• LIII •

207 24 64
                                    


• Complicated •

ⓨⓞⓤⓝⓖⓙⓐⓔ

Ertesi günler, Youngjae için stress dolu geçmişti. Her an, onu götürüp yeni bir teste tabi tutacaklarmış gibi hissediyordu. Devamlı tetikteydi ve yatağa girdiğinde bile doğru düzgün uykuya dalamıyordu. Endişeyle kaskatı kesilen vücudu, gevşemeyi reddediyordu. Buna, hem ardı kesilmeyen kâbusların hem de yatağından dövülerek kaldırılmanın paranoyası katkıda bulunmuştu. Gün içinde, test sonuçlarını düşünmeden edemiyordu ve biraz kızmıştı da. Eğitim bu muydu yani? Arada bir kaçırılıp, üç beş parkur mu atlatacaktı? Düzenli, sistemli ve verimli bir çalışma programına ihtiyacı vardı, bu gelişigüzel oyunlara değil. Youngjae sessiz geçen beşinci günün ardından, Jaebum'a gitmeye karar verdi. Onunla beş gündür konuşmuyordu. Gerçi, Günah'lardan hiçbiriyle konuşmamıştı. Merkez'delerdi ancak hepsi meşguldü. Herkes bir şeye koşuşturuyor, iş yapıyordu. Youngjae'in ise tek yaptığı vakit öldürmekti: avare avare gezinmek, odasındaki çekmecede bulduğu bir kaç kitabı karıştırmak ve Agatha'yla konuşmak, bir de yaralarını gözlemlemek. Kesik yaraları, son teknoloji merhemler sayesinde tamamıyla iyileşmiş; geriye yalnızca silik lekeler kalmıştı. Haeyun'un karnında açtığı yara, diğerlerine göre daha derin olduğundan iz belirgindi. Haeyun, beyazlamış saçları da dahil, üzerinde fiziksel bir damga bırakmıştı. Youngjae, aynaya her baktığında gördüğü yeni oğlanı sevmeye uğraşıyordu. Yeni saçlarını, yeni vücudunu, solgunlaşan tenini ve gözlerindeki yeni, yepyeni deli bakışı... Bir türlü beceremiyordu. Yine de sırtında o ismin yazmıyor olmasına minnettardı. Eğer silinmemiş olsaydı, Youngjae aynaya bakabileceğini bile sanmıyordu. Kırık kolunun durumu da eskisi kadar kötü değildi. Onu ziyarete gelen doktor, bir haftaya kırığın tamamen iyileşeceğini söylüyordu. Youngjae umutlanmıştı.

Jaebum'un çalışma odasına çıkmak için merdivenlere doğru yöneldi. Tam da o sırada, görmeyi umduğu adamın güçlü bedeni önünde belirmişti. Her şey bir anda oluverdi. Jaebum, telaşla merdivenlerden inerken Youngjae'e çarptı ve onun neredeyse düşmesine sebep oldu. Neredeyse... Seri refleksleri devreye girince, geriye doğru sendeleyen Youngjae'i belinden yakalayıp kendine doğru çekti. Youngjae, onu kavrayan bu kuvvetli kol karşısında şaşırmaya dahi vakit bulamadan yeniden ayaklarının üzerine inmişti. Jaebum'un tutuşu, ona elektrik çarpmış gibi hissettirmişti. Sanki vücudundaki her hücre, tekinsiz bir adrenalinle uyarılmıştı. Jaebum'un gözlerine baktığında, en az tutuşu kadar sıkı ifadesini gördü. Jaebum'un dudakları aralanıp geri kapandı. Youngjae onun, muhtemelen onu artık bırakmalısın Jaebum, diyen iç sesinden bihaberdi. Jaebum da Youngjae'in onu daha sıkı tutmasını arzulayan suskun parçasından.

Youngjae tamamıyla dengesini sağlayabilmek için, Jaebum'un göğsünden güç alarak kendini geri çekti. Bu yaptığına pişman olmuştu. Avuçlarını dayadığı Jaebum'un sıkı ve şişkin göğsü, dokunuşuna karşılık seğirmişti.

"Aa, şey. Pardon." diye zırvaladı.

Jaebum, içerisinde artık Youngjae'in olmadığı kollarını çekip duruşunu düzeltti.

"Sorun değil." dedi silik bir şekilde.

Youngjae derin bir nefes alıp, az önce yaşadığı dakikaların yakıcılığından kurtulmaya çalıştı. Ne söyleyeceğini bir anda unutuvermişti.

"Ben." biraz durakladı. Ardından kelimelerini toparlayarak tekrar konuştu. "Ben, yapabileceğim herhangi bir şey olup olmadığını soracaktım."

"Ne gibi?"

"Yapmam gereken herhangi bir şey?"

Jaebum ufak bir mırıltı çıkarıp, az önce tutkuyla parıldayan gözlerinden eser olmayan soğuk bir ifadeyle Youngjae'e baktı.

Seven Deadly Sin' • got7 *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin