32 Aralık 1019 Saat: 16.33
Rei'in tüm hayatı gözlerinin önünden geçmişti ve ölüme hazırlanıyordu. Fim, yavaş adımlarla yanına kadar gelmişti. Kılıcını kalbinin üstüne doğru tuttu ve "Kişisel algılama ama Fih'e karşı olan hepimize karşıdır" diyerek indirecekken İte'nin Ateş Ejderhası tekniği ile arenanın duvarına yapıştı. Fim kendine gelmeye çalışırken İte, Rei'i sırtına aldı ve kaçtı.
Fim kendine geldikten sonra etrafına bakındı ama ne İte ne Rei vardı. Küfürler sayarak ne yapacağını düşündü. O sırada Ataber'den kanlar aktığını fark etti. Hemen yanına geldiğinde boğazının kesildiğini görmüştü. Bunu o yapmamıştı. Ama kim yapmıştı ki?
Rei gözlerini acı ve sızılarla açmıştı bir kamp ateşinin yanında... Yavaşça doğruldu ve etrafına bakındı. İte, Kire, Tibe ve Alek vardı. Ona bakıyorlardı. Rei "Siz de kimsiniz?" diye sorunca İte "İte Yeşil Haydut Çetesi... Sen bizim son üyemizsin" diyerek gülümsedi. Rei "Ben böyle bir şey yaptığımı hatırlamıyorum" deyince İte "Sevgilini öldürenlerden intikam almak istemiyor musun? Cadıları koruyan Fianirlerden... İşte, ben sana bu fırsatı vereceğim. Beraber yapacağız" dedi.
Rei'in kafası önüne düşmüştü. Cadıları koruyanlardan nefret ediyordu ama bu hayatı ona bir Fianir kazandırmıştı. Fir olmasaydı şuan kim bilir ne haldeydi? Annesi ne kötülükler yapmıştı ama onun sayesinde annesi yanı başındaydı. Tüm Fianirlerden nefret edemezdi. Yine de İte'ye katılmaya karar verdi.
18 Nisan 1021 Saat: 11.14
Fin çalıların ardından İte Yeşil Haydut Kampına bakıyordu. 3 Migar vardı. İte ile Rei çadırın içindeydi. Dışarıda birbirleriyle oynaşan Kire ile Tibe ve onlara "Yeter artık ya" der gibi bakan Alek vardı. Oldukça neşeli bir ortamları var gibiydi.
Fin bir süre üçlüyü seyretti. Kire, oldukça saygın, soylu ve kibar bir adam gibi görünüyordu. Hiç kimsenin haydut olduğuna inanmayacak türden ama hayduttu. Gözlerinde bile gözüken koruma içgüdüsü ile her şeyi yapabilecek gibiydi.
Tibe ise eğlenebildiği sürece her şeyi yapabilecek biri gibi görünüyordu. Kire'ye tutulmuş, yakasından düşmüyor gibiydi. Ama gözlerinde Kire gibi bir koruma içgüdüsü vardı. Sebepsiz yere birisini öldürecek biri değildi.
Alek ise ikisinden farklıydı. Kimseyi öldürmek istemiyor gibi görünüyordu. Sadece bir şey arıyormuş gibiydi. O şeyi bulunca huzur içinde ölebilirmiş gibiydi.
Fin bu üçüne baktığında sadece onurlu savaşçılar görüyordu. Onlarla arkadaş olabilir, eğlencesine savaşabilir gibi görüyordu. Fin için "eğlencesine savaşabilmek" sınır noktaydı. Bunu düşünüyorsa o kişiyi öldüremezdi.
Meg Köyündeki Taşçı Jidamear Gurte'nin malını çalan Beyaz Haydut Hunu, bu sınıra yakın duran biriydi. Onu istese öldürebilirdi ama bu üçlü o sınırı geçmişti. Onları istese bile öldüremezdi.
Fin maskesi yüzünden gözükmeyen suratında devasa bir gülümseme takındı ve "Dostlar..." diye mırıldandı. Öyle ki iki kişinin daha olduğunu unutmuştu ve öylece karşılarına çıkmıştı.
Fin'in çalıların arasından çıkmasıyla üçlüde bir değişim olmadı. Sadece gülmeyi kestiler ve Kire "Sen de kimsin?" diye sordu. Tibe hala daha, Kire'nin kucağında boynuna sarılmış oturuyor; Alek ise sağ kolu masaya dik gelecek şekilde koymuş, avucunun içine çenesini yerleştirmiş bir şekilde aradığı "o şeyi" hayal ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Korku-Gezgin Kurt Savaşçısı (Düzenlendi 4-19 Eylül)
Fantasía"Minelia" adındaki gezegende geçen bu hikayede "Fianir" lakabıyla anılan "Gezgin Savaşçılar", Tanrı tarafından kutsanıp özel güçlere sahip "Migar"ların aksine sıradan insan olmasına rağmen bir Migar gibi savaşıp canavar avlayabiliyorlardır. Hikayemi...