• XXII •

347 42 142
                                    


• Friend •


ⓨⓞⓤⓝⓖⓙⓐⓔ


Cenaze bir gün sonraya ertelenmişti ve bir gün sonra, tamamen güvende olduklarına karar verilmişti. Günahlardan bir kaçı dışarı çıkıp alanı taramış; hiçbir tehdit olmadığını doğrulamışlardı. Park Zee de güvendeydi.
Youngjae'in tamir ettiği Phill, artık tamamiyle güvenilirdi ve dışarı bilgi sızdırmıyordu. Herkes buna çok şaşırmıştı. Youngjae dahi kendine şaşıyordu. Bütün bunlardan bir hafta öncesini düşündü, her şey ne kadar da normaldi. Şimdiyse... Her şey çok farklı.

Düşüncelere dalmış bir şekilde tabağına bakan Youngjae, Jaebum'un sesiyle irkildi.

" Youngjae? "

" E-efendim? "

Jaebum ona garip bir ifadeyle baktı. Altın gözleri, pencereden içeri sızan gün ışığından olsa gerek, en açık tonundaydı.

" Hazır mısın? "

Youngjae zar zor yutkundu. Artık ne kolu ne de gözü acıyordu. İkisi de neredeyse iyileşmişti. Fakat fiziksel acılarının ötesinde, gövdesinin tam ortasında bir ağırlık vardı. Ne zaman ayağa kalksa, o ağırlık bacaklarını kıracak ve bütün iç organlarını ezecek gibi hissediyordu.

" Hazırım. " dedi, altından irislere bakarak.

Böyle bir şeye nasıl hazır olunurdu ki?
Başını kaldırıp duvara monteli televizyona baktı. Haberlerde babasının ve kendisi de dahil ailesinin fotoğrafları akıyordu.

" Ünlü iş adamı Choi Namjoo ve balerin Choi Hyeya korkunç bir araba kazasında bütün çocuklarıyla beraber hayatlarını kaybettiler."

Araba kazası...
Suikaste, korkunç bir katliama kurban gittiklerini elbette ki saklamak zorundaydılar. Ailesinin, şirketlerinin hâlâ sürdürmek zorunda olduğu ortaklıklar ve illegal durumları aklama itibarı mevcuttu. Youngjae bunları önceden bilmiyordu. Babasının böyle pis işlerle uğraştığını ve sırf bunlar yüzünden öldüğünü düşünmek istemiyordu. Ona kızdı. Çok kızdı. Eğer böyle olmasaydı belki de hâlâ, hâlâ hayatta olabilirlerdi.
Youngjae derin bir iç çekti. Artık hiçbir keşkenin faydası yoktu. O hayatta kalmıştı. Buna yaşamak deniyorsa yaşıyordu.
Ve yaşamak, geriye dönmek değildi. İleri gitmek değildi.
Ardında bırakmaktı.

" Gidelim. " dedi Youngjae.

Yüzünde hüznün soğuk, kararlı bir tonu; gözaltlarında halkalar vardı. Fakat gri hareli kahve gözleri keskindi. İntikam dilendiğini beyan edercesine, cüretkâr ve acılardı.

Bir kaç dakika sonra Lucas'ın sürdüğü zırhlı, siyah, büyük bir kamyon Çeper'in önünde durdu. Herkes silahlı ve hazırdı. Bu sefer Yugyeom, Mark ve Jinyoung motorla kamyonu takip edeceklerdi. Jaebum direksiyonu Lucas'dan aldı.
Araç öyle büyüktü ki arka tarafta, aracın iki yanına montelenmiş koltuklar ve tam ortada bir platform vardı. Bambam bunun kendisi için olduğunu söylemişti. Youngjae, onun hastanedeki keskin nişancıyı nasıl da saniyeler içinde yok ettiğini hatırladı.

Youngjae'in yanında Bambam; karşısında Jackson ve Lucas oturuyordu. Jaebumsa çoktan gaza basmıştı.

Lucas kocaman bir gülümsemeyle konuştu.

" İyi olmana çok sevindim. Kolun acıyor mu? "

Youngjae, Lucas'ın güleç simasını özlediğini fark etti. SDS'in Merkez'inde, ona kendini güvende hissettiren şeylerden biriydi Lucas.

Seven Deadly Sin' • got7 *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin