Bölüm 11 - MEYDAN

973 262 280
                                    

Kuzey Yoldaşlığı ve beraberinde tüm krallık halkları, Taç Krallığı'nın meydanında toplanmışlardı. Meydan oldukça geniş bir alana sahipti ve buraya gelebilmek için uzun krallık merdivenlerinden çıkmak gerekiyordu. Meydan, yüksek bir yerde olduğu için çok güzel bir manzarası vardı. Tepesinden baktığınızda, Krallığın her köşesi hatta Derin Orman bile gözüküyordu.

Silverya, Babasını görünce hemen ona doğru koştu ve sarıldı. Babası için çok endişelenmişti. Fakat onun için daha da sürprizi ağabeyi Dayvos'u görmek oldu. Ağabeyini uzun zamandır görmüyordu ve çok özlemişti. Ağabeyi Dayvos:

"Hemen kralımıza sarıldın küçük kardeşim, demek ki beni hiç özlememişsin." dedi.

Silverya mutluluktan ne yapacağını bilemedi. Doğrudan ağabeyine sarıldı.

"Hem de çok özledim" dedi.

Cadı Kral Numenha, iki güçlü cadısının da ölmesinden dolayı çok üzgün görünüyordu. Bir ara Vampir Kral ve ailesine baktı. Ve içinden "Bunların çocuğu için mi öldü iki genç cadı..." diye serzenişte bulundu. Sinirliydi fakat eşi Semera onu sakinleştirdi, en azından şimdilik öyle görünüyordu.

Miya Kraliçesi Sefrenya, Garlok'un yanına gitti ve olanlar hakkında bilgi istedi. Ardından:

"Rüyalarımda, geçmiş olayları görmem benim için bir lütuf mu bilemedim. Daha dün, Slador ile yaptığımız "Büyük Savaş" günlerini gördüm. Çok kötü yıllardı Garlok ve bir daha aynı şeyleri yaşamak istemiyorum."

"Merak etmeyin kraliçem, o zamanlar geçmişte kaldı. Elvis'in, Slador kadar güce erişemeyeceğine eminim." dedi Garlok.

Hemus ise bu sıralarda Elvis ile savaşmasının ardından küçük çapta bir şöhret kazanmıştı. Barış Festivalin'de Hemus'a ilgi göstermeyen tüm ırklardan kızlar, şimdi Hemus'un etrafında dolaşıyorlardı. Ondan, Elvis hakkında konuşmasını istiyorlardı. Yalnız ilginç olan, Hemus bu sefer hiçbirine ilgi göstermedi. Çünkü tek odağı, mutluluk gözyaşlarına kapılmış Vampir ailesi ve Genç Vampir Silverya üzerindeydi.

İki ölen cadı için, cadı geleneklerine uyulması istendi. Meydanda kocaman bir odun yığını vardı. Hemus'un bu kadar odunu ne yapacakları hakkında hiçbir bilgisi yoktu. En sonunda Cadı Kral Numenha, bir büyü ile odunları ateşe tutuşturdu. Ardından iki cadıyı da ateşin üstüne atıp yaktılar. Hemus bu görüntüye şok olmuştu. Hemus'un bu şaşkınlığına uzaktan gülen birisi vardı. Şüphesiz o kişi Cadı Kral Numenha'nın tek varisi, biricik oğlu Galir idi.

"Merak etme, ruhlarının huzur bulması için bunu yapıyoruz" dedi Galir.

"Ben Hemus, kurt sürüsünden" diye elini uzattı Hemus.

"Ben de seni bir ara miya sanmıştım. Doğrusu bir miya gibi odaklanmıştın genç vampir kıza" diye karşılık verdi Galir.

"H-Hayır, yanlış anlamışsın, ben öylesine mutluluklarına bakıyordum. Y-yani tüm vampirlere bakıyordum, sadece ona değil."

"Eminim öyledir genç kurt. Düşündüğün şeyin hiç olmayacağını bilmek bile seni hedefsiz bırakmasın" dedi Galir ve gülüp gitti.

Sonraları Garlok tepeye çıktı ve tüm krallık halkına seslendi:

"Gün, birlik olma günüdür. Evet, karanlık düşmanımız Elvis geri döndü. Lakin bizim ordumuzla karşılaştığı ilk savaşta mağlup edildi. Yine de Elvis küçümsenecek birisi değil, artık ortada bir savaş var. Ve istesekte istemesekte bu savaşta biz de yer almak durumundayız!"

Dayvos, kız kardeşi Silverya ile yeterince hasret giderince, içeceklerin olduğu yere doğru, arkadaşlarının yanına gitti. Silverya yalnız kalmıştı. Bu sıralarda meydan da bir müzik çalmaya başladı. Güç Krallığı'nda ki çoğu kişi dans etmeyi çok severdi. Herkes kendine bir eş bulmaya gitti ve dans etmeye başladılar.

Hemus, kendisine gelen dans tekliflerini geri çeviriyor ve etrafı gözlemliyordu. Büyük meşaleler, meydanın ortasında duran dekoratif amaçlı bir şelale ve gökyüzündeki parıldayan yıldızlar Hemus'u cezbetmişti. Yeniden vampir ailesine göz attığında gördü ki Cadı Kralın oğlu Galir, Silverya ile konuşuyordu.

Galir, Silverya'ya:

"Bu gece sizin gibi güzel bir prenses başı boş kalmamalı. Acaba sizinle dans etme şerefini bana bahşeder misiniz?" dedi.

Silverya ise biraz gönülsüzdü işin doğrusu ama bir cadı varisinin teklifini reddetmek istemedi, o yüzden kabul etti ve dans etmeye başladılar.

Hemus ise onları izliyordu o sıralarda. Bir an elini sıktı ve gözlerini hiç ayırmadı o taraftan. Sonrasında ise "Banane ki! Ben niye sinirleniyorum bu kadar." diye iç geçirdi. Ve biraz yalnız kalmak için meydanın en tepesine çıktı. Meydanın tepesinde oturacak bir yer vardı, oraya geçti. Tam huzur içinde gözleri kapatacaktı ki Kuzey tarafında oluşmuş kocaman bir duman gördü. Tüm gücüyle teker teker merdivenleri inip yeniden meydana ulaştı. Gözü içeceklerin olduğu yerde Miya Kraliçesi ile konuşan Garlok'u gördü ve hemen yanına koştu.

"Garlok! Garlok! Hemen benimle gelmelisin" dedi nefes nefese kalmış Hemus.

"Ne oldu genç kurt, ne bu telaş" dedi Garlok.

"Yukarıda...yukarı da bir şeyler oluyor" dedi Hemus.

Olanları sakince izleyen Vampir Kral'ın oğlu Dayvos'ta onları arkalarından takip etti.

Ve hızlı adımlarla meydanın tepesine çıktılar. Garlok, Hemus'un gösterdiği Kuzey tarafa bakınca oluşan dumanı gördü ve:

"Hayır...Olamaz..." dedi sesi titreyek.

"Ne oldu Garlok, bu neyin habercisi, o duman niye çıktı" dedi Hemus merak içinde.

"Zamanında Slador ölüleri yakarak ruhlarından tamamen ayırıyor ve yanan bedenler, bir çeşit kara büyü ile iskelet halinde onun emri altına giriyorlardı. Elvis'te bunu başarmış, kendisine büyük bir iskelet ordusu kuruyor. Bu tek bir şeyin habercisi, yakında büyük bir savaş bizi bekliyor" dedi Garlok.

~~~~~~~~~~~~~~~

Ve bir bölüm sonu daha...
Bu bölüm hakkındaki yorumlarınızı çok merak ediyorum. Lütfen bölümü beğendiyseniz oylamayı unutmayın. Çok teşekkür ederim herkese. Görüşmek dileğiyle...

SONSUZLUK KRİSTALİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin