• XLVII •

183 29 3
                                    

• Old Friend •

Yixing, lüks binanın önünde frene bastı. Giriş kapısına uzanan merdivenlerin başında, ikişer adam bekliyordu. İçerisinde ve etrafında çok daha fazla koruma olduğu bilinmeyen bir şey değildi. Jackson'ın topuğu zemine değince adamların dikleşip, gerildikleri de gözden kaçmayacak kadar barizdi. Eğer sahiden sinirli olmasaydı, Jackson bu görüntünün tadını çıkarabilirdi. Sağlam adımlarla merdivenleri birer birer çıktı. Ardından gelen Tori ve Yixing'in elleri, bellerindeki silahlardaydı. Temkinli tavırları, liderlerinin onlara güvenmesinin en büyük nedenlerinden biriydi. Tori de en az Yixing kadar deneyimli ve belki de biraz daha ölümcüldü. Tam adı Victoria Wang'dı. Yakın dövüş ve silah kullanmakta ustaydı, hatta çetenin çömezlerini eğiterek müthiş ölüm makinelerine dönüştürmekte üstüne yoktu. Wang Çetesi'nin, SDS'e olan en büyük katkısı; eğitilmiş müritler sağlamak olduğundan Victoria Wang, çetenin işlerinde kilit bir rol oynuyordu. Jackson, ikinci kez düşünmeden ona hayatını ve çetesini emanet ederdi ki güvencesi oldukça sağlamdı; Victoria bir kez olsun bile onu yüzüstü bırakmamıştı. Soğuk tavrı samimi ilişkileri bir nebze engelliyor olsa da göğsünün demirden surlarının ardında kuvvetli bir kalp barındırıyordu. Jackson, hayatı boyunca onun kadar yürekli ve düşünceli çok az insan tanımıştı. Tori'ye saygısı sonsuzdu.

Jackson'ın geçmesi için kenara çekilen adamlar, Tori ve Yixing'i engellemek istediler ancak Jackson'ın har sesi onları geride tuttu.

" Benimle geliyorlar." 

Koridorun içi kristal avizelerle aydınlatılmıştı. Ayaklarının dibinde uzanan karo zeminde yürümeyeli uzun zaman olsa da Jackson burayı hiç özlemediğini fark etti. Sahibi içinse aynı hisler geçerli sayılmazdı. Jackson, Kim Çetesi'nin Kralını özlemişti. En çok da yüzünü yumruklarıyla bezemeyi...  O öfkeyle çağlayan düşüncelerle doluyken, bir kâhya ona çekingen adımlarla yaklaşarak selam verdi.

" Hoş geldiniz, Bay Wang."

Jackson, beyaz bir takımın içine sıkışmış genç oğlana şöyle bir baktı. Soylu kâhyalarına benzesin diye saçları kafasına iyice yapıştırılmıştı ve boynuna gülünç siyah bir papyon kondurulmuştu. Fazla sarmalanmış bir hediye paketine benziyordu. Anlaşılan Patron Kim'in kralcılık oynamaya olan zaafı hâlâ mevcuttu. Kendini, Çin Mahallesi'nin kralı ilan etmesine engel ve ondan daha güçlü olan tek çete lideri Jackson Wang'dı. Oysa Jackson'ın çete binalarından hiçbiri, bu ufak üs kadar süslü sayılmazdı. Patron Kim, lüks'ü başka bir seviyede yaşıyordu.

" O nerede?" diye sordu Jackson.

Kâhya " Size eşlik edeyim, Efendim." diyerek önden yürümeye başladığında onu takip ettiler.

Uzunca, yine süslü ve duvarlarında aynalar; tablolar olan bir koridordan geçtiler. Koridor iki ayrım doğurduğunda, sağa saparak salon kapısının önünde durdular. Kâhya kapıya iki kez tıkladıktan sonra, geniş ahşap kapıları ardına dek açtı.

" Jackson Wang. Geldiler, Efendim." 

Ceviz yemek masasının başında oturan uzun adamın, dolgun dudakları kurnaz bir tebessüm takındı. 

" Hoş geldin, Jackson Wang."

◐†◑†◐†◑†◐†◑†◐†◑†◐†◑†◐

Jinyoung, elindeki kitabı sıkıntıyla komodinin üzerine bıraktı. Muhbirleri, ona Çin Mahallesi'nde bir çatışma olduğunu ve Wang üssüne saldırıldığını bildirdiğinden beri içinde bir uğursuzluk bulutu büyüyordu. Başı, boynunda; yumrukları, bileğinde ağırlaşmış gibiyi. Herhangi bir şey yapmadan oturmaya devam ederse kaskatı kesileceğini hissediyordu. Anlaşılan, Jackson dönmüştü. Anlamadığı ise, Bhuwakulların çeteye saldıracak cesareti nereden bulduğuydu. Kore'ye, bazı istisnalar ve ticaret dışında adım atmaktan daha önce hep kaçınmışlardı; çünkü bu onlar için intihar sayılırdı. Güney Kore'nin neredeyse hepsi SDS ve müttefiklerine aitti. Özellikle de Seoul, en donanımlı merkezlerin ve en geniş çetelerin bulunduğu noktaydı. Buradan bir çeteye saldırmak, Bhuwakullar için bütün şehire savaş açmak anlamına gelirdi. Hayır, bunu Bhuwakullar veya Jaeyan yapmış olamazdı, hele ki Youngjae'i ellerinden kaçırdıktan sonra. Öyleyse, kim Wang Çetesi'ne saldıracak kadar kafayı yemişti? Peki, Jackson incinmiş miydi? Aptal herif, kesin yine silahların önüne atlamıştı. Jinyoung, onun kendini ölümsüz sanıyor olmasına uyuz oluyordu. Sanki kurşunlar ve kılıçlar onun tenine işlemezmiş gibi ölümü kucaklayışına...
Kalan bir kaç beyin hücresini de çatışmada kaybetmemiş olmasını diledi. Jackson zaten yeterince gerizekalı, diye düşündü. Sağ olması için dua edebileceğim bir gerizekalı.

Seven Deadly Sin' • got7 *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin