• IV •

460 59 42
                                    

Wound & Silence

1 OCAK 2033

SEOUL/KORE

1.38 AM

ⓚⓤⓝⓟⓘⓜⓞⓞⓚ

Avuçlarını sıkı sıkı kapayıp açtığında, başındaki ağrının daha da arttığını hissetti. Nefesini bir türlü toparlayamıyor, sakinleşemiyordu. Yıllardır pençesinde kıvrandığı kabuslardan birine uyanmıştı. Saçları ter, aklı endişe içindeydi. Bunca zamandır neden iyileşememişti? Zaman böylesine nankör oldukça, şifa bulamayacaktı. Sıkmaktan ağrıyan ellerini, nemli şakağına bastırdı. Derin bir nefes aldığında, en azından titremesi durmuştu.
'Yapacak bir şey yok' diye düşündü. 'Görmezden gelmek zorundayım, her zaman yaptığım gibi. '

Koyu renkli saçlarını geriye atıp, sızdığı koltuktan kalktı. Geçmişinin hayaletleri baş ucunda dikilirken, uyumak zordu. Nasıl olduysa, bir kaç dakika gözlerini yummuş ve sonucunda büyük bir pişmanlık yaşamıştı. Ne zaman onun için asla büyülü olmayan rüyalar alemine girse, silah sesleri kulaklarında tekrar tekrar yankılanıyordu. Acının keskin tadı dilinde kavruluyor, beyninin içi intikamla kaynıyordu. Kaç el ateş ailesini ondan koparmaya yetmişti? Kaç el? Çoktu. Saymasa bile biliyordu. Öyle çoktu ki kulak zarlarının patladığını düşünmüştü. Gözleri acıyla dolmuş ama bir damla yaş dahi akamamıştı. Bunca acının üzerinden kaç yıl geçmişti? Çok değil.

Yine de artık farklı biriydi. Zaman ve yaşadıkları, onu acımasızca değiştirmiş; masumluğunu, heveslerini, mutluluğunu elinden almıştı. Artık yaşadığı her şey, ağzında kül tadı bırakıyordu. Hevesleri boğazında yanalı çok olmuştu, bir kaç sene önce teninde hissettiği yasak dokunuşlar, hatrını doldurdu. Küçük sayılırdı. Küçücük bir çocuk. Böylesine büyük bir eziyetin içinde nasıl delirmezdi? Delirmişti. Mazisinde uyuklayan her ızdırap pervasızca, geleceğinden bir parça koparıp almıştı. Şimdiyse ne güveni ne de gerçekliği vardı insanların. Ona göre herkes sahtekar, herkes bir maskeden ibaretti. Bu genellemede kendini de ayrı tutmuyor, hattâ en büyük sahteliği yaptığını düşünüyordu. İçi böylesine tahrip edilmişken, dışarıya olan gülümseyişlerdi onu yalancı yapan.

Telefonun gürültülü sesiyle, yüzünü buruşturdu. Masanın üzerinde titreyen cihazı, üzerindeki ismi görünce açtı.

" Akrep. " dedi alaycı bir şekilde.

Sesi bile maskeydi. Tavırları dahi sahte...

" Kapıyı aç. " diye emreden sesle, kaşlarını çattı.

" Nerede olduğumu nasıl biliyorsun? " dedi.

" Kunpimook, Depo'da olduğunu biliyorum. "                         

Diretmeden kapıya yöneldi. Kapının ardında, şiddetli yağmurla ıslanan uzun bedeni içeri aldı. Neden buradaydı ki ne istiyordu?

" Neden geldin? " diye sordu.

Islak siyah saçları alnına serili olan akrep onu süzdü. Bu delici bakışların hedefi, açıkta kalan göğsüydü. Gömleğinin yakalarını çekiştirip bronz tenini örttü.

" Gitmemiz gerek. Jaebum, saldırının nereden geleceğini saptamış. " dedi.

" Neden seni gönderdi. Araması yeterliydi, gelirdim. " dedi. Artık alaycı sesinden eser yoktu.

Ona Kunpimook demişti. Bambam değil. Yugyeom, maskesinin ardındaki yaralı çocuğa seslenince, onu kızdırmıştı.

" Beni gönderen kimse yok. " dedi uzun, ıslak ve siyahlar içindeki Yugyeom.

" Ben kendim geldim Kunpimook. Seni görmeye. "

Kunpimook, benzerine rastlanmamış mavi gözlerini, sıkı sıkı kapayıp açtı.

" Bambam. " dedi düz sesiyle. Kendine yarattığı bu isimle anılmalıydı.

Çünkü Kunpimook, çok uzun süredir Bambam'di. Yugyeom'sa, her zamanki gibi umursamazdı. Gözlerini devirmeye bile üşenirdi. Koltuğa yayıldı.

" On dakikaya gitmemiz gerekiyor." dedi.

Kunpimook, gömleğinin kollarını biraz daha çekiştirdi ve istemese de itaat etti. Jaebum çağırıyorsa, mutlaka önemli bir şey olmalıydı.
Başıyla onaylayıp, diğer koltuğun üzerindeki kıyafetlerini aldı. Banyoya ilerlediği sırada onu durduran sese, güzel ve ince vücudunu çevirdi.

" Banyoda mı giyineceksin? " diye sordu Yugyeom.

Kunpimook, kanının kaynadığını hissetti fakat ifadesiz yüzünü bozmadı. Baygın bir bakışla ve hantal kelimelerle soruyu cevaplandırdı.

" Evet Yugyeom, banyoda giyineceğim. "

Yüzünde flörtözlükten eser olmamasına rağmen ekledi. "Yoksa burada giyinmemi mi tercih edersin? "

Uzun ve siyahlara bürünmüş çocuk konuştu. Kunpimook, sesindeki ima ve talep tınısını hissedince, kalp atışlarını dizginlemekte zorlandı.

" Tercihlerim ne zamandır umrunda? " dedi Yugyeom ve ekledi. " Ya da ne zamandır arzularıma göre hareket ediyorsun Kunpimook? "

" BAMBAM! "diye sertçe çıkıştı Kunpimook.

Ona gerçek adıyla seslendiği her dakikada maskesinin ardındaki teni, biraz daha su yüzüne çıkıyor, sanki yaralarının kabukları soyuluyordu. Zayıf hissettiriyordu. Ve o, bu duyguya serzenişler dökmekten, yorgun düşmüştü. Acizlik onu parçalayan yegâne histi. Yaşadığı onca şeyden sonra, kendinden geriye kalan her şeyden nefret etmişti. Adını duyduğunda ise sanki bütün gücü, kucağından çekilip alınıyordu.

Yugyeom, elbette ki bu ikazı ciddiye almamıştı. Ayağa kalkıp, Kunpimook'un dibinde bitiverdi.

" Sana her ulaşmaya çalıştığımda, neden önüme surlar çekiyorsun Kunpimook? "  dedi.

Kunpimook, teninin üzerinde iğneler hissetti.

" Çalışma Yugyeom. Kunpimook öleli çok oldu. "

Kıyafetlerini alıp ışık hızıyla banyoya girdi. Midesi bulanıyordu, kusacak gibiydi. Geçmişi ona her seslendiğinde, boğazına yükselen anılar selini durduramıyordu. Tenini yırtmak istedi, o dokunuşların hissiyatını her zerresinden söküp almak. Acıyordu, acıyacaktı. Zaten o da aksini ummuyordu.

†◐†◑†◑†◐†◑†◐†◑†◐†◑†◐†◑†◐†◑†◐†◑†

Yol boyunca ne Yugyeom, ne de o tek kelime etmişti. Havada gerginlik solunabiliyordu. Neyseki çok geçmeden Çeper'e varmışlardı. Yugyeom büyük yuvarlak masanın, Kumpimook'dan olabildiğince uzak yerine oturdu. Kunpimook bunu takmadı.

Jaebum'un söyledikleri ise birer kabustan ibaretti. Ve eğer doğruysa, kendi akıbetine uğrayan birini bulacaktı.





Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.





Yeni bölümle karşınızdayım, umarım beğenmişsinizdir. Biliyorum çok geç oldu, lütfen beni affedin. Sizleri seviyorum, kendinize iyi bakın.

Soru ve fikirlerinizi bekliyorum.

Vale!

Seven Deadly Sin' • got7 *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin