18 Nisan 1021 Saat: 08.51
Fin dışarı çıktı ve ıslık çalarak Ni'yi getirdi. Ondan Mieger'i bulmasını rica etti. Artık nasıl bir şey olduğunu bildiğinden daha hızlı bularak işaret etti. Fin işaret ettiği yöne doğru usul adımlarla yürümeye başladı.
Mieger, Oduncu Ophia'nın yanında konuşuyordu. Ophia "Migar Birliğiyle bir kez daha konuşmayı deneyelim. Kızımın geleceğini harcamak istemiyorum" diye çaresiz ifadesiyle söylediğinde Mieger "Anlamıyorlar, Op. Ne dersem, ne teklif etsem de hiçbir halt yapmıyorlar! Tek umudumuz Tekta Şehrinden gelecek olan Gözcüler" diye daha da çaresiz, çaresizliğinden sinirli bir ses tonu kullandı. O sırada Fin "Beni unuttun sanırım" diye yanlarında belirdi.
Ses ile irkildiler. Fin'den tarafa baktılar. Ophia, karşısında gördüğü adam karşısında şaşırmıştı. Hafif sarhoş olduğundan handa gördüğünü bile unutmuştu. Eşi benzerine rastlanmamış bir savaş kıyafeti giyiyordu ve maske taktığından sadece eşi benzeri görülmemiş mavi gözleri görünüyordu. Ophia, 185 boyunda kalıplı biriydi. Fin ise 174 boyunda sıska biriydi. Normal koşullarda Ophia'nın üstün olması gerekirdi ama Ophia öylece kalakalmıştı. Anlamsız bir şekilde büyük bir güç altındaydı.
Mieger, Fin'i görünce sabahki muhabbetten dolayı biraz sinirli bir ifadeyle "Ne işin var senin burada?" diye sordu. Fin ise gayet sakin bir ifadeyle "Askerin bulduğu Tistae yuvasını temizledim. Tistae'leri Satou'ya bıraktım" dedi. Ophia garip bir umut beslemeye başlamıştı. Fin'in bir Fianir olduğunu bilmiyordu ama Tistae'lerle savaştığını iddia ediyordu ve bunu yapan biri birkaç hayduttan korkmazdı.
Mieger ise biraz şüpheci yaklaşmak istedi. "Nereden bileyim, yalan söylemediğini?" diye atıldı ki bu Fin'in nefret ettiği bir hareketti. Bir insan neden böyle bir konuda yalan söylesin ki? Hana gidip Hancıya sorsa "Böyle böyle mi?" diye cevabını alacak zaten.
Fin içten içe sinirleniyordu ama bunu tuttu ve "Senin köyün için küçük bir yardımdı. Artık anlaşmaya hazır mısın?" diye direkt konuya girdi. Mieger "Sana köyümü vermeyeceğim" diye çıkıştığında Ophia durumun ne olduğunu bilmediğinden "Ne oluyor, Mieger?" diye araya girdi. Mieger ona durumu anlatmak üzere döndüğünde Fin "Ben köyü almak isteyen bir Fianir'im ve köyü diplomatik olarak vermesi karşılığında köyün tüm sorunlarını yok etmek istiyorum" dedi.
Fin, sadece dövüşte deha biri değildi. Gerçekten dehaydı. Mieger'in kendi başına böyle bir şey yapmayacağını anlamıştı ama değer verdiği bir insan ona bunu önerirse kabul etmekten başka bir şansı kalmazdı. Hele ki bu başı dertte olan bir esnafsa...
Ophia "Gerçekten mi? Bize yardım edecek biri var işte" demesiyle Mieger "Köyü ne olduğu belirsiz birine teslim etmeyeceğim" dedi. Fin de sağ eliyle kafasına "yeter artık ya" der gibi vurdu ve "Anlatamıyorum muyum ya, anasını sattığımının! Kağıt üstünde burası benim olacak! Yönetim senin olacak!" diye isyan etti resmen. Mieger ile Ophia bir süre baktı. Mieger hala güvenemiyordu ama Ophia için her türlü yardıma kollarını açmıştı. Bu yüzden "Tek çaremiz bu. Hem ne kaybedeceksin ki?" diye sessizce söyledi. Mieger de "Tamam. Önce Ophia'nın görevini hallet, sonra bu durumu konuşuruz. Evimde olacağım" dedi. Fin de rahatlamış bir ses tonuyla "Sonunda ya! İnsanlara yardım etmek görevim benim. Senin sorunun ne?" diye Ophia'ya baktı.
Ophia da "Burada sadece Akhe Gölünün yakınında ağaçlar olur ve ben oradan ağaç keser, dikerim. Ama son birkaç haftadır bir sürü Haydut İni kuruldu ve oraya gitmek güvenli değil. Ama gidemezsem ağaç kesemem, kesemezsem satamam. Satamazsam da—" derken Fin "Aç kalırsın. Durumunu anladım. Akhe Gölü ne tarafta?" diye sormasıyla Ophia Güneyi gösterdi. "Dağların dibinde" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Korku-Gezgin Kurt Savaşçısı (Düzenlendi 4-19 Eylül)
Fantasy"Minelia" adındaki gezegende geçen bu hikayede "Fianir" lakabıyla anılan "Gezgin Savaşçılar", Tanrı tarafından kutsanıp özel güçlere sahip "Migar"ların aksine sıradan insan olmasına rağmen bir Migar gibi savaşıp canavar avlayabiliyorlardır. Hikayemi...