konuştuk."dediğimde nihayet bileğimı parmaklarından kurtarmıştım.
Harry bana doğru eğilip müziği bastırmaya çalışır bir ses tonuyla işimi daha da zorlaştıran o cümleyi söyledi.
"Seni özledim"
Hafifçe yutkundum.
"Sen de beni."diye devam ettiğinde hızla kafamı olumsuz anlamda salladı m.
"Benden başkası sana böyle hissettiremeyecek."dediği şey üzerine hareketlerim yavaşladı.
Harry'nin kendinden bu kadar emin olması canımı sıkıyordu. Hatta o kadar canımı sıkıyordu ki önüme çıkan ilk adamla seks yapabilirdim.
Konuyu değiştirmek için kafamı hafifçe Eric'e çevirip konuştum.
"Kardeşini siktiğini biliyor mu?"
Harry'nin yüzü ciddileşirken gözlerindeki siniri okuyabiliyordum.
Bunu kullanmam doğru değildi belki ama Paul'un katilinin hiçbir şey olmamış gibi burada içki içmesine izin vermesine inanamıyordum.
"Sürtüklük yapma."dediğinde gözlerimi onunkilere kenetledim.
Kızkardeşiyle yatan bir adamın bana böyle bir cümle kurması her ne kadar komik olsa da hiç de eğlenmemiştim.
Dudaklarım cevap vermek için hafifçe aralanırken Harry az önce kurduğu cümleye çoktan pişman olmuşa benziyordu.
"Öyle de-"
"Sürtüklük."diye bastırdım.
Harry'nin gözleri pişmanlıktan birkaç saniyeliğine kapanırken kafamı iki yana sallayarak onunla kurduğum göz temasını kestim. İçimde kırgınlıktan çok Harry'e karşı her saniye artan bir nefret vardı. Bu nefretin zarar verdiği tek kişi olmak da ayrıca yorucuydu.
"Effy." Tanıdık sesin ismimi söylemesiyle sesten tarafa döndüm.
Elliot'ı görmemle tüm vücudum gerilirken yan tarafında Eric'in var olması telaşımın gereksiz oluşunun kanıtıydı.
Elliot Eric'ten daha zararlı olamazdı. O sadece emirleri uyguluyordu.
Harry ters bakışlarını Elliot'ın üzerinde tutarken onun yakasına yapışamaması ya da siktirip gitmesini söyleyememesinden çok sevdiği kardeşiyle ortaklıklar içinde olduğunu anlamama yetmişti.
"En son karşılaştığımızda beni şaşırtmıştın."dediğimde güldü.
"Daha fazla şaşırtacağım günleri iple çekiyorum."
Manası üzerine midem bulansa da yan tarafta Harry'nin gerilmiş çenesi midemi yatıştırmaya yetmişti.
Ellerim istemsizce Elliot'ın bardağı üzerindeki elleriyle temas ederken beynim "Ona sürtüklüğün nasıl yapılacağını göster!"diye bağırıyordu.
"Her zaman viski mi içersin? "diye sorduğumda Elliot'ın dokunuşlarıma olan cevabı hiç de gecikmemişti. Parmakları kolumda dolanırken mırıldandı.
"Artık Harry'nin tarafındayım Ef." Gözlerimi onunkilere diktigimde üzerimdeki ellerini çoktan çekmişti. "Keşke birkaç hafta önce de bu kadar istekli olsaydın."
Harry'e ve onu soru yağmuruna tutan Eric'e göz gezdirip birazdan Elliot'ı öldürücekmiş gibi bakan Harry'ı görmezden geldim.
"Bu sefer de ben onun tarafında değilim."
Elliot'ın yüzüne çarpık bir gülümseme yayılırken vücudunu bana doğru eğdi.
"O zaman çok şanslıyız."
Yüzümü onunkine yaklaştırıp gülümserken onu başımla onayladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afterlife // hs
FanfictionSeni kuvvetle çeken bir şeyden uzaklaşmaya çalışırsan, etrafında dönmeye başlarsın.