• XXXV •

322 43 158
                                    


• A Bowl of Soup •


Taehyung konuşmuştu.
Sigarası ince güzel parmaklarında tüterken bir bir -neredeyse- her şeyi anlatmıştı. Konuşurkenki tavrıdan dolayı bütün bunlardan fazlasıyla bıktığı barizdi. Gitmek istiyordu. Her şeyin bitmesini... Çelişkili bir biçimde rol yapıyor gibi de görünmüyordu.
Anlattıklarına göre çok uzun süredir Jaeyan için çalışıyordu ancak Mark'la tanıştığında onun kim olduğunu bilmiyordu. Mark onun için bir kaçamak haline gelmişken; bir gün Taehyung, Haeyun tarafından yakalanmıştı. Başka birileriyle görüşmesi yasaktı. Jaeyan onun kendinden başka bir adamın yatağına girdiğini öğrendiğinde, Taehyung bir süre işkenceye uğramıştı.
Jaeyan bunla yetinmeyerek, Taehyung'un görüştüğü adamı da parçalamak istemişti fakat o adamın SDS'den biri olduğunu öğrenince her şey değişmişti.

Taehyung bilmeden, ona Mark'ı altın tepside sunmuştu. Hain olup olmadığından emin olunduktan, biraz daha işkenceye maruz kaldıktan ve bir güzel tembihlendikten sonra hayatına karşılık Mark'ı "araştıran" bir ajan olmak zorunda kalmıştı. Onun cezası da ödülü de bu olmuştu. Mark üzerinden zar zor edindiği bir kaç bilgiyi sızdırmış, Mark kendisinden bahsetmediğinden bu pek de kolay olmamıştı. Yine ona verilen ve yapmazsa çok büyük sonuçları olacak bir emirle Mark
uyurken telefonuna bir virüs yükleyerek Phill'e bulaştırmıştı.

Youngjae'in ailesine olacak olanlardan ise haberdar olduğunu, ancak herhangi bir rol oynamadığını söylemişti. Kimlerin katıldığını kısmen biliyordu ama şartlarından en azından biri gerçekleştirilmedikçe cevap vermeyeceğini söylemişti. Jaebum ona inanmıştı. Taehyung suikastçı değildi. Yalnızca ajandı, fahişeydi, hayatı bombok olmuş ve hiçbir seçeneği olmayan bir esirdi. Jaebum'un midesi kalkmıştı. Fakat bu, Taehyung'dan tiksindiği için değildi. Onu anladığı içindi...ancak ona fahişe denmiyordu. Aynı işin farklı adlarına sahiplerdi. Aynı hayatın farklı günlerine denk gelmişlerdi. Aynı dünyaya farklı kollar tarafından fırlatılmışlardı.

Taehyung, Mark sayesinde ulaştığı birkaç ufak bilgiden bahsetti. Çok da mühim şeyler değillerdi fakat yine de bir güvenlik açığıydı ve bu şekilde Yugyeom'un istihbarat kollarının ufak bir piyonuna ulaşıldığını itiraf etti, böylece yalan mektubu açıklığa kavuşturdu. Jaebum, aramaların saptığını fark ettiği için mektup kullanmak istemişti, yine de Taehyung sayesinde o da tongaya düşmüştü.

Jaebum, o konuşurken düşündü. Bazı şeyler açıklanmış olsa da hâlâ mantıklı gelmeyen bir şeyler vardı. Suikast ekipleri öylesine hareket etmezlerdi. Nefret ya da rekabet çoğu zaman yeterli bir sebep değildi.
Bir müşteriye sahip olmaları gerekiyordu ancak bu ihtimal de oldukça karmaşık bir kapıya açılıyordu. Jaebum, bunun üzerine daha sonra düşünmeye karar verdi.

Taehyung, Youngjae'in ailesinin öldürüldüğü gecenin kamera kayıtlarının Jaeyan'da olduğunu doğruladı ve o gece Mark'dan ayrıldığını söyledi. "Ortadan kaybolmam gerekiyordu, bu yüzden emirler doğrultusunda Mark'dan o gece ayrıldım. Mektup benim son görevimdi, size köstebeğin adını da vereceğim. Tek istediğim buralardan uzak bir ev, korunduğumdan emin olmak ve biraz da para. Sizde bütün bunlardan bolca olduğunu biliyorum. Ricalarımı tanık koruma programı gibi düşünün, koskoca SDS' en azından bunu yapabilir."
Melodik kıkırtısı, hem baştan çıkarıcı hem de sinir bozucuydu.

" Artık Jaeyan için çalışmak istemiyorum. Siz benim şansım oldunuz. Jaeyan'dan asla kaçamazdım." alaycı bir kahkaha atmış" Sadece Youngjae'i değil, beni de kurtardınız." demişti, sanki Jaebum belindeki silahı çekip onu alnının çatından vuramazmış gibi.

Seven Deadly Sin' • got7 *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin