Akademinin sihir odasına doğru yürümeye başladık.
Jason: hey beni de bekleyin.
3 müzde arkamızı döndük.
Rose: adama bak sen kabus gibi her yerden çıkıyor. Diman şunu bi yerlere ışınlamak mümkün mü? Baya bi uzaklara cehennemden bile uzak olsun. Bi daha geriye dönemesin.
Jason yanımızda durdu.
Jason: Rose bu mümkünsüz bir şey. Sen nerdeysen ben ordayım.
Rose: her zaman mı?
Jason: her zaman.
Bunu öyle söylemişti ki sanırsın artist.
Rose: tuvalette bile mi?
Lisa: Rose çok ayıp :D
Rose: bunun yaptığı ne o zaman Liz sürekli peşimizde. Oğlum senin işin gücün dersin falan yok mu ikilesene sen.
Jasonun üzerine doğru yürüdüm.
Jason: şu anda benim işim sensin başka da işim yok. Seninle uğraşmayı seviyorum. Kabul et sende seviyorsun.
Rose: hayır sevmiyorum. Kendi kendime aynada konuşmayı yeğlerim.
Jason: iyi sen git aynada kendinle konuş dedi kodu falan yap biz de yolumuza devam edelim
Rose: gereksiz sinirbozucu konuşan köpek.
Jason: teşekkür ederim iltifatlar için :)
Jason hiç stifini bozmuyordu bu da benim sinirimi bozuyordu.
Rose: aşalığın tekisin.
Jason: sen de çok güzelsin :)
Bunu gülümseyerek söylemişti ve fısıltı şeklinde.
Lisa ve Diman öylece durup bize bakıyorladı.
Jasonun bu lafı üzerine arkamı dönüp yoluma devam etmeye başladım.
Aptal beni yine susturmuştu.
Ama bu her zaman olmuyordu tabi ki. Benim de öne çıktığım vakitler vardır her halde.
Lisa: bir iki kere.
Yine beyin konuşması.
Rose: olsun bu da iyi sonuçta cevabını alıyor.
Lisa: onu boş ver de Sihir odasında ne yapacağız. Malzemeler var ama kitap kayıp biliyorsun.
Neyden bahsettiğimizi anlamadınız biliyorum. Biz akademide olduğumuz dönemde bi keresinde böyle olmuştu. Güneş yerine Ay çıkmıştı ve her yer sislere bürünmüştü. Daha sonra bu sisten akademiye bir salgın yayıldı. Bu salgın bazı öğrencilerimizi vampir dhampir kurtadam büyücü ve başkalarını ele geçirdi. Tedavisini buldular kitap olarak çıkardılar ama o kitap kısa bi süre sonra kayboldu ve ya çalındı. Bulamadılar. Bir daha böyle bir durumla karşılaşmadığımız için kimse o kitapı yeniden toparlamayı denemedi.
Rose: Lisa Diman var işte büyücü bunun bir tedavisini bulacaktır yoksa ona büyücü demem başka bir şey derim.
Akademinin bu bölümünde kimse bulunmuyordu. Öğrencilerden kimse buraya kimse cüret edip gelemezdi yalnızca Lisadan başka o da prenses olduğu için böyle bir avantajı vardı. Tam kapıya ulaşmıştık ki arkamızdan ses geldi.
Dmitri: siz dördünüz nereye böyle?
Şimdi hapı yutmuştuk işte. Lisa yalnız gele bilirdi ama bizim gelmemiz yasaktı. Gerçi ben yasakları ezer geçerim ama yine de bu durumda ceza almak istemem.
Lisa: bay Dmitri dışaırdakı durumu biliyorsunuz her zaman olmaz. Rose da şüphelendi bizi buraya sürükledi.
Lisa gülümsüyordu. Bi dakka ya bu civ civ şimdi beni satışamı getirmişti.
Rose: kızım sen deli misin suçu senin üstelenmen gerek. Prenses olan sensin.
Dmitri yavaş yavaş yanımıza geliyordu.
Lisa: ben buraya gelmemizi önerdim. Roseun bir suçu yok.
Dmitri inanmışa benziyordu. Ama inanmaya da bilirdi. Çözemedim gitti.
Dmitri: peki Prensesim burada ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Rose: keyfimize bakcaz artık. Ne güzel oda işte içinde her şey de var. Biraz keyf yapalım dedik.
Dmitri: ya demek keyif yapıcaksınız bunu müdire hanım da bilmeli dimi belki o da size katılır?
Rose: sakın sakın o cadaloza haber verme. Lütfen
Dmitrinin gözlerine bakıyordum o da bana bakıyordu. Ben niye bu kadar heyecanlandım ki alt tarafı iki çift göz.
İyi de beni hipnoze ediyor. Rose bakma bakma bakma. Kafamı Lisaya taraf çevirdim. Yoksa kaybolucaktım.
Dmitri: tamam ama bir şartla ben de sizinle gelicem.
Jason: sen neden geliyorsun ki bir işe yaradığın yok.
Rose: senin var sanki
Jason: sen neden taraf tutuyorsun?!
Rose: bana bağırma o kafanı koparırım.
Jason: hadi gel kopar bakalım.
Rose: tamam bunu sen istedin.
Jasonun üzerine atladım odanın kapısına girdi resmen. Ne kadar kuvvetliymişim ben ya da Jasonun bir anlık dalgınlığına geldim.
Diğerleri bizi ayırmaya çalışıyordu. Dmitri beni belimden tutup havaya kaldırdı. Ayaklarımla hala vurmaya çalışıyordum.
Sakinleştikten sonra odaya girdik.
Diman kendi bildiğince karışım yapmaya çalışıyordu. Salgını nerden biliyor diye sorarsanız. Kitap kayboldu ama pröfösörlerin aldığı denetler bu odadaydı.
Onu çözerek yapıyordu işte. Lisa da başındaydı. Ben koltukta oturmuş sadece izliyordum. Dmitri de diğer koltuktaydı.
Oda çok büyüktü her tarafta kitaplar vardı. Yerde kırmızı halı. Duvarda resimler tablolar ve büyük duvar saati. Odanın ortasında büyük tencere ve karşısındaki rafta bir sürü iksirler.
Odanın diğer tarafları vardı. Orada uçan halıdan tutmuş sihirli lambaya kadar her şey vardı.
Telefonum çalmaya başlayınca her kez bana döndü.
Arayan Matti. Hayırdır ya o beni aramazdı hiç.
Rose: efendim?
Dmitri ve diğerleri soran gözlerle bana bakıyorlardı.
Matt: Rose hemen gelmelisin sana ihtiyacım var.
Ve öksürük.
Hadi canım salgın ilk olarak Matte bulaşmaz dimi ya da bulaşır.
Telaşla ayağa fırladım.
Rose: Matt iyi misin sen?
Matt: hayır-r Rose (öksürük) geçen seferki salgın yine çıktı. Galiba bana bulaştı.
Rose: geliyorum seni kurtarıcam söz.
Gözlerim dolmuştu. Benim için değerliydi. Onu kaybedemezdim.
Rose: Lisa ben gidiyorum. Diman lütfen çabuk ol elinden gelenin fazlasını et.
Koşarak odadan çıktım.
Dmitrinin karşıma geçmesiyle durdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Akademisi Savaş
Hayran KurguVampir Akademisi filminden uyarlanmıştır.fan hikayesidir İyi Okumalar.