• XXVIII •

321 41 166
                                    



• The Wolf & The Scorpion •




Mark telaşlı adımları duyduğunda, işinin bittiğini biliyordu. O kadar adamla yalnız baş edemezdi. Üstelik yakın mesafede ve aklındaki karmaşayla. Silahının son kurşununu Taehyung'un koluna sıktı. Oğlan çığlıklar atarken Jaeyan sehpanın ardından acıyla seslendi.

" Ona sakın zarar verme! Buradan güvenle çıkmanı sağlarım. Yemin ederim bunu yaparım ama onu öldürme! "

Elbette ki yalan söylüyordu, en sevdiği oyuncağını kaybetme fikri onu dehşete düşürmüştü o kadar.

Mark tiksintiyle Taehyung'a baktı ve seri hareketlerle masadan yırttığı perdeleri ellerine bağladı.

" Eğer ani bir hareket yaparsanız boğazını saniyeler içinde keserim." dedi Mark depderin bir sesle.

Ardından artık kızıl olmayan kara saçlarını geriye itti ve masanın altına gizlediği asıl silahlarını kaptı. Chansung yerde ve tetikte bir şekilde bekliyordu. Belli ki bu herif profesyoneldi, bu yüzden ani hareketlerden kaçınmalıydı.
Mark, Taehyung'u ayağa dikti ve iteledi.

" Yürü! "

Taehyung, dehşete düşmüş bir halde olmasına rağmen ona denileni yaptı. Tir tir titriyordu.
Jaeyan; yavaşça yerden doğruldu ve Chansung'a harekete geçmemesi için, eksik parmaklı kanlar boşalan eliyle, işaret etti.
O sırada koridorlardan onlarca adam çıkageldi. Mark, Taehyung'u arkasına alarak yayını Jaeyan'a konumlandırdı.

Jaeyan panik bir çığlıkla
" Sakın bir şey yapmayın! Tae elinde. Güvenli bir şekilde ilerlemesine izin verin!" diye emretti adamlarına.

Adamlar ellerindeki silahları indirmediler ancak ateşlemediler de. Mark temkinli bir şekilde ilerlemeye başladı. Aklı allak bullaktı, bunu hiç beklemiyordu. Onu bulmayı, beklemiyordu. Gergin hava ciğerlerine çökmüştü. Koridor uzun ve geniş olduğundan yavaş ve temkinli adımlar atmak zorundaydı, en ufacık açığında her şey bitebilirdi. Adamları saymıştı da: on sekiz kişilerdi. İçinden küfürler etti. Böyle olmaması gerekiyordu. Taehyung'un burada olmaması gerekiyordu. Youngjae'i ararken onu bulmamalıydı.

Mark iki adım daha ilerlediğinde Taehyung, kendini yere attı ve ne olduysa o anda oldu. Chansung süratle saklandığı yerden çıktı ve Mark'ın köprücük kemiğini gümüş bir kurşunla parçalayıverdi. Mark, haykırarak oklarını hızla azad ettiğinde üç adam birden yere serildi. Mesafe kısa, alan dar ve köprücük kemiği paramparçaydı. Dezavantajlar üzerine yağmur misali yağarken kaybedecek bir saniyesi dahi yoktu. Art arda ateşlenen kurşunlardan kaçınmak adına koşmaya başladı. Sırtına ve beline saplanan kurşunları, çelik yelek etine ulaşamadan durdurdu. Chansung koltuğun üzerinden atlayarak Mark'ın beynine nişan aldı. Ortalık tam bir karmaşaydı.
O sırada koridorun diğer ucundan gelen diğer iki günah Mark'ın ardındaki adamları bir bir yere sermeye başladılar. Mark okunu sırtına asarak hızlı hareketlerle belindeki silahı kavradı ve Jinyoung'la Yugyeom'a eşlik etti. Köprücük kemiğinden kanlar akıyordu.
Adamlar art arda yeri boyluyor, koridor kan gölüne dönüyordu. Taehyung olduğu yerde kaskatı kesilmiş, kendini nefes nefese duvara bastırmıştı. Chansung tecrübeli kurşunlardan kaçmak için kendini koridorun açıklığındaki sol duvarın ardına gizledi. Kurşun yağmuru tek başına halledemeyeceği kadar yoğundu ve aradaki adamlar yüzünden hedefler nişan alınabilir durumda değillerdi. Kısa bir süre sonra, adamların hepsi ölü ya da yaralı bir halde yatıyordu ancak daha fazlasının gelmesi an meselesiydi. Bütün malikane çatışma sesleriyle yerinden oynamış, her şey birkaç saniye içerisinde oluvermişti. Mark yerde yatan Taehyung'a uzandı ve bacağına bir el ateş etti. Jaeyan'la, Taehyung'un çığlıkları birbirine karışırken Chansung olduğu yerden çıkmadı. Bu kaçınılmaz bir intihar olurdu. Mark, Taehyung'u sağlam omzuna attı ve üç günah koşarak koridorlarda ilerlemeye başladılar.

Seven Deadly Sin' • got7 *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin