Taç Krallığı'nın dört bir yanı da iskeletler tarafından kuşatılmıştı.
Ayrıca krallıkta sadece 19 yaşından büyükler bulunmuyordu. Zamanında güvence altına alınmaları için bebekler ve çocuklarda krallığa getirilmişlerdi. İşte bu, Hemus'u çok korkutuyordu.
Hemus, başına büyük bir sorumluluk aldığının farkındaydı.
"Derhal, savaşabilecek kapasiteye sahip olan her erkeği surlara çıkarın!" diye bağırdı Hemus.
Krallığın Meydan'ından gelen çığlıkları duymamak imkansızdı. Çocuktan gence, gençten yaşlısına herkesi korku bürümüştü.
Halktan, "Garlok nerede? Bizi bırakıp kaçtı mı yoksa?" gibisinden tepkiler alan muhafızlar bile, artık görevlerini tam anlamıyla yapamaz olmuşlardı.
Hemus, Silverya'ya baktı, ardından:
"Silverya! Acilen çocukları, kadınları ve yaşlıları Meydan'daki sığınağa götürmelisin." dedi.
Silverya yüzünü astı ve:
"Bu kadar kişiyi sığınak nasıl alabilir? Geride kalanlara ne olacak?" diye sorular yöneltti.
Hemus hem bir yandan yanındaki muhafızlara bir şeyler söylüyor hem de Silverya'nın sorusuna kafasından bir cevap arıyordu. Tam o sırada aklına bir şey geldi.
"Derin Orman! Geride kalanlar Derin Orman'a sığınsın. Yanlarına biraz erzak almaları gerek. Gerekirse ateş yakıp, bu günü orada geçirsinler. Yarın ne olacağını ben bile kestiremiyorum Silvi..." dedi Hemus.
Silverya bu fikri pek beğenmesede başka bir yolun olmadığını kendiside biliyordu. Bu yüzden o da bu fikre razı oldu. Tam gidecek iken arkasını döndü ve:
"Sığınak işlerini hallettikten sonra yanına geleceğim. Sakın öleyim deme!" diye bağırdı.
Hemus gülmeye başladı. Sonrasında:
"Ah be Silvi... Onca stres, korku, panik arasında bile hâlâ beni güldürebiliyorsun. Sakın geri döneyim deme! Gerekirse sen de Derin Orman'a gidecek kâfilenin içine girersin." dedi.
Silverya kaşlarını çattı ve:
"Ben niye savaşa katılamıyorum! Bu krallık benim de krallığım değil mi?" diye çıkıştı.
Hemus'un gülen yüzü bir anda ciddileşti ve:
"Silverya... Silverya... Şuan bu tartışmayı uzattığımız için düşman bize her daim biraz daha yaklaşıyor. Sen bir kadınsın, savaşa uygun değilsin. Şimdi gitmen gerek. Elinden geldiğince hayatta kalmaya çalış!" dedi.
Silverya'nın daha söyleyecekleri bitmemişti ama Meydan'dan gelen çığlıklar, halkın yardıma ihtiyacı olduğunun göstergesiydi. Bu yüzden içinden "Kadınsın savaşa uygun değilsin." sözünü mırıldandı ve başını sallayıp oradan ayrıldı.
Hemus, yeniden Meydan'ın tepesine çıktı. Gördüğü manzara onun, ikinci bir şoku daha geçirmesine sebep oldu.
Kuzey tarafından sayılamayacak kadar sayıda iskelet, koşarak Taç Krallığı surlarına tırmanmaya çalışıyordu.
Üstüne üslük bir de uzaklardan korkunç büyüklükte, derisi simsiyah, ağzından ateş fışkıran bir ejderha krallığa doğru yaklaşıyordu.
Hemus ejderhayı görür görmez:
"Okçular!" diye bağırdı.
Miya okçuları tüm güçleri ile ejderhaya vurmaya çalıştılar ama ejderhanın derisi o kadar kalın ve güçlü bir yapıdaydı ki, hiç bir zarar almamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZLUK KRİSTALİ
Fantasiİçerisinde 6 çeşit ırkın bulunduğu Güç Krallığı çeşitli süreçler geçiriyordu. Bu ırkları sırasıyla;Vampirler, Cadılar, Hayaletler, Miyalar, Deniz Kızları ve Kurt Adamlar oluşturuyordu. Irklar zamanın en kötü büyücüsü olan Slador tarafından çok eski...