• XVIII •

348 38 108
                                    

• The Six Deadly Sin •


ⓨⓞⓤⓝⓖⓙⓐⓔ


Jaebum başıyla bir işaret yaptı. Youngjae oturduğu yerden kalkıp ona doğru yürüdü ve birlikte mutfaktan çıktılar.
Jaebum, ancak " Sen de Lucas. " diye ona seslendiğinde, Lucas yerinden kalkabildi.

En alt kata inip dar bir holden geçtiler, yere doğru açılan elektronik bir kapıdan da geçip biraz daha merdiven indiler. Robotik bir ses Jaebum'u karşıladı. Önlerinde uzanan soğuk gri, mavi ve siyah çelikle dekore edilmiş salonda çeşitli ve ne işe yaradığı meçhul aletler; silahlarla kaplı duvarlar, hedefler, şeritler, elektro ekranlar ve birden çok kapı vardı. Jaebum önünde beliren mavi holo ekrana tıklamalar yapıp onu karşılayan sese bir şeyler söyledi. Youngjae etrafı incelemekle çok meşgul olduğundan ne dediğini anlamamıştı. Jaebum'un, Phill diye seslendiği robotik ses, onun görünüşüyle alakalı bir espri yaptı. Youngjae o anda Phill'in basit bir bilgisayar programı olmadığını anlayıvermişti. Phill'in bir yapay zekâ olduğu çok açıktı. Youngjae, büyüklü küçüklü ekranlara baktı ve bütün odanın hatta kapılara bakılırsa daha fazlasının nasıl programlandığını anlamaya çalıştı. Muhtemelen bunca şeyi yapay zekanın kendisi hallediyordu. Böylesine yetkin ve kapsamlı bir yapay zekâ oldukça heyecan verici bir şeydi. Üstelik bilgisayar programlarının sahip olmadığı bir şeye, bir mizah anlayışına sahipti. İstemsizce mırıldandı.

" İnternet erişimine izni olmalı. "

Jaebum bir anda şaşkın bakışlarla ona baktı.

" Ne? "

Youngjae biraz çekinse de yanıtladı.
" Yapay zekâdan bahsediyorum. İnternet erişimine izni var. Yani öyle programlamışsınız. Sanırım."

Jaebum şaşkın ifadesini sürdürdü. "Bunu nasıl anladın? "

Youngjae cevap vereceği sırada; yanaklarında ince kızıl çizikler olan, sert yüz hatlarına ve kalıplı bir vücuda sahip olan bir adam Jaebum'a seslendi. Simsiyah gözleri vardı ve saçları koyu kahveydi. Sırtında, kınında duran çift kılıçların uçları kaslı omuzlarının ardında yükseliyordu. Youngjae midesinin bulandığını hissetti.

" Mark uyuduğunu söylemişti. " dedi.

Jaebum " Uyuyamadım. " diye cevapladı. Hâlâ hafiften şaşkın görünüyordu.

" Paslanmış görünüyorsun. " dedi sırıtarak adam.

Jaebum hâlâ elinde tuttuğu karışımdan büyükçe bir yudum alıp konuştu " Beni tahrik etmeye çalışma." dedi.

Adam güldü ve sanki yeni fark etmiş gibi Youngjae' e baktı. Eliyle özensiz bir asker selamı vererek
"Ben Jackson. " dedi.

Youngjae derince bir nefes alıp başıyla onayladı.

Jackson, yanağındaki çizikleri gösterdi.
" Belki bunlar sana tanıdık gelebilir. " dedi güleç bir ses tonuyla.

Youngjae anlamamıştı. Jaebum Jackson'ı ikaz etti.

" Jackson. Üzerine gitmeyelim."

Jackson erkeksi bir biçimde kıkırdadı, oysa Youngjae hâlâ onun neyden bahsettiğini anlamış sayılmazdı.

Jaebum yine çözümlemesi zor bir ifadeyle ona bakınca, Acaba beni buraya getirmekle hata ettiğini mi düşünüyor, diye merak etti Youngaje.

" Siz dinlenme odasında bekleyebilirsiniz. " dedi Jaebum.

Lucas hemen başıyla onayladı.

" Hadi ama belki de çocuk hareket etmek istiyor! " diye isyan etti Jackson ve gülerek ekledi " Belki de sen dinlenme odasına çıkmalısın. "

Seven Deadly Sin' • got7 *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin