Dmitri'den.
Rose'un benden nefret edeceğine emindim. Bu da benim işime gelirdi. Eğer sevdiğim kız benden nefret ederse işimi iyi yapa bilirdim.
Benim işim aşla meşkle uğraşarak zaman kaybetmek değil. Rusyadan bunun için gelmedim ben.
İyi bir gardiyan olacağıma dair hem kendime hem de babama söz verdim ve bu sözü bir kız yüzünden hiçe sayamam.
Rose da zamanı geldiğinde beni anlar.
Şu anda Akademinin büyük salonundayız. Kraliçenin emriyle her kez buraya toplanmışdı.
Gözlerimle Rose u aradım ama bulamadım. Her halde uyanmamış henüz.
Kraliçenin konuşmasının bittiği anda salonun büyük kapısı açıldı ve içeriye Rose girdi. Hüzünlüydü.
Gözleriyle etrafı taradı.
Anım müziği seslenince Rose sıralardan birinde durdu. Gözleri Mattin ölen arkadaşının resmini bulunca yüzünü bi hüzün kapladı. Resme yaklaştı ve yanında çöktü. Lisanın ailesinin kayıbından sonra bu onun çöküşü oldu. Ve benim yüzünden arkadaşıyla vedalaşamadı. Aklından geçenleri biliyorum Rose. Bana lanet okuyorsun. Ama olması gereken buydu.
Ve bir anda ayağa kalkıp hızla salondan çıktı.
Ben de onun peşinden çıktım. Ormana taraf koşuyordu. Kendimi durdurmaya çalışsam da beceremiyordum. Şu anda kendimi durduramıyordum.
Ağaçların arasından vampir hızıyla geçip onun gittiği yönle haraket ettim. Bir ağaç evin önünde durdu. Ben de birazcık uzakta durup seyretmeye başladım.
Rose: burada olduğunu biliyorum.
Bana taraf döndü. Gözlerinden yaşlar akıyordu.
Ve yaklaşmaya başladı.
Karşımda durup gözlerimin içine baktı ve o anda bir kalbimin olduğunu hissettim. Güm güm atıyordu.
Gözlerini elinin tersiyle silip dişlerinin arasından hiç bir zaman duymak istemediğim o 3 kelimeyi söyledi.
Rose: senden nefret ediyorum!.
Ve bunu söyleyip gitti.
Kendimi kandırıyordum. Onun beni istememesini istediğimi söyleyerek kendimi kandırıyordum. Bal gibi de istiyordum onun beni sevmesini. Ama artık bunun mümkün olacağını sanmıyorum. Rose bir daha benimle eskisi gibi olmayacak. Gerçi eskiden de bir şey değildik ama hiç olmazsa yüzüme bakıyordu.
Rose'dan.
Bu olaydan tam 5 gün geçmişti.
Şu anda Lisa odada benimle konuşmaya Dmitrinin haklı olduğunu söylüyordu. Neymiş efendim beni buraksaymış ben de salgına yakalanacakmışım. Gerizekalı ben yarı vampirim. Vampirlerin basit bir salgından öldüğü nerde görülmüş. Olsam olsam hasta olurdum o da Dimanın karışımını içince geçerdi.
Belki de geçmezdi. Geçme şansı vardı yani. Neyse ne. Şansım olmasaydı bile ben oraya arkadaşımın yanına gitmeliydim.
Onun yanında olmalıydım.
Lisa: Rose..Rose. hu hu.
Rose: ha..efendim Lisa?
Lisa: uçmuşsun sen kızım. İki saattir ben kime konuşuyorum.
Rose: konuşma. Sana konuş diyen kim.
Lisa: bak kızım Dmitri her şeyi seni korumak için yapmış.
Rose: Lisa sen onun avukatı mısın ya? İki de bir bana Dmitriyi savunuyorsun?
Lisa: hayır ama...
Rose: aması maması yok. Dmitri diye biri yok artık benim için. Bitti gitti. Hadi sen de çıktı dışarı. Uyuyucam.
Lisa: beni kovuyorsun yani
Rose: evet. Hadi tıpış.
Lisa: off tamam Rose. Uyanınca konuşuruz.
Rose: hayır Lisa. Hadi bye bye.
Lisayı dışarı çıkarıp kapıyı kapattım.
Ve arkamı döndüm.
Rose: Matt?
Yazar: Şəhla Ramazanlı.
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum :)
![](https://img.wattpad.com/cover/26199813-288-k391361.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Akademisi Savaş
FanfictionVampir Akademisi filminden uyarlanmıştır.fan hikayesidir İyi Okumalar.